Müzakereler Nisan’da başlar mı?

Tümay Tuğyan

 


Kıbrıs Rum tarafının müzakerecisi Andreas Mavroyiannis, Pazartesi akşamı Londra’da, London School of Economics’te katıldığı bir toplantıda, Kıbrıs müzakerelerinin Nisan ayında yeniden başlamasının mümkün olduğunu, şu anda buna inanmak için nedenlerinin bulunduğunu söyledi.

Türkiye’nin Ocak ayı başında yayınladığı son Navtex’in Nisan başında sona ereceğine, ENI Şirketi tarafından yürütülen hidrokarbon arama çalışmalarına da yine aynı dönemde ara verileceğine işaret eden Mavroyiannis, tam olarak bir zaman belirtmese de, 19 Nisan’da Kuzey Kıbrıs’ta yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimi de dikkate alındığında, yeni Cumhurbaşkanı’nın göreve başlamasını takiben, Nisan sonu ya da Mayıs başını, sürecin yeniden başlayabileceği olası tarihler olarak öngörmek sanırım mümkün.

Evet Nisan ayı, her iki tarafın da, öne sürdükleri ön koşullarla kendilerini zincirledikleri kıskaçlardan kurtulabilmeleri adına, önemli bir fırsat sunuyor.

Kıbrıs Rum tarafı, Barbaros’a bölgede araştırma yapma rotası çizen Navtex yürürlükte oldukça masaya dönmeyeceğini söylüyor, geçtiğimiz Ekim ayından bu yana.

Kıbrıs Türk tarafı ise Anastasiadis’e ‘ön koşulsuz masaya dön’ çağrısı yapadursun, Barbaros’un geri çekilmesini Rum tarafının hidrokarbon arama faaliyetlerine son vermesi şartına bağlıyor ki bu da bir anlamda Kıbrıs Türk tarafının ön koşulu.

Tarafların aylardır son derece güçlü bir biçimde sarıldıkları bu pozisyonlarından geri adım atmaları, diplomatik açıdan çok ‘umulabilir’ bir sonuç değildi ve maalesef bugüne kadar da umulanın dışında bir tavırdan söz etmek mümkün olmadı.

Şimdi önlerinde, çok önemli bir fırsat var.

Kimsenin ‘geri adım atmasına’ gerek olmayan, bir fırsat.

Ve bu fırsatı en iyi şekilde değerlendirmek, tarafların elinde.

Madem ki gerçekten çözüm istiyorlar ve madem ki malum hidrokarbon araştırma ve arama faaliyetleri, müzakerelerin içinde bulunduğu çıkmazın temel nedeni, o halde Nisan itibarıyla, masaya yeniden oturmamaları için bir neden yok.

***

Ne Kıbrıs Rum tarafı ve de Kıbrıs Türk tarafı, Ekim ayından bu yana süreci iyi yönetebildi, ne yazık ki.

Bunun ardında, esas olarak samimiyetsizlik var.

Hem Anastasiadis, hem Eroğlu ve hem de arkalarındaki güçlerin samimiyetsizliği, ki bunlara Türkiye ve Yunanistan’la beraber, liderlerin ülkelerini temsil eden hükümetler de dahildir.

Şimdi, orta doğudaki güç dengeleri, doğu Akdeniz havzasındaki işbirlikleri, Rusya-batı ilişkileri, tüm bunlar, tüm bu konularda yaşanmakta olan gelişmeler, yani uluslararası ve bölgesel konjonktür, bizi yeniden o masaya doğru itiyor.

Hazır bizi çevreleyen bu ‘dış’ faktörler bize böylesi bir ortam yaratırken ve hazır Nisan ayı Kıbrıs Türk ve Kıbrıs Rum taraflarına, ‘diplomatik zincirlerinden’ kurtulmaları için uygun bir zemin sunarken, bu fırsat iyi değerlendirilmelidir.

Artık tüm samimiyetsizlikler bir kenara bırakılmalı ve barış için gerçek anlamda uğraş verilmeye başlanmalıdır.