Mülteci kılıklı kaptan

Sami Özuslu

 

İnsanlık dışı koşullarda ‘umut yolculuğu’na çıkan, ancak yolu bir Avrupa ülkesi yerine düşe düşe ‘tanınmamış KKTC’ye düşen mülteciler olayında meğer ne kadar çok ‘karanlık nokta’ varmış!
Etrafı eşeledikçe ve parçaları teker teker birleştirdikçe yeni bilgiler, şaşırtıcı durumlar, garip ilişkiler ve birtakım yeni sorular ortaya çıkıyor.
‘İnsan kaçakçılığı’ adı verilen gayrı insani faaliyetin boyutlarının ne kadar büyük, bu işlerle uğraşanların ne denli organize olduklarını gördükçe insanın ağzı açık kalıyor.
Savaş, terör, iç savaş, diktatör korkusu, geçim derdi gibi bir dizi masum gerekçeyle ve çoğu zorunluluk sonucu başlayan ‘umut yolculuğu’ndan nemalanmak, cebini doldurmak, köşe dönmek için leş kargaları gibi Akdeniz’in etrafına çöreklenenler var Haj Zaher gemisinin arkasında…
Yüzbinlerce ‘potansiyel müşteri’, yani mülteci ya da kaçak göçmenden söz ediliyor ki bu ‘pazar’ın toplam ‘ciro’su milyarlarca dolara denk düşüyor!

**

Önceki akşam Kanal SİM ana haberde, dün de bu köşede bazı bilgiler vermiş ve kimi soruları gündeme getirmiştim.
Dün bu soruların birçoğuna yanıt bulduk. Kamuoyu ‘son dakika’ gelişmelerini Kanal SİM ekranlarından izledi.
Kuşkusuz en çok merak edilen soru, ‘sırra kadem bastığı’ söylenen gemi kaptanının kim olduğu, nereye kaçtığı, kimlerle bağlantısı olduğuydu.
Enteresan biçimde tam bir hafta önce Mağusa Limanı’na gelen ve iki gün kaldıktan sonra ayrılan Haj Zaher gemisiyle ilgili dün bulmacanın parçalarını birleştire birleştire ulaştığım sonuçlar gerçekten çok enteresan…
Zira kaç gündür söylenenlerin bazıları eksik, yanlış ya da hatalıydı.
Kaptan’ın gemiyi terk etmiş olduğu dahil!..

**

Mülteciler Girne’de ‘geçici mülteci kampı’na çevrilen spor salonundayken gelişmeleri izleyen Kanal SİM ekibi bir ‘hırıltı’ sezmişti. Ancak ortada bir teyit yoktu ve ‘gemi kaptan ve personelinin de mülteciler arasında olduğu’ iddiası ‘haber’ kıvamına gelmemişti.
Oysa Hıfsiye’nin (Ruh) sezdiği hırıltı doğruydu!
Kaptan ve ekibi ‘mülteci kılığı’na girmiş, kalabalığa karışarak mazlumu oynamış, ‘kaptan ve mürettebat gemiyi terketti’ yalanına mülteciler ya inandırılmış ya da onlar da ‘kader birliği’ yaptıkları ekibi ele vermemeyi tercih etmişti.
Belki de gemi arıza yapmamış olsaydı kaptan onları hedeflerine ulaştıracaktı. Kim bilir, belki de çıktıkları bu ‘yeni ülke’den sonra da rotalarını İtalya’ya çevirebileceklerdi.
‘Umut yolculuğu’ değil miydi zaten çıkılan yolun adı?

**

Kaptan ve mürettebat ‘kılık değiştirerek’ mülteci rolü oynamıştı, ancak güvenlik güçleri de kuşkuluydu. Kaptanın ve mürettebatın en büyük şanssızlığı ise olaydan sadece birkaç gün önce Mağusa Limanı’na gelmeleri oldu.
Zira limana girişte ve çıkışta başta Sahil Güvenlik birimleri olmak üzere tüm ilgililer bütün ekibin evrak fotokopilerini almış, hatta ‘kuşkulu’ diye Türkiye yetkili makamlarına rapor vermişti.
Gemi ‘kuşku’ çekiciydi, zira hem bu tip sigara ticareti yapan gemilerin ‘kaçakçılık’ işlerine girip çıktığı çok iyi biliniyordu, hem taşıdığı Tanzanya bayrağı ‘ucuz’ bir bandıraydı, hem de taşıdığı ‘transit yük’ tuhaftı: Gemi Mısır’dan gelmiş, Suriye’nin Lazkiye Limanı’na gidiyordu ve 5 ton battaniye ile şilte taşıyordu!
Ayrıca Mağusa Limanı’ndan da 10 ton mazot ile 3 ton su ikmali yapmıştı.
Battaniye, şilte ve bol su akıllara ne getirir?
Ama cevapları vardı buna: “Kızılay, Kızılhaç gibi bir örgüt Lazkiye’ye yardım malzemesi gönderdi. Onları götürüyoruz.
Kanal SİM ekibi olarak geçen gün gemiye girdiğimizde o battaniye ve şiltelerin ne amaçla kullanıldığını gördük, görüntüledik, çekip yayınladık.
3 ton suyu görmedik, zira o kadar insana az bileydi ve muhtemelen yolculuk sırasında bitmişti bile!..

**

Yanıt bekleyen bir diğer önemli soru, Mağusa’ya gelen Haj Zaher’in neden kaptan değiştirdiğiydi.
Bu soru da cevaplandı: Gemiyi Mısır’dan Mağusa’ya getiren kaptan, meğer ‘patron’muş!.. ABdul Hai Nejem, gemiyi Mısır’dan satın aldığını söylemiş ve Mağusa’da Haj Zaher’i Nebil Mouhammad Anni’ye teslim edip aynı gün İstanbul’a gitmişti.
Gemide bir arıza vardı. İlgili acente bir makinist götürüp gemiye baktırmıştı, ancak Kaptan Anni’nin ‘acelesi’ olacak ki beklemedi, yola koyuldu.
Rotası ise kaç gündür sanıldığı gibi Mersin değil, Suriye’nin Lazkiye limanıydı!
Anni 19 Kasım Çarşamba günü Mağusa’dan yola çıkarken, yolunun kısa süre sonra KKTC karasularına düşeceğini herhalde tahmine etmiyordu.
Zira ‘mülteci kılığı’na girip, kel başına bir de şapka geçirse de, Sahil Güvenlik ekiplerinin elinde Mağusa’da alınmış kimlik ve diğer evrak fotokopileri duruyordu!
Sonrası malum… KKTC makamları ‘çok gizli’ sürdürülen operasyonla ‘zanlı’ları Mersin’e kadar götürüp TC polisine teslim etti.

**

Böylece mülteci olayıyla ilgili birçok soru yanıt bulmuş oldu.
Ancak hala yanıt bekleyen sorular var:
Yolculardan toplanan 1,5 milyon dolar civarındaki para acaba kim(ler)in cebine girdi?
Haj Zaher gemisinin sahibi olduğu söylenen ve Mısır’dan Mağusa Limanı’na getiren Abdul Hai Nejem’in Türkiye’ye gittiği doğruysa, o da tutuklanacak mı?
Ve yarım gün kadar konuk ettiğimiz mültecilerin bundan sonraki yaşamları nasıl gelişecek?
Kimileri ‘insani’, kimileri ‘maddi’ sorular var hala, yanıtlanması gereken…
Bazılarının merakı biri, bazılarımızın diğeri!..