O Oyu Kim Nasıl Kullanabildi?!…

Kutlay Erk

19 Ekim’deki Cumhurbaşkanı (CB) seçiminde bir seçmen oy kullandığına dair ilgili evrağa imza atarken listede kendi ismimin üst sırasında birinci derecede akrabası olan birinin imzasını görmüş. Sandık heyetine ”Bu kişi oyunu kulandı mı?” diye sormuş; kullandığını ve kimlik kartını da gördüklerini söylemişler… Bunun üzerine kişi de, oyunu kullandığını söyledikleri kişinin yakını olduğunu, uzun zamandan beri yurtdışında yaşadığını ve halen de memlekette olmadığını söylemiş. Sandık Heyeti Başkanı İlçe Seçim Kurulu’nu, polis de amirlerini aramış; yani konu ilgililerin bilgisine getirilmiş.

Durumu tespit eden seçmen kişi de oradan ayrılmış ama içine sinmemiş; bu garip durum konusunda bir siyasi parti üyesine bilgi vermiş… Onlar da ilgilenmişler… Seçim oldu bitti, sonuçlar çıktı; o sandığın sonuçları da resmi kayıtlara işlenmiş… Ve neredeyse bir ay kadar sonra polis o sandıkta oy kullananları ifade vermeye davet etmiş. Gidenlere, oy kullanma kayıt evrağındaki imzalarını gösterip onların imzası olup olmadığına dair teyit istemiş; bir de memlekette olmadığı halde kayıt listesinde oy kullanmış gibi imzası olan kişiyi tanıyıp tanımadığını sormuşlar… Belli ki İlçe (ve/veya Yüksek) Seçim Kurulu polis marifetiyle konuyu araştırmaya, sorgulamaya devam ediyor. İyi haber… Sandık heyeti tüm oy kullanan seçmenlerin kimlik kartını gördüğünü kuşkuya mahal vermeyecek şekilde ve ısrarla söylediğine göre, ortada başka bir sahtekarlık var demektir. Ne olabilir?!

Seçimler öncesi İlçe Seçim Kurulları seçmen kayıt listelerini askıya alır; muhtarlar ve siyasi partiler de bunlara sahip olabiliyor. İlçe Seçim Kurulları kayıtlı seçmene itirazı olanların bildirmesini bekliyor ve bunun için de bir süre veriyor. Dolayısıyla, siyasi parti örgütleri listeler üzerinde çalışır, gerekirse muhtarlardan da bilgi alır ve uzun süreden beri yurtdışında olup da seçmen olma niteliğini kaybedenler için İlçe Seçim Kuruluna müracaat yapılır; sundukları belgeler doğru ise, o seçmen listeden çıkarılır. Her seçimin pratiğinde, sağ siyasi partiler, yurtdışında yaşayan ve kendi taraftarı olan seçmenlere ulaşıp gelip oy kullanmaları için ‘ricacı’ olurlar, uçak da ayarlayıp gelmelerini sağlarlar… Dolayısıyla, sol siyasi partiler de böylesi muhtemel isimler için seçmen listelerinde titiz inceleme yapıp, seçmen niteliğini yitirmiş ve fakat halen seçmen kütüğünde kayıtlı olanlara İlçe Seçim Kurulu nezdinde itiraz yapar ve onların seçmenliğini düşürürler. Bir örnek… Yurtdışında yaşayan UBP’li eski bir bakanın seçmenliğini CTP listeden düşürmüştü. Adamcağız durumdan habersiz, seçimin hemen öncesinde memlekete geldi; oy kullanmak için her seçim gittiği sandığa gitti, kaydını bulamadı. O alandaki tüm sandıkları dolaştı, kaydı yok… İlçe Seçim Kurulundan seçmen kaydının iptal edildiğini öğrendiğinde çok fevri hareketler ve aşırı hakaretler ile sandık bölgesinden ayrıldı.

