Nereye Koşuyoruz?

Salih Sarpten

Farkında mısınız?

Ne okul binalarımız çürük durumu, ne eylemler, ne yasal değişimler ne de sistemdeki onca sorun kolej sınavını yapmamıza engel olamıyor. Dönem sonu sınavlarını yapmayabiliyoruz ama kolej giriş sınavlarını yapmaktan geri durmuyoruz.

Maalesef bir taraftan eğitim sistemini üzerine inşa ettiğimiz sınav sistemi, diğer taraftan da çocuklarımızı özel dersten özel derse, etütten dershaneye koşuşturan bir toplum olarak çocuklarımızın psikolojilerini bozma bahasına bir yarış içinde bir yerlere koşuyoruz…

Ne acıdır ki, çocuklarımız neden bu yarışın içinde olduklarının farkında bile değiller… Neden kazanmak zorunda olduklarını bilmedikleri bir sınav için bünyelerindeki bütün sistemleri alt üst edecek bir hayatın içinde buluveriyorlar kendilerini.

Peki ya kolejlerin dışındaki okullarımız? Oralarda durum nedir?

Mesela genel liselerimizde verilen eğitimden memnun muyuz?

Ya Meslek Liselerimiz?

Gerçekten nitelikli bir mesleki teknik öğretim kadememiz var mı?

Mesleki eğitim; toplumsal hayatın her alanında ihtiyaç duyulan mesleklerde kalifiye teknik elemanlar yetiştirilmesi için gerekli bilgi ve becerilerin verildiği eğitimdir. Mesleki eğitim, toplumun hedefleri ve iş çevrelerinin talepleri doğrultusunda bireylere belirli bir mesleğin gerektirdiği bilgi, beceri ve uygulama yeterliliklerinin kazandırılmasıdır. Peki bizde durum gerçekten böyle mi?

Ne yazık ki ülkemizdeki eğitim araştırmaları böyle söylemiyor:

  • İş piyasasına girenlerin çoğunun mesleki bir eğitimi yok.
  • Mesleki eğitim almayan kişiyi piyasada yetiştirmek de oldukça zor. Yani sadece genel lise eğitimi hatta yaptığı mesleğin dışında yükseköğretim almış  gençler tercih edilmiyor.
  • Üniversite mezunlarının çoğu hayallerini kurdukları işlerde çalışamamaktadırlar. Hemen her genç, kendini ya kısa yoldan kamuya (memuriyete) girme peşinde koşarken ya da ülkeden göç etme arayışları içinde buluyor.

Sistemimizle ilgili istatistiki verilere bakıldığında durumu çok daha kolay anlaşılabiliyor.

  • Tablo 1’de de görüleceği gibi çağ nüfusunun %53’ü kolejlerde okumak istiyor.
  • Ne var ki bu çocukların sadece %13’ü kolejlerde okuma hakkı elde edebiliyor.

Peki ya liselerimizde durum ne?

Lise kademesindeki kamu okullarındaki öğrenci dağılımların gösteren Tablo 2’deki verilere bakıldığında; lise kademesindeki öğrencilerimizin %41 Genel Liselerde, %29’u Sınavla Girilen (kolej, fen lisesi, Anadolu lisesi) okullarda, %29’u meslek liselerinde, %1’ide güzel sanatlar lisesinde öğrenim gördüğünü söyleyebiliriz.

Sözün özü;

  • Çok kaba bir ifadeyle çağ nüfusumuzun %70’i akademik liselerde, %30 meslek liselerinde okuyor. Oysa çağdaş eğitim sistemlerindeki oranlar bizdekinin tam tersi…
  • Çağ nüfusumuzun sadece %1’ine yoğunluklu sanat eğitimi verebiliyoruz. Oysa yeni nesil eğitim yaklaşımlarının en önemli unsuru yaratıcı sanat eğitiminin başat olması gerekliliğidir.
  • Sınav odaklı bir eğitim anlayışının ortaya çıkardığı “her şeyin kağıt üzerinde olması durumu” ister istemez düşünme eğitimini, felsefeyi, çocuğun bütünlüklü gelişimini de engelliyor. Oysa dijitalleşmenin dört bir yanımızı sardığı günümüzde tek çıkış kapımız bu disiplinleri öne çıkarmak olmalıdır.

Eğitim sistemimiz birçok açıdan eleştiri aldığı aşikar. Ne var ki bu eleştirilen artık; “eğitim sistemimizin çağ dışı bir yolda koşar adım ilerliyor” tespiti üzerinde yoğunlaşıyor. Eğitim kaybederse, hepimiz kaybedeceğiz…


Okumuş muydunuz?

Soru   : “Hangi yoldan gideyim ?”

Yanıt   : “Nereye gideceğini bilmiyorsan, hangi yoldan gittiğinin hiçbir önemi yok.