Murat’ın ardından ‘OH’ çekenler...

Tümay Tuğyan

Türkiye’deki Vakit Gazetesi, 2009 yılının Şubat ayında, aldıkları çürük raporları sayesinde askerlikten muaf olan general yakınlarının listesini yayınlamıştı.

Biz Kıbrıslıların çok yakından tanıdığı, farklı dönemlerde adada görev yapmış isimler de vardı bu generaller arasında.

KTBK eski komutanlarından Şükrü Sarıışık...

GKK eski komutanlarından Galip Mendi...

Türk Silahlı Kuvvetleri, Sarıışık’ın oğluna, Mendi’nin de yeğenine ‘çürük’ raporu vermişti.

Ve tabii daha birçoğunun oğluna ve yeğenine de.

Tam da o günlerde, Bülent Ersoy aleyhine dava üzerine dava dosyalanmaktaydı.

‘Çocuğum olsa askere göndermem’ demişti çünkü.

Bu sözlerle, ‘halkı askerlikten soğuttuğu’ iddia edilen Ersoy, ‘vatanperver(!)’ kesimlerce yerden yere vuruluyor, ilgili davalar, alkışlandıkça alkışlanıyordu.

Çünkü askerlik en kutsal görevdi ve ‘asker doğan’ her erkek evladı, bu görevi gururla yerine getirmeliydi.

Hele de vatan uğruna şehit olursa, işte bu, bir faninin ulaşabileceği en yüksek mertebeydi.

Peki ama kimler için?

Arkası sağlam olmayan garibanların çocukları için.

***

Oğullarının, eşlerinin, babalarının cenazeleri başında yas tutan analar, babalar, eşler ve çocukların sırtı sıvazlanırken söyleniyor bu süslü laflar sadece.

Fakat kimse kendi evladını askere falan göndermek istemiyor.

Varsa gücü, işte böyle çürük raporu aldırıyor.

Torpil çok büyük yerden değilse, kötünün iyisi oluyor, askerlik sınıra uzak yerlerde, masa başında geçiriliyor.

Hiç duydunuz mu Türkiye’de, bilmem hangi büyük şirketin sahibinin oğlunun şehit olduğunu?

Hiç duydunuz mu İstanbul sosyetesinin evinden asker cenazesinin çıktığını?

Hiç duydunuz mu bir siyasinin, evladının ardından ağladığını?

Yok, duymadınız.

Çünkü güneydoğuda silah kuşatılıp dağlara sürülen gencecik çocuklar, onların çocukları değildi.

Bülent Ersoy, askerlikten bir tek bu garibanları soğutmayı başaramamıştı.

***

Peki ya bizim çocuklarımız?

Bizim ülkemizde askerlik, öyle Türkiye’de olduğu gibi zor şartlarda yapılmıyor.

Savaş yok, çatışma yok, ölüm tehlikesi yok...

Ama burada da herkes askerlikten kurtarabilmek için çırpınıyor.

Yurt dışında okuyanlar, bedelliye başvuruyor.

Yurt dışında yaşayıp da bedelli hakkı olmayanlar sırf askerlik nedeniyle ülkesine gelmiyor, gelemiyor.

Ya da burada yaşayıp da bedelli şansı bulunmayanlar, rahat bir bölüğe düşmek için çeşit türlü torpilin yolunu arıyor.

***

Ha bir de, yedi göbek öncesinden Kıbrıs’la bir akrabalık bağı keşfedip, KKTC kimliği almanın peşinde olan TC vatandaşları var mesela.

Öyle ya, bizim KKTC kimlikleri, bulunmaz Hint kumaşı!

İşin ucunda askerlik olunca, bizim biçare hükümsüz kimlikler, birden değere biniyor.

***

Askerlik yapmak istemeyenleri kınadığım falan yok.

Bilakis, yerden göğe kadar haklılar.

Benim derdim, kendi evlatlarına ‘çürük’ raporu aldırtıp, başkalarının evlatlarının cenazelerinin sırtından ‘vatan-millet’ nutukları atanlarla...

Kendi evlatları rahat askerlik yapsın diye kapı kapı dolaşıp torpil ararken, en tabii insan hakkı olan vicdani ret hakkını kullanmak istiyor diye hapse atılan Murat Kanatlı’nın ardından ‘oh’ çekenlerle, mahkemenin kararına alkış tutanlarla...