OKUR TECAVÜZ HABERİ İSTİYOR!

İbrahim Özejder

On gün kadar once, 14 yaşındaki bir çocukla ilgili tecavüz iddiaları medyamızda geniş yer aldı. Tecavüz olayları, gazetecilik meslek etiğinin en çok sınandığı haber alanlarından birisidir. Haberciler açısından özel dikkat  gerektirir. Sorumsuz yayıncılık, mağduriyetin artmasına, hak ihlallerine yolaçabilir, toplumsal davranış bozukluklarını kışkırtabilir.

Geçmişe göre daha iyiyiz
Kıbrıs Türk medyasının, geçmişle kıyaslandığında, son olayda daha sorumlu bir yaklaşım gösterdiğini gözlemledik. Bazı yayın organları olayı haberleştirirken, gazetecilik etiği açısından oldukça özenli bir dil kullandı ki bu sevindirici bir gelişmedir. Meslek ahlakının geliştirilmesine yönelik çabaların birşeylere yaradığı görülüyor.

Ancak bütün yayın organlarının aynı sorumlulukla hareket ettiğini söylemek zor. Bazı gazeteler abartılı, kışkırtıcı başlıklardan kaçınmazken, özellikle internet haber sitelerinde, olayın gerçekliğine tamamen aykırı, “toplu tecavüz” gibi başlıklara dahi rastladık.

Tecavüz haberi sattırıyor
Sorumlu yayıncılık adına yapılan bütün itirazlara rağmen, tecavüz ve cinsel suç içerikli olayları, abartılı yayınlamaya devam eden gazetecilerin iki temel dayanağı vardır:

1. Halkımız bu haberlere çok ilgi gösteriyor, çok okuyor: biz de halkın talebini karşılıyoruz.
2. Tecavüz habelerinin bir hak ihlali veya toplumsal soruna yolaçtığı doğru değildir.                                                                                                                                       

Abartılı tecavüz haberlerinin ‘pazarlama değeri’ nin yüksek olduğunu biliyoruz. Sattırıyor, izlettiriyor, tıklattırıyor. Burda önemli bir soruyla karşı karşıyayız: izleyicinin ilgi gösterdiği konular, gerçekte onun talebi olarak değerlendirilebilir mi?

Okuma(izleme) eylemi ile talep etme eylemi ayni kategoride davranışlar değildir. İzleme, bireysel ve daha çok içgüdüsel, talep etme ise toplumsal bir davranıştır.

Haber bir yakınınızla ilgili olsa
Mesela bir okura, “abartılı bir tecavüz haberini okur musunuz?” diye sorarsanız, alacağınız yanıt “evet”tir. Ayni okura, “bir yakınızla ilgili tecavüz haberi abartılı ve ayrıntılı yayınlansın mı?” diye sorarsanız bu defa “hayır” yanıtı alırsınız. Kişiye hayır dedirten, aile onuru, şeref ve haysiyet veya mahalle baskısı gibi toplumsal kaygılardır. Yayıncılık da tabii ki bireysel değil, toplumsal bir etkinliktir. Kısacası, “okur böyle ister” gerekçesi temelsizdir.

8 yıl önceki linç kampanyasını unutmayalım
İkinci dayanak ise tecavüz haberlerinin herhangi bir hak ihlaline yolaçmadığı iddiasıdır: İnsanlar okur geçer, haber olayın taraflarına herhangi bir zarar vermez. Bu iddia doğru değildir. Tecavüz haberlerinin hak ihlallerine yolaçabildiği sadece teorik bir saptama değildir. Dünyada, medyanın yolaçtığı sayısız linç eylemi yaşanmıştır.

Çok uzağa gitmeye gerek yok, tecavüzle ilgili yayınların, ciddi hak ihlallerine ve toplumsal olaylara yolaçtığını Kıbrıs’ta da yaşadık. Bir tecavüz olayının 8 yıl önce nasıl bir linç kampanyasına dönüştüğünü, yargının nasıl baskı altına alındığını, zanlılardan birinin babasının, hiç bir suçu olmamasına rağmen nasıl öldüresiye dövüldüğünü unutabilir miyiz? Medyanın aylarca kışkırtıcı haberleri, köşe yazıları, özel tv programlarıyla linç kampanyasına zemin hazırlamış olması gözardı edilebilir mi?

Sadece yakınımızdaki bu örnek bile, tecavüz ve cinsellikle ilgili suç haberleri yayınlanırken, başlık atılırken, son derece temkinli olunması gerektiğini gösteriyor.

 

------------------------------------------------------

Yenidüzen Haberi Nasıl Verdi


Yenidüzen, “14 yaşındaki çocukla cinsel ilişki olayı”nı, sorumlu yayıncılık ölçüleri çerçevesinde haberleştiren yayın organlarından biri oldu. “Korkunç İddia 7 TUTUKLU” başlığını taşıyan haberin ayrıntılarında, abartısız bir dille, iddialarla ilgili mahkeme bilgileri yayanlandı.

Başlıktaki ‘korkunç’ sıfatı bir an için tereddüte yolaçabilir. Ancak 15 kadar yetişkinin, 14 yaşındaki bir çocukla cinsel ilişkiye girdiği iddiasının, aklı başında her insanda yaratabileceği ürpertiyi düşününce, başlıktaki korkunç sıfatının, abartı taşımadığını söyleyebiliriz.

Halkın infiali nerede

13 Haziran tarihli Yenidüzen’de yayınlanan haberinin giriş cümlesi, haberin tek problemli parçası gibi görülüyor.   Habere, “Yaklaşık 15 yetişkin erkeğin, 14 yaşındaki bir erkek çocuğu ile cinsel ilişkiye girdiği iddiaları, ülkede infial yarattı,”  cümlesiyle giriliyor.

İnfilal, TDK sözlüğüne göre ‘kızgınlık duyma’ anlamına gelir. Bu Arapça kökenli kelime, basının çok sevdiği ancak bu haberde olduğu gibi çoklukla yerinde kullanılmayan klişelerden birisidir.

Muhabir ‘iddialar infial yarattı’ diye yazıyor ama haberde bu infialin nerede, nasıl tezahür ettiği, derecesinin ne olduğu ile ilgili  herhangi bir veri yok. Mesela bir yerde eylem mi düzenlendi, gazete telefon yağmuruna mı tutuldu? Haberde bu ve benzeri herhangi bir bilgi yok.

Bir muhabir, elinde somut veri yokken, neden ‘halkın kızgın’ olduğunu yazar? Bunun, gazetecilik reflekslerinden ya da alışkanlıklarından birisi olduğunu biliyoruz. Muhabirler öyle öğrenmişlerdir ve benzer durumlarda, benzer ifadeler kullanıyorlar.

Muhabir, halkın haber alma hakkı için çalışır ancak halk adına konuşamaz. Elinde güvenilir bilgi yokken, ‘halk isyan etti’, ‘halk tepki gösterdi’ gibi ifadeler kullanması etik değildir. Konu bir tecavüz haberi olduğunda daha da titiz davranılmalıdır. Gereksiz ifadeler kışkırtıcı olabilir, tehlikeli sonuçlara yolaçabilir.