“Nefretin alternatifi gerçektir, empatidir ve insancıl merhamettir…” (1)

Sevgül Uludağ

Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komisyonu’nun  20-21 Haziran 2019’da Strazburg’ta “Çatışmalardan etkilenmiş ve üzerinde tartışmalar devam eden topraklarda çalışan insan hakları savunucuları için düzenlediği yuvarlak masa toplantısı” için sunduğum metin…

 

 

YENİDÜZEN ve POLITIS gazetelerinden araştırmacı bir gazeteci ve iki toplumlu kayıp yakınları ve savaş mağdurlarının ortak örgütü BİRLİKTE BAŞARABİLİRİZ’in bir aktivisti olarak, Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komisyonu’nun 20-21 Haziran 2019’da Strazburg’ta “Çatışmalardan etkilenmiş ve üzerinde tartışmalar devam eden topraklarda çalışan insan hakları savunucuları için düzenlediği yuvarlak masa toplantısı”na davet edildim. Sözkonusu yuvarlak masa toplantısı çerçevesinde Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komisyonu yetkililerine bir metin sundum ve bu metni okurlarımla da paylaşmak istiyorum. Bugün ve yarın Strazburg’ta bu toplantıda olacağım ve sunmuş olduğum ve yuvarlak masa toplantısı esnasında da dağıtımını yapacağım metin, Kıbrıs’ta araştırmacı bir gazeteci olarak yürüttüğüm özellikle “kayıplar”la ilgili çalışmaları, iki toplumdan “kayıp” yakınlarını ve savaş mağdurlarını bir araya getirmemi ayrıntılarıyla aktararak, örnek bir model olan iki toplumdan “kayıp” yakınlarının birlikte çalışmasını, başka çatışma bölgelerinden sivil toplum örgütlerine öneriyor ve bu deneyimlerimizi paylaşmaya hazır olduğumuzu belirtiyorum. Sunduğum metin şöyle:

“Ben Kıbrıs’ta, bölünmüş bir adanın her iki tarafında, YENİDÜZEN ve POLITIS gazetelerinde yazılarımı sürdürmekte olan araştırmacı bir gazeteciyim. Hayatımın son 40 yılını yalnızca araştırmacı bir gazeteci olarak değil, aynı zamanda barış, toplumsal cinsiyet eşitiliği ve insanlık için çaba harcayarak geçirmiş bir aktivistim.

Araştırmacı bir gazeteci olarak son 40 seneden beridir aktif olarak gazetecilik yapmaktayım ve son 18 senedir araştırmacı gazeteciliğim yalnızca “kayıplar”, toplu mezarlar, tecavüzler, işlenen suçlar, çatışma dönemlerinde yaşanan büyük insan hakları ihlallerinin yanı sıra, savaş koşullarında dahi birbirinin hayatını kurtarmaya çalışanların insancıl hikayelerini kaleme almaktayım.

Adamızın iki ana toplumunda kamuoyunu harekete geçirerek Kıbrıslıtürkler’le Kıbrıslırumlar’ın, ister Türkçe, ister Rumca ya da başka bir dil konuşsunlar, savaşın darmaduman ettiği toplumlarımızda açılmış yaraları tedavi etmeye çağırdım.

“Kayıp” şahısları birer rakam olmaktan çıkarıp onlara insani bir yüz kazandırmaya çalıştım çünkü “kayıp” yakınları bugüne kadar çok büyük acılar çekmektedirler ve çalışmalarım ve etkinliklerim aracılığıyla her iki tarafa da kendilerinin bu çatışmaların “tek kurbanı” olmadığını, her iki tarafın da “kurban” olduğunu ancak her iki tarafta da kendi aralarında bazı şahısların insanlığa karşı suçlar işlemiş olduklarını göstermeye çalıştım.

Araştırmacı bir gazeteci ve bir barış aktivisti olarak, adamızı bölen hattın iki tarafındaki gazetelerde yazdığım için her iki taraftan da okurlarım vardır, her iki taraftan da dostlarım ve düşmanlarım vardır ve bu ortamda büyük tabuları yıkmak, yaşamımı hedef alan ölüm tehditlerine karşı durmak, uzun süreler devam eden tacizlerle baş etmek, nefret kampanyalarının hedefi yapılmak durumunda kaldım ve tüm bunları okurlarımın, ailemin ve iyi dostlarımın yardımlarıyla aştım…

1950li yıllarda kendi taraflarının milliyetçi grupları tarafından öldürülmüş Kıbrıslıtürkler’le Kıbrıslırumlar’ın hikayelerini kaleme aldım, aynı şekilde gerek 1963-64, gerekse 1974’ün “kayıp”larının öykülerini yazarak her iki toplumdan Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum “kayıp” yakınlarını buldum, onlarla konuştum, onları dinledim, öykülerini öğrendim, acılarının ne kadar derin olduğunu ve bu ızdırabın hiç sona ermediğini kavradım, onların öykülerini her iki topluma da göstererek bu yaraların birlikte iyileştirilmesine yardım etmek için empati ve anlayış geliştirmeleri için uğraştım.

