‘Muhtaçlık’ algısı ve kaç para geldi?

Cenk Mutluyakalı

“TC-KKTC Mali İşbirliği Protokolü” imzalanıyor ve hemen her ay sonu, “Türkiye’den para gelmezse maaşlar ödenemez” korkusu sokağa salınıyor.
Hep bir “muhtaçlık” kurgulanıyor.

“Para geldi” deniyor.
Yeni bir kaynakmış gibi!
Gelmiyor aslında…

Gelmeyen kaynak biraz geldiğinde yeniden bir “tören” yapılıyor, yeniden bir “şükran” gösterisi sergileniyor.
Yine “Biz olmasak siz bir hiçsiniz” vücut dili devreye giriyor.
“Türkiye’den parayı en iyi biz alırız” üstünden siyaset kurgulanıyor.

*  *  *

Tek kuruş mali kaynak gelmeden yönetildi bu ülke…
Aylarca!
Bunu başaranlar nedense ayıplandı.
“Kendi ayakları üzerinde duran bir ekonomi” için direnenler devrildi mutlaka…

*  *  *

Son protokole göre kamu maliyesine 800 milyon TL aktarılması gerekiyordu.
100 milyon TL'si geldi.
Altyapı ödemeleri ayrıca bekliyor.
Bir de "savunma" için gelen 330 milyon TL var tabii...
Dokunulmuyor.

*  *  *

Tüm bu sarmal içerisinde hiçbir tasarruf uygulanmıyor.
“Bizim oğlana özel kalem müdürlüğü... Bizim dünüre bakanlık müdürlüğü... Bizim ilçe başkanının kardeşine bilmem ne müdürlüğü”  gibi bir ilerleyiş var.

Ülkeyi değil kendi yakınlarını yönetiyorlar.
Kim, hangi makama gelecek, nasıl bir avantaj sağlayacak...
Hükümet edenlerin bu şımarık tavrı, elbette tabana doğru da genişliyor.
Adalet aramayınız sakın!
Ne de başarı, beceri, vizyon...
“İş bilenin” deyimi yetenekle ilgili değildir, ada yarısında...
“İş bilmek” aslında “haksız menfaat ve gelir elde etmektir” yalnızca!
Bir de riyakarlık...

*  *  *

Ne hizmet sorgulanıyor, ne de kıymeti var üretimin...
Bunun adı “biat” politikasıdır!
Hem siyasette, hem ekonomide…

 



"Bir Zamanlar..."

Devlet törenine sahne olan “Bir Zamanlar Kıbrıs”ın "gala"sına katılarak, diziye methiyeler düzen ve bir anlamda “kefilliğini” üstlenen...

"Kıbrıs Türkünün yaşadıkları en etkin şekilde anlatılmıştır" sözleriyle yapımcıları ve emek verenleri kutlayan Cumhurbaşkanı Ersin Tatar'ı şimdi bir görev daha bekliyor.

Kıbrıslı Türkler, mücahidinden tarihçisine, gencinden yaşlısına, milliyetçisinden yurtseverine, solcusundan sağcısına bu diziye yönelik tepkisini dile getiriyor.

Tarihin çarpıtıldığını söylüyor hepsi...
Kıbrıslı Türklerin ve öncülerinin sinik, zayıf, etkisiz gösterildiğini söylüyor.

Kıbrıslı Türkler pek çok konuda farklılaşsa bile "Bir Zamanlar Kıbrıs" hakkında ortak bir görüşte buluşmuştur: “Bu dizi bizi ve bizim mücadelemizi anlatmıyor."

Evet, şimdi Ersin Tatar'a düşen görev, TRT'den bu diziyi artık kaldırmasını istemektir.
Ya da “gerçek bir varoluş hikayesi” ibaresi kaldırılmalıdır, üstünden...

“Bir Zamanlar Ersin Tatar” dendiğinde iyi hatırlanmak istiyorsa eğer...

 



E-Posta mı Messenger mi? “Mesaj nerede” bilmecesi
 

İletişim kanalları arttıkça yetişemiyoruz; kolaylaşmıyor, zorlaşıyor hayatımız…
Hele mesajlar!
Özel alan ve iş birbiri içine geçiyor.
Posta vardı, E-Posta oldu.
Şimdi dört bir yandan mesaj yağıyor.

İş amacıyla e-postayı kullanıyorum.
Davet, duyuru, bildiri geçmişte hep buradan gelirdi.
Şimdi öyle mi?

Her yerden geliyor!
Facebook, Messenger, İnstagram, Twitter, WhatsApp, Viber…
Bir insan yeteneği, dermanı, nefesi tümünü kontrol etmeye zor yeter!

Özellikle sosyal medya sıkıntılı!
Hem takibi zor, hem de “arkadaş” değilseniz mesajlar görülmüyor.

“Basın toplantısına davet ettim, yanıt vermediniz” diyorlar.
“Görmedim” diyorsunuz.
“İntagram’a yazdım” oluyor yanıt!
Genelde uyarıyorum, lütfen e-posta gönderiniz diye…
“Çokluk” için kullanılan argo bir deyim vardı.
Tam öyle oldu!



Yerlerde!



Bir ülkenin demokrasi seviyesini ve insana önemi anlamak için önemli bir göstergedir: Gidiniz ve gazetecilerin hangi şartlarda görev yaptığına bakınız!
Meclis bahçesi gibi…

Beş saat bir ağacın altında bekliyor, gazeteciler...
Kimi ayakta, kimi yere çökmüş...
Ne bir sandalye var oturacak, ne de bir masa…
Beş saat diyorum, işitiliyor mu?
Basından sorumlu dostumuz Burhan Cambaz’ı da ayırmıyorum çünkü kendisi de aynı koşullarda…

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar bilgi verecek ve Meclis başkanı ile birlikte dışarıya çıkacak da topluma seslenecek.
Büyük büyük cümleler kuracaklar!
“Vatan, millet, egemenlik, eşit, ayrı…”
İşte gerçek manzara bu!
Yerlerde…