Nurten Hoşçakal emekçi

Cenk Mutluyakalı

Matbaada hep vardı...

İş ayırmazdı...
Emekçi kadının bize en yakın ve en güçlü tarifiydi...
Eğer odasında değilse matbaa makinesinin yanında olabilirdi ya da giyotinin...
Pankartları dürerdi belki, afişleri paketlerdi...
Belki mürekkepten kararmış parmakları ile harman yapardı, basılı kağıtları severek.
Tahsilata çıkmıştı ya da...
Kahve mi pişiriyordu acaba?
Eğer tüm buralarda değilse, 'kemoterapi'deydi...
Çünkü ‘kanser’ Nurten'i çok sevmişti ve bir yoldaş misali vücudunda eylem alanını terk etmiyordu uzun senelerdir.
Şaşardım öyküsünü dinledikçe.
Nasıl bu kadar güçlü, bu kadar direngen olabilirdi, bu ne tutkulu bir yaşama sevinciydi öyle...

"Nurten abla öldü" dediler.
Boğazım düğümlendi...
Olamazdı çünkü o hep yenerdi...
Yine gülümserdi o kocaman yüreğiyle...
Tüm hırsıyla, enerjisiyle yine işinin başına dönerdi...
Çocukla çocuk olurdu...
Büyükle büyük...
Karşılıksız ve çıkarsız bir mücadelenin öğretilerini sunardı tüm cömertliğiyle, yardımlaşma ve dayanışmayı nakış gibi işlerdi yine başka başka yüreklere...
Üstelik de gösterişsiz ve sessizce yapardı tüm bunları..
----------------------
Her ölümle birlikte, sadece bir insan ayrılmıyor dünyadan... Siz de eksiliyorsunuz, yaşam alanınızla, anılarınızla, geçmişinizle...
Keşke çok daha fazla fırsat yaratabilseydik bir kahve molasına, biraz daha içimize çekebilseydik gülüşünü...
Keşke dertleşebilseydik,  paylaşabilseydik çok daha fazla...
------------------------
Hoşçakal Nurten...
Bir tohum misali bırakıyoruz seni toprağa, yeşermek üzere....
Hep anılarınla, kavganla...
Hoşçakal emekçi güzel insan...