Ancak yalnızca yazı yazmakla kalmadım, acı çekmiş olanları bir araya getirerek acılarının aynı olduğunu, bunun tüm “kayıp” yakınlarının acısı olduğunu, “Türk acısı”, “Rum acısı” diye bir şey olmadığını, bunun insani bir acı olduğunu göstermeye çalıştım.

Sevdiklerini kaybetmiş “kayıp” yakınlarını bir araya getirerek onların ortak bir örgüt kurmalarına yardımcı oldum, böylece öykülerini paylaşabilecekler ve başka “kayıplar” hakkında bilgi toplamak, olası gömü yerleri bulmak ve gençlere adamızın her iki tarafında da okullarda öğretilmeyen gerçekleri anlatmak için birlikte çaba harcayabileceklerdi – her iki taraf da kendisini çatışmanın “tek kurbanı” olarak göstermeye çalıştığı içindir ki kendi hikayelerine uymayan geçmişte yaşanmış gerçekleri gizliyor çünkü…

Her iki toplumdan da bir araya gelen bu “kayıp” yakınları, çok korkunç acılar çekmişlerdi: Bazıları anneleriyle babalarını, bazıları kardeşlerini, bazıları tüm ailelerini yitirmişlerdi katliamlarda – kimisinin ailesinden beş kişi, kimisinin ailesinden 30 kişi birden öldürülerek “kayıp” edilmişti…

Başkalarının “kayıpları”nı bulmak için yardım ettiler ve birlikte örgütlenen etkinliklerde konuşmacı oldular, sorulara yanıt verdiler ve hem öteki toplumdan “gizlenen” trajedileri gösterdiler, hem de gelecek için umudu ortaya koydular çünkü bu bir işbirliği modeliydi ve başka çatışma bölgelerinden de sivil toplum tarafından iyi bir örnek olarak ele alınabilirdi… Çatışma yaşamış bir bölgeden birlikte çalışma deneyimlerimizi paylaşmaya hazırız: “Projeler” temelinde değil insan yüreğine ve empatiye dayalı, gönüllü çalışma ve insani merhamet temelinde başkalarına da insani birer işbirliği modeli geliştirmelerinde yardımcı olmaya hazırız.

Araştırmacı bir gazeteci olarak kendime ait iki mobil cep telefonumla, biri Kıbrıslıtürkler, biri Kıbrıslırumlar için olmak üzere bir “Telefon İhbar Hattı” oluşturarak bildikleri öyküleri paylaşmalarını istedim, bildikleri olası gömü yerleri hakkında bana bilgi vermelerini istedim, toplu mezar yerleriyle ilgili duyduklarını paylaşmalarını istedim ve bunları yaparken de isimlerini açıklamaları gerekmiyordu. “İsminizi bilmek istemiyorum” dedim okurlarıma, yalnızca bildiklerini paylaşmalarını rica ettim, böylece yurdumuzun kanayan yaralarını iyileştirebilecektik…

Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum okurlarımdan gelen yüzlerce, binlerce telefon sayesinde pek çok “kayıp” Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum’un gömü yerlerini bulduk, ayrıca “kayıplar”ın akibetleri hakkında detaylı bilgi edindik. Bu “Telefon İhbar Hattı”, “kayıplar”la ilgili araştırmaların şeklini ve boyutunu değiştirdi ve ben de her iki taraftan okurlarımın verdiği tüm bilgileri, tümüyle insancıl bir görev olarak resmi Kayıplar Komitesi ile gönüllü olarak paylaştım, onlara yardımcı olmak maksadıyla…

Kayıplar Komitesi’ne sağladığımız korkunç miktarlarda bilgi sayesinde olsun, Kayıplar Komitesi’ne şahitlerle birlikte gösterdiğimiz olası gömü yerleri sayesinde olsun, her iki toplumdan pek çok “kayıp” şahıstan geride kalanlar bulunarak sevdiklerine istedikleri biçimde onları defnetmek üzere iade edildiler. Ve bizim çalışmalarımız da devam ediyor.

