UBP Kurultayı’na giden süreç, Kurultay günü yaşananlar ve sonrasında yaşanan yargı süreci, bu partinin ‘siyasi rezillikler çatısı’ olduğunu en şeffaf şekilde ortaya çıkardı.
Muhalifleri öyle olduğunu biliyordu, anlatıyordu ama UBP’nin siyasi rant ile avladığı kitleler görmezden, bilmezden, duymazdan geliyordu. Şimdi artık hem kendi üyeleri, hem de en ‘siyasi körler’ UBP’nin ‘kirli’ siyasi parti niteliğini konuşuyor.
Şimdiki aşamada UBP keşmekeş içinde, başkanı bile başkan değil diyor mahkeme… İrsen Bey ise, mahkeme kararını istinafa götürüyor, kendisinin de parti başkanı olduğunda ısrarlı…
Kendi başkanlığı ve buna bağlı olarak başbakanlığı tartışılan İrsen Bey’in, Bulutoğluları’nın LTB Başkanlığı’na bakacak hali, Lefkoşa ile ilgilenecek mecali kalmamış. “Keçi can derdinde, kasap da yağ derdinde” derler ya, İrsen Bey tam da bu durumda…
Dolayısıyla, bu durum Buluoğluları için bir ganimet, Lefkoşa için ise felaket, ülke için rezalet… Peki, ne olacak?
Cemal istifa etmez… UBP’nin girdiği yargı süreci çok kısa sürede bitmez… Lefkoşa’yı pislik götürecek, memleketi de UBP’nin kirliliği… Nereye kadar?
Muhalefet, erken seçim umuyor. Evet, tüm bu kirlilikleri erken seçimler temizleyecek ama olacak mı? Keşke olsa, ama olmama olasılığı daha yüksek…
Cemal istifa etmedikçe, LTB için seçim olmaz… Bir diğer olasılık da Sayıştay raporlarının hukuk sürecine sokulması ve yargının Cemal’ı yüz kızartıcı suçtan mahkum edip, LTB Başkanlığı görevinden uzaklaştırması. Ancak bu olur mu, hangi sürede olur, o da belirsiz… Ve Cemal yeniden aday olduğunu da ilan etti… UBP’nin gözü aydın! Yeniden aday olan insan, erken seçime niye razı olsun?!
UBP, içine girdiği keşmekeşin girdabında boğuşurken, erken seçimi nasıl göze alsın? Bile bile lades için niye lades kemiğini kırsın?
UBP kurultay sonuçları ile ilgili yargı süreci yarın – obür gün bitecek değil, istinaflarla uzayıp gidecek… Mahkemenin verdiği sonucun hemen ertesinde UBP yönetimi “buyurun erken seçime” mi diyecek?
Onca keşmekeş içinde, erken seçime karar verecek süreci kim işletecek? Küçük mü? Daha büyük hayalleri olan insan, gözünü Cumhurbaşkanlığı makamına dikmiş insan, şaşkınlık yapar mı, ileriye şaşı bakar mı?
Kaşif’in parti başkanı ve başbakan olması halinde, yeni hükümeti oluştursun, program sunsun, falan filan derken zaten normal seçim tarihinin arifesine gelinecek…
Gerçekçi olmak gerek, geleceği okumak gerek ve siyasette doğru görülen çözümlerin her zaman gerçekleşecek çözümler olduğunu düşünmemek gerek. Kıbrıs Türk siyasetinde illa ki doğrular yapılacak, doğru bilinen uygulanacak diye bir gelenek maalesef yoktur. Hele ki UBP’nin de temsilcisi olduğu sağ siyaset marifetiyle kirlenmiş olan Kıbrıs Türk siyasetinde ‘popülizm’ adı altında sürdürülen yozlaşma nerdeyse kurumlaşıyor.
Çözüm elbette seçimdedir ama seçimi temiz siyasi ellerin kazanmasıyla ve temizliğini ülkeyi yönettiği süreçte sürdürmesi ve kurumlaştırmasıyla mümkündür. Halkın bunun böyle olacağına ikna olması, görmesi, bilmesi, anlaması ile mümkündür. Yoksa, “hepsi aynı” terrennamesi sürdürülecek, kirli siyaset de bu terrennameyi kullanıp gücünü koruyabilecektir.
Dolayısıyla, muhalefetin erken seçim talebi çok yerinde ama önce, yapılacak olan seçimde yetki alması halinde ‘temiz siyasi eller’ ile ve sürdürülebilir refah ekonomisi programı ile ve yozlaşmayı ve kokuşmayı adalete teslim etme projesi ile ve barışa ulaşmak stratejisi ile halka güven vermesi, tatmin etmesi gerekiyor.
Yaşanan tüm olumsuzluklara çözüm için erken seçim doğru ama kolay taleptir. Yurttaş sonrasını bilmeden bu talebe sıcak bakmayacak… UBP’nin hala hükümette durabilmesinin ana nedeni de budur.
Yani, muhalefetin salt eleştiri söylemi ve basın bildirisi alışkanlığı erken seçimi getirmeyecek ve dahası, erken seçim talebi parti içi tüketim malzemesi olarak kalacak… Maharet, sokaktaki yurttaşa erken seçimi talep ettirmektedir, onun için de ona geleceğe dair heyecan ve umut verebilmektedir. Aslında, siyasetin önderi için bu zor da değil yani… Zor olan önder olmaktır aslında…