Olmayan Eğitim Politikamız

Salih Sarpten

Video, kurultay, müdahale, etik değer yoksunluğu ile Anayasa ve yasaları çiğneme tartışmalarının temel gündemimizi oluşturduğu bu günlerde politikaları konuşan olmadığı gibi herhangi bir alanda herhangi bir politikadan da bahsetmek mümkün değil…

Ekonomide, sağlıkta, turizmde, çalışma hayatında kısacası hemen hemen her alanda politikasızlık kendini açıkça gösteriyor. Gerçi hükümetin olmadığı bir dönemde, politikadan bahsetmek ne kadar anlamlıdır, onu da bilemiyorum ama özellikle eğitimde politikasızlık bir topluma yapılabilecek en büyük kötülüktür. Çünkü eğitim politikalarını, diğer politikalardan farklı kılan önemli bir yanı vardır.

Şüphesiz insanlık adına en zor şeylerden birisidir; eğitim politikalarını belirlemek ve onları sürdürmek… Kanımca bugün yaşadıklarımızın da eğitim adına anlamlı yollar alamamamızın da temel nedeni bu öneme ve zorluğa uygun çabayı göstermemektir.

Bir bireyi ve sonuçta toplumu eğitmek ve geliştirmek başlı başına temel bir hedef ve aynı zamanda büyük bir zorluktur. Bu nedenle eğitim, diğer tüm politika alanlarını kesen, onlardan farklı kılan bir politik alandır. Çünkü eğitim politikalarının temelinde toplumsal adalet var.

Her toplumun bir eğitim felsefesi vardır (ya da olmalıdır). Bu felsefe, o toplumun geçmişten gelen birikimlerini süzgeçten geçirerek, iyi ve geliştirilebilir olanı korurken, köhnemiş ve işlevselliğini kaybedenleri ayıklayarak, dinamik bir süreci sağlar. Bir toplumun eğitim felsefesi, temelde, onun geleceğe yönelik “nasıl bir toplum meydana getirmeliyiz?” sorusuna yanıt veren bir kurguyu içerir.

Eğitim politikası, ortaya çıkan bu felsefeyi ve bilimi içermelidir. Çünkü bilim, eğitim politikalarının belirlenmesindeki en somut argümandır.

4 Ekim 1957’de Sovyetler Birliğinin Sputnik1 roketini uzaya göndermesi sonucunda, ABD yeni eğitim politikalarının geliştirilmesi amacıyla, büyük yatırımlar yapılmıştır. Bu yatırımlar özellikle matematik, fen bilimleri ve yabancı dil alanında yoğunlaştırılmıştı. Bu eğitim politikaları, ABD’yi Ay’a yolculuk yapan ilk ülke olma sıfatını kazandırdı.

Dünya, eğitim politikaları sayesinde gelişmiş ve bu gelişmişliklerine her geçen gün yeni değerler katan ülkelerin başarı hikayeleri ile doludur:

  • İkinci Dünya savaşında neredeyse yok olan Almanya,
  • Üzerine iki atom bombası düşen Japonya,
  • Soğuk, buzul ve verimsiz ortamın olumsuzluklarını yenmeye çalışan Norveç, Finlandiya, Estonya,
  • Orta Asya’nın siyasi, askeri ve ekonomik çıkmazları arasında yer alan Güney Kore akılcı, bilimsel ve toplumsal adaleti içeren eğitim politikaları sayesinde bugünkü gelişmiş ve refah ülkeler arasındaki yerlerini almışlardır.

Ne var ki biz, bu örneklerden haberdar olmadığımız gibi plansız uygulamalarla, bürokratik aksamalarla, eğitim bilimi ilkeleri yerine siyasi kaygılarla karar almayla, eksik öğretmen, hatalı istihdam, geleneksel yönetim ve eğitim-öğretim uygulamaları ile uğraşmaktayız. Bunun en büyük nedeni de herkes tarafından bilinen açık, anlaşılır, net bir eğitim politikamızın olmamasıdır. Başka bir ifadeyle söyleyecek olursa; öğretmen de, okul yöneticisi de, bakanlık yetkilisi de, bürokratlar da neyi ne şekilde yapacakları, hangi vizyonlar ve hangi değerlerle hareket edeceklerini, geleceğe yönelik olarak hangi adımları atacaklarını bilmiyorlar. Çünkü ortak vizyonla belirlenmiş bir eğitim politikamız yok.

Bu yüzden eğitimdeki en öncelikli ihtiyacımız, paylaşılmış bir vizyonla oluşturulmuş, nitelikli bir eğitim politikasıdır. İşe buradan başlamalı, sanal gündemlerden kurtulup politikalarını tartışmaya başlamalıyız…


Aklınızda Bulunsun

Dünyanın En İyi Öğrenci Şehirleri

Yüz yüze eğitimin yeniden başladığı bugünlerde üniversiteler adası tanımlamasını kendimize yakıştırsak da kentlerimiz için aynı şeyi söylemek pek mümkün olmuyor. Son yıllarda hızla çoğal üniversitelerimiz, bu anlamda ülkemizdeki kentlerin sıralamasını da değiştirmiş durumda. Geçmişte ülkemiz için öğrencilerin en yoğun olduğu kent Mağusa iken şimdilerde Girne ve Lefkoşa, Mağusa’nın önüne geçmiş gibi... Ancak yine de kentlerimizin öğrenci dostu olduğunu söylemek zor…

Öğrencilere yönelik yaşam alanlarının fazlalığı, araştırma merkezlerinin fazlalığı, masrafların öğrenci bütçesine uygunluğu gibi kriterlere sahip kentler en iyi öğrenci şehirleri olarak nitelendiriliyor. Ayrıca bünyesinde barındırdığı eğitim kurumlarının kalitesi de öğrencilerin şehir tercihinde oldukça büyük bir rol oynuyor. İşte dünyanın en iyi öğrenci şehirleri:

  1. Montreal / Kanada,
  2. Paris / Fransa,
  3. Londra / İngiltere
  4. Melbourne / Avustralya
  5. Berlin / Almanya,
  6. Seul / Güney Kore,
  7. Tokyo / Japonya,
  8. Boston / ABD,
  9. Münih / Almanya,
  10. Vancouver / Kanada.

Anlayana Gülmece

Okul Bitince

Delikanlı okulu bitirdikten sonra müracaat ettiği mağazada çalışmak üzere ise kabul edilmiş. Büyük bir sevinçle ertesi gün işe başlamak üzere mağazaya gelmiş. Mağaza yöneticisi sevecen ve sıcakkanlı bir şekilde delikanlıyı karşılayarak;

- “Hoş geldin” diyerek ve delikanlının eline bir süpürge tutuşturur ve

- “İlk önce şu süpürgeyle arka taraftaki rafların altını temizleyiver” diye konuşmasına tamamlar…

Delikanlı kızgınlığı yüzünden belli olacak şekilde;

  • "Ben üniversite mezunuyum" diye karşılık verir.

Yönetici bunun üzerine bir adım geriye çekilerek;

  • "Özür dilerim, bilmiyordum. Süpürgeyi bana verirsen nasıl temizlik yapman gerektiğini gösteririm.”