İki toplumlu kayıp yakınları ve savaş kurbanlarının ortak örgütünü oluştururken adını BİRLİKTE BAŞARABİLİRİZ koymaya karar verdik çünkü kendi acımızı aşarak benzer acılar çekenlerin yaralarını iyileştirmeyi ancak birlikte hareket edersek başarabilirdik. Birlikte daha güçlü olabilirdik,bu adada barışın önündeki engelleri aşmak da ancak birlikte hareket edersek mümkün olabilirdi.

Son 40 senedir araştırmacı bir gazeteci ve bu toprakların bir barış atkivisti olarak yürütmekte olduğum insani çabaların türü, bu topraklarda geçmişte de, şimdi de var olan insanlığı ortaya çıkarmaya çalışmaktır. Şimdi 60 yaşındayım ve hayatımın son 40 yılını hep insanları bir araya getirmeye çalışarak geçirdim, Kıbrıslıtürkler’le Kıbrıslırumlar’ı bir araya getirdim, ihtiyaçlarını, kaygılarını, endişelerini, korkularını ve umutlarını paylaşmak üzere onları bir araya getirdim. Anlamlı bir diyaloğa girebilmeleri için Kıbrıslıermenileri, Kıbrıslımaronitleri, Kıbrıslıtürkler’i, Kıbrıslırumlar’ı bir araya getirmeye çalıştım çünkü şuna kuvvetle inanıyorum ki Brüksel’de veya Cenevre’de veya New York veya Atina veya Ankara veya Londra’da ofisinde oturan birileri çözmeyecek bizim sorunlarımızı – kendi yaralarımızı iyileştirecek olan bizleriz, geleceğimiz hakkında düşünmesi gerekenler bizleriz, kendimiziz, kendi toprağımızı ve bu topraklarda evlatlarımızın ne tür bir yaşam sürdürmesini istediğimizi düşünmesi gereken bizleriz.

“BİRLİKTE BAŞARABİLİRİZ” örgütünün neler yapmakta olduğunu ortaya koymak istiyorum çünkü bu hareket çatışmanın parçalamış olduğu bir ülkede, gerçeği arayışta ve barışı inşada alternatif bir harekettir. Başka çaltışma bölgelerinden sivil toplum aktivistleri, BİRLİKTE BAŞARABİLİRİZ’in çabalarını çatışmalı bölgelerden gelerek ve birlikte çalışarak nasıl bir fark yaratmış olduklarını örnek alabilirler…

***  Kıbrıs’ta sivil toplumun insan hakları aktivistleri olarak insani bir konu olan “kayıplar” konusunda gönüllülük temelinde çalışan, aynı zamanda gerçeği aramaya devam eden, bulgularımızı toplumlarımızla şeffaf biçimde paylaşan ve “kayıp” yakınlarının acılarının etnisiteye bakılmaksızın insani bir acı olduğunu gösteren alternatif bir hareket yarattık.

***  Nefretin alternatifi gerçeği öğrenmektir, birbirinin çektiği acılarla empati kurmaktır, milliyetçi nefret yerine insani bir merhamet yaratmaya çalışmaktır.

***  Kıbrıs’ta herhangi bir fon olmaksızın ve herhangi bir “parayla desteklenen proje”nin parçası olmaksızın, tümüyle insanlığa ve yurdumuza duyduğumuz merhametle yaraları sarmak için birlikte çalışacağımız, iki toplumdan “kayıp” yakınları ve savaş kurbanları ve savaş mağdurlarını bir araya getirdiğimiz bir harekettir bu.

***  BİRLİKTE BAŞARABİLİRİZ’i oluşturmak üzere bir araya gelen üyeler, bölünmüş bir adada, ateşkes koşullarında kendi acılarını ve kendi trajik kayıplarıyla ilgili duydukları büyük ıstırabı aşarak başka “kayıplar”la ilgili bilgi toplamak, olası toplu mezarlar, olası gömü yerleri bulmak için birlikte çalışmaya karar vermiş örnek bir harekettir, bunu da “kayıp” şahsın milliyetine bakmaksızın yapıyorlar.

***  Çatışmanın parçaladığı bir adada gerçeği arayışta, bu gerçeği ortaya koyup empati ve karşılıklı anlayış yaratmakta bir yol açan BİRLİKTE BAŞARABİLİRİZ üyeler, okullara giderek öğrencilere birlikte hitap ediyorlar ve bu adada barışı kurmanın, birbirinin acısını anlamanın ne kadar yaşamsal olduğunu aktarıyorlar – bunun “Türk acısı” ya da “Rum acısı” olmadığını, bunun insani bir acı olduğunu anlatıyorlar gençlere… Okurlarımın gömü yerlerinin bulunmasına yardımcı olduğu “kayıplar”ın cenazelerine her iki tarafta da birlikte katılıyoruz…

DEVAM EDECEK