Şimdi, seçmen oy kullanım listesinde imzası görülen ama memlekette olmayan seçmen konusuna bağlayalım konuyu… Bu işin kotarıcısı ve uygulayıcı ancak ve ancak sağ siyaset partileri olur; sol siyasi partiler de oy kullanım ve sayımında usulsüzlük endişesi nedeniyle önlem alır, dikkatli olur… Şöyle bir senaryo yazılabilir: Yurtdışında olan ama halen seçmen kütüğünde kayıtlı olan isimleri belirlediler, para karşılığında veya örneğin yurttaşlık vaadi ile oyu kullanabilecek seçmen olmayan ve yaş benzerliği olan kişileri de belirlediler ve kayıtlı seçmen adına oyu kullanacak olanın fotoğrafı ile sahte kimlik kartı çıkardılar… Sahte kimlik kartı konusu ve dahi sahte pasaport ve her türlüsünden sahte resmi evrak konuları sık sık görülen, duyulan, haber olan polislik ve mahkemelik vakalardır; çeteleri bile var… Sahte seçmene oy günü kimliği ve anlaştıkları meblağa tuta biraz para verip, sandığa gidip ol kullanmasını sağladılar; sahte seçmen sandık çıkışı sahte kimlik kartını iade edip önceden anlaştıkları paranın bakiyesini (veya vaadin tutulacağının teyidini) da alıp sandık alanından ayrıldı… Bu senaryo çok sayıda sahte seçmen ile oynandı… Ve şeytanın oyunu, oyunu kullanma işlemi sırasında bir seçmen yurtdışında olduğunu bildiği bir yakının oy kullanmış gibi imzasını gördü, ilgililere bilgi verdi, olay patlak verdi… Şimdi de polis bu pirincin taşını ayıklamaya çalışıyor.

Yok hayır öyle olmadı diyenler olabilir, polis dahi çok naif bir hata tespit ettiğini söyleyebilir… Kaç kişi inanacak?! İddia ederim ve derim ki kamuoyunun büyük çoğunluğu inanmayacak… Sahte seçmenin başının yanacağından değil, senaryoyu uygulayan ‘hatırlı’ siyasinin başı yanacağından… Neden böyle olumsuz ve kötü senaryo üzerinde ısrar ediyoruz… Birincisi bu sağ siyaset partilerinin, hele ki şimdiki hükümet partilerinin yolsuzlukları ile ilgili dünya kadar olayları kamuoyunda konuşuluyor; tutun ihale yolsuzluklarından (ki İhale Komisyonu Başkanı tutuklandı), yurttaşlık dağıtılmasına, kamuda istihdamdan (ki seçimlerde Başbakan müracaatçılara yazılı sınavı geçince sözlüde halledeceklerini söyledi) rüşvete kadar, çalışma izinlerinden (ki yetkilendirdikleri meslek örgütlerinin yetkisini geri aldılar) sahte diploma almış milletvekili, bürokrat ve memura kadar… Bütün bunlar varken, oy kullanımında sahtekarlık yapmadıklarına inanacak kadar saf değil bu halk… Polis?! Polis elinden geleni yapar ama ya Savcılık?! JuJu’yu polis karakolundan gizli gizli yurt içine sokan, sahte diploma sahibi olduğuna dair mahkeme duruşmasını evrakları ve dosyayı mahkemeye sunmakta meymene-mesmene giden Savcılık kamuoyundaki güveninden olmaktadır.  Ve JuJu olayı da tek değildir… Ne oldu Jet skandalı, ne oldu Kemal Dürüst dosyası?! Ve daha niceleri…

Dolayısıyla, CB seçiminde sağ siyaset partilerinin sahte seçmen marifetiyle oy kullandırdıklarına dair düşünce bir muhalif düşüncenin ürünü değil, gerçek olması kuvvetle muhtemel olan bir olaydır. Memleketi her türlüsünden yolsuzluğa, kuralsızlığa, kokuşmuşluğa, usulsüzlüğe, rüşvete, siyasi ahlaksızlığa bulaştırmış, inadına da bulaştırmaya devam eden, bulaştırmayı marifet sayan sağ siyasetten her türlüsünden usulsüzlüğü ve yasa dışılığı bekliyor olduk KKTC’de…