×
  • Anasayfa
  • Haberler
  • Özel Haber
  • Röportaj
  • Kültür & Sanat
  • Emlak
  • Güney
  • Belgeler
  • Yerel Yönetim Seçimleri 2022
  • Yerel Yönetim
  • Eğitim
  • Dergiler
  • Sektör
  • Siyaset
  • Yaşam
  • Dünya
  • Sağlık
☰
  • FOTO GALERİ
  • KÜLTÜR SANAT

Nazım Hikmet 116 yaşında

Fotoğraflarla ve unutulmaz eserleriyle Nazım Hikmet'in hayatı...

15 Ocak 2018 Pazartesi 15:12
122

Şair Nazım Hikmet’in bugün doğum günü... 

15 Ocak 1902'de dünyaya gelen usta şair, 3 Haziran 1963'te hayatını kaybetmişti.

Nazım Hikmet, 55 yıldır memleketinden uzakta Rusya’nın başkenti Moskova’da yatıyor.

222

1902 yılında Selanik’te dünyaya gelen Nazım Hikmet, 1917 yılında Bahriye Mektebi’ne girdi. Ancak rahatsızlığı nedeniyle eğitimini tamamlayamadı. Anadolu’ya geçerek işgale karşı mücadeleye katıldı.

Daha sonra Rusya’ya giden Nazım Hikmet, burada çeşitli eğitimler aldıktan sonra tekrar yurda döndü.

322

Şiir, roman ve tiyatro eserleri kaleme alan Nazım Hikmet, yazdıkları nedeniyle hayatının 12 yılını cezaevlerinde geçirdi.

422

48 yaşında yeniden askerlik yapmaya çağrılan Nazım Hikmet, deniz yoluyla yurtdışına kaçtı.

522

Nazım Hikmet, Rusya’da bulunduğu dönemde kendisine "saman sarısı" ismli şiir yazdıran Vera Tulyakova ile evlendi.

622

Sürgün yıllarında Bulgaristan, Macaristan, Fransa ve Küba’ya ziyaretlerde bulundu. Bu ülkelerde pek çok konferansa katılan Nazım, savaş karşıtı gösterilere de destek verdi.

722

Nazım Hikmet, 3 Haziran 1963 yılında hayata gözlerini yumdu. Ünlü şairin mezarı, Moskova’daki Novodeviçi Mezarlığı’nda bulunuyor.

822

Nazım Hikmet, memleket hasretini “Anadolu'da bir köy mezarlığına gömün beni ve de uyarına gelirse, tepemde bir de çınar olursa taş maş da istemez hani...” dizeleriyle dile getirmişti.

922

Kendisinden sonra gelen birçok şair ve yazarı etkileyen Nazım Hikmet’in şiirleri pek çok sanatçı tarafından da bestelendi.

1022

1951 yılında Türk vatandaşlığından çıkartılan Nazım Hikmet, 2009 yılında yeniden vatandaş oldu.

Nazım Hikmet, 3 Haziran 1963 yılında hayata gözlerini yumdu. Ünlü şairin mezarı, Moskova’daki Novodeviçi Mezarlığı’nda bulunuyor.

1122

Davet

Dörtnala gelip Uzak Asya’dan
Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan
bu memleket, bizim.

Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak
ve ipek bir halıya benziyen toprak,
bu cehennem, bu cennet bizim.

Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,
yok edin insanın insana kulluğunu,
bu dâvet bizim….

Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeşçesine,
bu hasret bizim…

1222

İkimiz

“İkimiz de biliyoruz, sevgilim
öğrettiler:
aç kalmayı, üşümeyi,
yorgunluğu ölesiye
ve birbirimizden ayrı düşmeyi.
Henüz öldürmek zorunda bırakılmadık
ve öldürülmek işi geçmedi başımızdan.

İkimiz de biliyoruz, sevgilim,
öğretebiliriz:
dövüşmeyi insanlarımız için
ve her gün biraz daha candan
biraz daha iyi
sevmeyi…”

1322

Hasret

“Yüz yıl oldu yüzünü görmeyeli,
belini sarmayalı,
gözünün içinde durmayalı,
aklının aydınlığına sorular sorular sormayalı,
dokunmayalı sıcaklığına karnının.
Yüz yıldır bekliyor beni
bir şehirde bir kadın.
Aynı, daldaydık, aynı daldaydık
Aynı daldan düştük ayrıldık.
Aramızda yüz yıllık zaman,
yol yüzyıllık.”

1422

Ne Güzel Şey Hatırlamak Seni

Ne güzel şey hatırlamak seni:
ölüm ve zafer haberleri içinden,
hapiste
ve yaşım kırkı geçmiş iken...

Ne güzel şey hatırlamak seni:
bir mavi kumaşın üstünde unutulmuş olan elin
ve saçlarında
vakur yumuşaklığı canımın içi İstanbul toprağının...
İçimde ikinci bir insan gibidir
seni sevmek saadeti...
Parmakların ucunda kalan kokusu sarduya yaprağının,
güneşli bir rahatlık
ve etin daveti:
kıpkızıl çizgilerle bölünmüş
sıcak koyu bir karanlık...

Ne güzel şey hatırlamak seni,
yazamak sana dair,
hapiste sırt üstü yatıp seni düşünmek:
filanca gün, falanca yerde söylediğin söz,
kendisi değil
edasındaki dünya...

Ne güzel şey hatırlamak seni.
Sana tahtadan birşeyler oymalıyım yine:
bir çekmece
bir yüzük,
ve üç metre kadar ince ipekli dokumalıyım.
Ve hemen
fırlayarak yerimden
penceremde demirlere yapışarak
hürriyetin sütbeyaz maviliğine
sana yazdıklarımı bağıra bağıra okumalıyım...

