Mustafa Sipahi: Siyasette hakikatin önemsizleşmesi ve Kıbrıs

Gençler Yazıyor

musipahi0@gmail.com

 

Öyle bir siyasi süreçten geçiyoruz ki, kimse söylenenlerin hakikat olup olmadığına bakmıyor.İnsanlar duygularına dokunuyorsa, inandıkları dogmalara ve önyargılarına uygunsa hakikatin veya gerçeğin söylenip söylenmediğine aldırmıyor bile.

Popülizm,uzun yıllardır siyaseti etkisi altına almış durumda. Siyasetçiler aklın dışına çıkarak, kanaatler ve inançlar üzerinden siyaset yapıyorlar. Pardon; “popülizm” desek daha doğru olabilir.Aslında inanılmaz bir algı da yaratıyor ve toplum popülist siyasilerin yapamadıklarını, başarısızlıklarını bu şekilde göz ardı ediyor, farkına varamıyor.

Siyasi başarıyı kendi başarısı, başarısızlığı ise ülkesinin “kalkınmasına” engel olan, toplumun önüne duvarlar ören,“kıskanan” ve “dış mihraklar” olarak tanımlayıp muhalefete fatura çıkarıyor. Böylece siyaseten icat edilmiş birçok safsata ile kendi başarısızlıklarını unutturmaya çalışıyorlar.

***

Dünya gündemini yakından takip edenlerin aklına bu söylemleri kullanan birçok siyasi lider gelecektir hemen. İngiltere’de, Amerika’da, Macaristan’da, Brezilya’da, Türkiye’de ve daha birçok yerde bu popülist zihniyet kendini göstermekte...

Toplumu kutuplaştıran, milliyetçiliği körükleyerek ayrılıkçı politikalar güden bir zihniyet. Hal böyle iken Kıbrıs’ın kuzeyinde de çok farklı bir durum yok. Ayrıca bu sadece sağ siyasete değil, sol siyasete de sirayet etmiş durumda.

***

Bu siyaset anlayışı tamamen duyguları kabartan, ama aynı zamanda akıl ve mantıkla çelişen bir anlayış olmakla birlikte artık duygularla hareket etme zamanı değil, akıl ile hareket etme zamanı olduğu Kıbrıslı Türkler için apaçık ortadadır.

Toplum olarak yok oluş kaygılarımızın olduğu gerçeği gün gibi ortada. Bu yönde kararlılığa ihtiyaç olduğu da kesindir. Fakat bu duygusal reaksiyonlarla üstesinden gelinecek bir durum değildir. Sakin ve dingin bir ortam elzemdir.

Çatışma yerine ilkelerimizden ödün vermeksizin uzlaşıyı, ayrıştırma yerine bu ülkenin zor şartlarında toplumu birbirine kenetleyecek ve “FEDERASYON” temelli bir çözüm için ortak kader birliğini sağlayacak ilişkileri geliştirmemiz lazım. Aynen “Annan Planı” sürecinde olduğugibi.

***

Bu sürmez/sürdürülemez düzenin içerisinde artık kendimizi anlatmanın zamanı geldi de geçiyor. Toplum olarak birçok kavgalar verdik ve vermeye de devam edeceğiz.Fakat artık diplomatik kanalları daha iyi kullanarak biran önce çözüme ulaşmamız gerekiyor.

Kıbrıs sorununun çözümü için tüm tarafları ikna edecek argümanları kullanmamız gerekiyor.Kıbrıs Türk toplumu, artık “post hakikat” üzerinden yürüyen siyasilerin elinden kurtarılmalı (buna sol kesimdeki popülist siyasilerde dahil) ve “FEDERAL” çözüme ulaşmak için durmaksızın diplomatik atılımlar içinde olunmalı.

***

Diğer yandan ise toplumu projelerle dönüştürerek, statükoyu kırarak, olası bir çözüme hazır hale getirmek noktasında irade ortaya koymalıyız.Yazımı sonlandırırken aklıma Ahmet Okan ve Acar Akalın’ın sözlerini yazıp yorumladığı, “Güzel günler hangi dağın ardındadır” parçasının sözleri geldi.

İşte bu nedenle hakikatin önüne geçen siyasilerden toplumu kurtarıp hakikati, toplumsal huzuru ve en önemlisi de barışı bulmak için çabalamalıyız. Kısacası,o dağın ardındaki güzel günlere toplumu ulaştırmak için, biz gençlere çok büyük görev düşüyor. Gelin hakikatı perdeleyenlerin elinden Kıbrısı kurtaralım.