Müzik Öğretmenimiz Jale Derviş’i Şarkılarla Andık

Fatma Azgın


Bu yazıyı, anma gecesi düzenlenmeden yazıyorum..Kıbrıs’ın yetiştirdiği ve kendisini topluma adamış değerli kadınları yeni kuşaklara aktarmak ve eski kuşaklara anımsatmak için amatör biçimde müzik-şiir geceleri düzenlemeye çalışıyorum.
Geçen yıl vefat eden Jale Derviş hakkında 10 Mayıs 2012 tarihli Yenidüzen’de yayınlanan makalemde Jale hanımı müziklerle anacağımızın işaretini vermiştim.
Bu yazım üzerine, müzisyen oğlu Arman Ratip beni aradı, teşekkür etti ve annesi için yapacağımız herhangi bir organizasyona yardımcı olmak istediğini söyledi.
Ölüm yıldönümüne 6 ay kala, Kız Lisesi korosunda yer almış, solistlik yapmış ve kendisine çok yakın öğrencilerini, öğrencisi olan profesyonel müzisyenleri, müzik ve piyano öğretmenlerini toparladık. Bazan azaldık bazan çoğaldık ve birlikte bir program hazırladık. Çok iddialı değiliz ama Jale hanım’ bize öğrettikleri ve besteleriyle anmak bizim için en büyük mutluluktur.
Geçen yıl vefatı sonrası yazdığım makaleyi sizlere yeniden sunuyorum. 

         “Bir cemiyete ne borçluyuz? Bir ömür mü, bir jest mi?”


Son zamanlarda duyduğum bu felsefik söz dizisi Hilmi Ziya Ülken’e ait. 1946 yılında İstanbul Mecmuası’nın 60. sayısında çıkan bir makalesinde dile getirmiş bunu. Prof. Ülken cumhuriyet dönemi aydınlarından. Türk düşünce yaşamına ve Türkiye’de felsefe geleneğinin oluşmasına büyük etkisi olmuş felsefeci ve sosyolog..
Bekir Azgın’ın A.Ü. İlâhiyat Fakültesi’nde okurken hocalığını yapmış. Her zaman sitayişle bahseder. Çoğu insanın küçümsediği İlahiyat Fakültesi’nde Ziya Ülken yanısıra, tarih, felsefe ve sanat tarihi alanında çok değerli hocaları olduğunu anlatır.
Ancak, Prof. Ülken’in bu sözlerini, iki hafta önce Kıbrıs’a gelen, bizim dönemimizin  İ.Ü. Eczacılık fakültesi hocalarından Prof. Ayhan Ulubelen’den duydum.
Konuk hocalarımızın tümü önce birer sunuş yaptı. Eski-yeni eğitimden, hoca-öğrenci ilişkilerinden ve Türkiye’nin sosyal yapısından söz ettiler. En “sert ve tavizsiz” hocalarımızdan Kasım bey söyleyeceğini söyledi ve “sigaya çekilmeye hazırım” dedi.  Ayhan Ulubelen konuşmasında, hocalık felsefesini, eczacılık alanına bir ömür harcama üzerine kurduğunu belirtti. Ve henüz 15 yaşında iken 1946 yılı Mayıs ayında yayınlanan İstanbul Mecmuası’nda okuduğu Hilmi Ziya Ülken’in makalesinin kendisİni çok etkilediğini ve yaşam felsefesini onun üzerine oluşturduğunu söyledi.. “Bir cemiyete, bir ömür mü, bir jest mi borçluyuz?” sorusuna yanıtı “bir ömür” oldu.
Kıbrıs’ı ziyaret eden hocalarımın çoğu ile öğrencilik sonrası sık sık görüştüm, zaman zaman yazılarımda onlardan söz ettim.
Ayhan Ulubelen hocamı ise 1972 yılından beri görmemiştim. ABD’de yüksek lisans yaptığından mıdır nedir, okulumuzda çok farklı bir profil çiziyordu. Modern, minyon yapılı, konuşması ve jestleri ile hoş bir hanımdı. O dönemlerde rastlanmayacak kadar genç bir profesördü.  Hala, inanın, ne cami ne de mihrap yıkıldı!. Öğrencileri ile arkadaş gibiydi. Kimya ve Analitik Kimya alanına yenilikler getirmiştir. Bir ömür harcadığı hocalık döneminde hiçbir öğrencisi ile sorun yaşamadı.


         Jale Derviş de Kıbrıslıtürkler’e bir Ömür Bağışladı


Geçen Pazar günü sevgili müzik öğretmenimiz Jale Derviş’i toprağa verdik.
Kıbrıs’ın müzik geleneğinin kurucusu, eğitmeni, kaç kuşağa müzik ve piyano dersi vermiş Jale Derviş.. Mezarlığa, özellikle Lefkoşa Türk Kız Lisesi mezunları akın etmişti. İlk kez, oldukça yaşlı sayılacak bir ölünün arkasından herkesin gözyaşlarına boğulduğunu gördüm. O hüzün, katılanların Jale hanım ile çocuklukları ve gençliklerinde hatta orta yaşta paylaştıkları ortak anılara dayanıyordu.
Jale hanım, Kıbrıs’ın ilk modern kadınlarındandır. Çalışkanlığı, yaşantısı, düşünceleri, yardımseverliği ve tavırları ile kusursuz bir insandı. Müzik sevgisi ile insan sevgisini birleştiren bir kişiydi. İki müzisyen evlat yetiştirdi. Öğrencilerini de çocukları kadar seviyordu. Klasik müzik eğitiminden sapmadan, müzik öğretmenliği yaptı. Yüzlerce gencin London Royal School of Music sınavlarına hazırladı ve onların başarılı olmalarını sağladı.  Ben Jale hanımın ortaokula başlar başlamaz öğrencisi olmuştum ve yakın dostluğumuz yaşadığı sürece devam etti.
Okul dışında da müzik konusunda buluşur, programlar yapardık. Çocuklarımın da piyano hocalığını yaptı. Kamran Aziz ve Jale Derviş ayrılmaz bir ikili idi. Bu ikilinin yanına üçüncü bir şahıs olarak katılmam yaşamıma her zaman güzellik katmıştır.
2010 yılı yazında, Kamran hanım ile birlikte ziyaretine gidip onu piyano odasına geçirmiş ve şarkılar söylemiş, resimler çekmiştik. Bir süredir hastalığı yüzünden konuşamıyor, sıkılıp sıkılıp kelimeye dökemiyordu. Kamran hanım ona “Fatma’dır, Fatma’dır” diye seslendi ve bir süre sonra Jale hanımın dudaklarından “Fatma” sözcüğü döküldü. Jale hanım hakkında değişik yayınlarda makalem çıktı. Onu her yönüyle anlatan programlar yapılmasında öncülük ettim. Onun bende çok emeği vardır. Ben de onu yaşadıkça yaşatmaya çalışacağım..Müzikler içinde dinlensin!
Görüyoruz ki, iz bırakmış değerli insanların tümü, toplumlarına bir ömür vermişlerdir.
Topluma, insanlığa hatta arkadaşlığa  “bir jest” yapmak yeterli değildir. O jest uçup gider. Doğru ve makul olan, İdeallerimizin ve ilişkilerimizin ömür boyu sürmesidir.