Ne güzel şey hatırlamak seni:
ölüm ve zafer haberleri içinde,
hapiste
ve yaşım kırkı geçmiş iken...

1522

Sofra

Şu Varna deli etti beni,
divâne etti.
Sofrada domates, yeşil biber, kalkan tavası,
radyoda "Ha uşaklar!" Karadeniz havası,
rakı kadehte aslan sütü, anason,
uy anason kokusu!
Ahbapça, kardeşçe konuşulan dilim...
A be islâh be, islâh be hâlim...
Şu Varna deli etti beni
divâne etti...

1622

Piraye İçin

Ne güzel şey hatırlamak seni; 
ölüm ve zafer haberleri içinden, 
hapiste 
ve yaşım kırkı geçmiş iken... 

Ne güzel şey hatırlamak seni: 
bir mavi kumaşın üstünde unutulmuş olan elin 
ve saçlarında 
vakur yumuşaklığı canımın içi İstanbul toprağının... 
İçimde ikinci bir insan gibidir 
seni sevmek saadeti... 
Parmaklarının ucunda kalan kokusu sardunya yaprağının, 
güneşli bir rahatlık 
ve etin daveti: 
kıpkızıl çizgilerle bölünmüş 
sıcak 
koyu bir karanlık... 

Ne güzel şey hatırlamak seni, 
yazmak sana dair 
hapiste sırtüstü yatıp seni düşünmek: 
filanca gün, falanca yerde söylediğin söz, 
kendisi değil 
edasındaki dünya... 

Ne güzel şey hatırlamak seni. 
Sana tahtadan bir şeyler oymalıyım yine: 
bir çekmece 
bir yüzük, 
ve üç metre kadar ince ipek dokumalıyım. 
Ve hemen 
fırlayarak yerimden 
penceremde demirlere yapışarak 
hürriyetin sütbeyaz maviliğine 
sana yazdıklarımı bağıra bağıra okumalıyım... 

Ne güzel şey hatırlamak seni: 
ölüm ve zafer haberleri içinden, 
hapiste 
ve yaşım kırkı geçmiş iken...

1722

Seviyorum Seni

Seviyorum seni 
ekmeği tuza banıp yer gibi 
Geceleyin ateşler içinde uyanarak 
ağzımı dayayıp musluğa su içer gibi 
Ağır posta paketini 
neyin nesi belirsiz 
telaşlı, sevinçli, kuşkulu açar gibi 
Seviyorum seni 
denizi ilk defa uçakla geçer gibi 
İstanbul'da yumuşacık kararırken ortalık 
içimde kımıldayan bir şeyler gibi 
Seviyorum seni 
Yaşıyoruz çok şükür der gibi.

1822

Hoş geldin Kadınım

Hoş geldin kadınım benim hoş geldin 
yorulmuşsundur; 
nasıl etsemde yıkasam ayacıklarını 
ne gül suyum ne gümüş leğenim var, 
susamışsındır; 
buzlu şerbetim yok ki ikram edeyim 
acıkmışsındır; 
beyaz ketenli örtülü sofralar kuramam 
memleket gibi yoksuldur odam. 

Hoş geldin kadınım benim hoş geldin 
ayağını basdın odama 
kırk yıllık beton, çayır çimen şimdi 
güldün, 
güller açıldı penceremin demirlerinde 
ağladın, 
avuçlarıma döküldü inciler 
gönlüm gibi zengin 
hürriyet gibi aydınlık oldu odam... 

Hoş geldin kadınım benim hoş geldin.

1922

Vatan Haini

"Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ. 
Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet. 
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ." 
Bir Ankara gazetesinde çıktı bunlar, üç sütun üstüne, kapkara haykıran puntolarla, 
bir Ankara gazetesinde, fotoğrafı yanında Amiral Vilyamson'un 
66 santimetre karede gülüyor, ağzı kulaklarında, Amerikan amirali 
Amerika, bütçemize 120 milyon lira hibe etti, 120 milyon lira. 
"Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet 
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ." 

Evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz, ben yurt 
hainiyim, ben vatan hainiyim. 
Vatan çiftliklerinizse, 
kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan, 
vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan, 
vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın, 
fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan, 
vatan tırnaklarıysa ağalarınızın, 
vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa, 
ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan, 
vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması topuysa, 
vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan, 
ben vatan hainiyim. 
Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla : 
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.

2022

Dostluk

Biz haber etmeden haberimizi alırsın, 
yedi yıllık yoldan kuş kanadıyla gelirsin. 

Gözümüzün dilinden anlar, 
elimizin sırrını bilirsin. 

Namuslu bir kitap gibi güler, 
alnımızın terini silersin. 

O gider, bu gider, şu gider, 
dostluk, sen yanı başımızda kalırsın

2122

Dünyayı Verelim Çocuklara

Dünyayı verelim çocuklara hiç değilse bir günlüğüne 
allı pullu bir balon gibi verelim oynasınlar 
oynasınlar türküler söyliyerek yıldızların arasında 
dünyayı çocuklara verelim 
kocaman bir elma gibi verelim sıcacık bir ekmek somunu gibi 
hiç değilse bir günlüğüne doysunlar 
bir günlük de olsa öğrensin dünya arkadaşlığı 
çocuklar dünyayı alacak elimizden 
ölümsüz ağaçlar dikecekler

2222

Gelsene dedi bana 
Kalsana dedi bana 
Gülsene dedi bana 
Ölsene dedi bana 

Geldim 
Kaldım 
Güldüm 
Öldüm

(Nazım'ın son şiiri....) 

© 2016

YENİDÜZEN


‧ Anasayfa‧ İletişim