Bir topluluk kendi makamı ya da statüsü için özünü yer mi?
Yurdunu, kimliğini, kişiliğini, iradesini çiğner mi doymaz bilmez bir iştahla…
İnsan kendini yer mi?
Kendilerini yiyorlar canlı kalabilmek için…
Bir ülkenin umudunu, haysiyetini, varoluşunu yiyorlar, parçalaya parçalaya…
Isırıyorlar etimizden et, canımızdan can…
Yine de vazgeçmiyor bu ülke…
Umudu kuşanıyor ve iyileştiriyor yaralarını; yarınlara dair düşler kuruyor çok daha aydınlık, çok daha ümitli…
***
Şimdi de bayrağı yarıştırıyorlar!
İnsanın hiç mi başka fikri olmaz, hiç mi başka vizyonu?
Bir davul, bir zurna, “Ölürüm Türkiyem” şarkısı ve zurnanın son deliği… Bir egemenlik masalı!
Nasıl oluyor?
Ankara’ya koşuyorsun, “beni kurtar” diye!
Canını değil…
"Koltuğumu…"
***
"Bayrak bile yoktu" diyorlar, çarpıtarak...
Sahnenin bir yanında duran bayrağı görmemeleri değil sorun… Tam orta yerdeki aklı, fikri, cesareti, umudu, söylemi duymuyorlar.
Bir de görmüyorlar insanların yüzündeki iyimserliği, kararlılığı, açlığı…
Ama burada Yüksek Seçim Kurulu’na da bir görev düşüyor…
Çünkü bayrağı bir saygı ya da temsiliyet göstergesi değil, seçim malzemesi ve propaganda unsuru haline getirmek istismardır, suçtur aynı zamanda…
Umarım gerekli uyarıyı yaparlar, seçim malzemesi olmaktan kurtarırlar bayrağı…
***
Türkiye’den gelen gazeteciler var ülkemizde ve izlenimlerini okuyoruz.
Tabii bir ayıp yaşanıyor yine…
Gazeteci Yıldız Yazıcıoğlu, “Cumhurbaşkanı” Tatar’la daha önceki bir söyleşide yönelttiği soru gerekçesiyle görüşme salonuna alınmıyor.
Üstelik bu söyleşiye katılacak gazeteciler de önceden akredite edilmiş.
Bu utancı bir kez daha yaşatıyorlar ülkemize, basın özgürlüğüne, demokrasiye…
***
Narin Diri’nin notlarını, izlenimlerini, halkla sohbetlerini okuyorum ANKA’dan…
“Değişiklik şarttır. Kıbrıs halkının taleplerini dile getirecek bir lider istiyoruz. Çoğunluk Erhürman’a verecek çünkü Tatar bu işi yapamadı. İşine her gelmediğinde dikkat dağıtmak için ‘Vatan, bayrak, Sakarya’ diyor. Çünkü bir fikri, davası yok.”
“Bugün Kıbrıs’ta sağ da sol da rayında değil. Halk yeni bir yüz, yeni bir anlayış arıyor. Erhürman’ın yarattığı umut, esasen bu arayıştan doğuyor.”
***
Seçmen, oy tercihi fark etmeksizin kuzeyin en önemli sorunlarının başına “ekonomi ve yolsuzluğu” koyuyor.
Bu saptama dikkat çekiyor Türkiye basınında…
Diploması sabıkalı yüzler, ihale yolsuzluklarının baş aktörleri, bayraklar ardına gizlemeye uğraşıyor kirlerini…
Maalesef Türkiye’den gelen milletvekillerinin sokak sokak dolaşmaları konu oluyor gazetelere…
Buse Söğütlü’nün notlarına bakıyorum T24’te…
“Türkiye göçmeni KKTC’liler arasında önde gelen bir kanaat önderi, Türkiye’nin seçimlere müdahale girişiminin bu kez tersten bir etki yaratacağını düşünüyor; ‘Ankara kimi isterse o kaybeder’ diyor…”
***
Bir topluluk kendi makamı ya da statüsü için özünü yer mi?
İnsan kendini yer mi?