Misafir saygısızlığı!

Cenk Mutluyakalı

Türkiye’den gelen bir bakan “KKTC kimliği” dağıtıyor.
Yurttaşlık sözü veriyor.

“KKTC yurttaşlığı ne işe yarıyor” diyeceksiniz.
Çünkü dünyada bir karşılığı yok!

Şu işe yarıyor.
“Kukla Sahnesi”ni koruyor.
Olası bir “ilhak” referandumunda, sandık garantiye alınıyor.

Böylece bir başka ülkenin dışişleri bakanı, bu ülkenin meclisinde, bu ülkenin seçilmiş insanlarına hiç çekinmeden saygısızca konuşabiliyor.

“Misafirliğini” unutarak, “ev sahibi” pozlarına bürünebiliyor.



Koloni şefi ve tek yürek!

“Bu memleket bizim”
itirazını hiç sevmiyorlar.
Kendilerini “sahip” gibi görüyorlar çünkü…
Tavır bu!

Ada yarısıyla oynuyorlar adeta…
İki kürsü kuruluyor, yan yana…
“Sayın Cumhurbaşkanım sizin belirlediğiniz politikaya dün olduğu gibi bugün de destek veriyoruz” sözleri dökülüyor ortaya…
“Ben mi belirlemişim” dercesine bakıyor, seçtirilmiş adam!

Kendileri çalıyor, kendileri oynuyor.
Çaldıkları hayatımız!

***

Ne kadar da güzel tanımladı sevgili Doğuş Derya!
“Koloni şefi.”
Ağzına sağlık…

Kendi sınırlar dışında bir ülkeyi yönetene “sömürgeci” derler!

***

Bu ülkenin en eski, en köklü, en bilge partisi siyasi nezaket gösterdikçe, karşılığında “küstahlık” buluyor.
Bir partiye, bir vekile, bir siyasete değil saygısızlık yalnızca…
O siyasi düşünceyi destekleyen iradeye de…
Topluma da…
Demokrasiye de…

***

Tam bir despotluk bu!
Kendinden farklı düşüneni “yok saymanın” ne anlama geldiğini söyleme gerek yok sanırım…


***

Ecdat edebiyatı ile siyasi rant yapıyorlar!
“Rum-Yunan” ikilisi ile nefret dili kullanıyorlar!
Hedef gösteriyor, ötekileştiriyor, bölüyorlar!

Bu ülke insanına bu kötülüğü niye yapıyorlar?

Demokrasinin, hoşgörünün, özgürlüklerin ileri anlamda özümsendiği bir kültür var burada… Yıllardır… Öykünüyor pek çok insan… Farklılıklara saygı var çünkü… En yakıcı, keskin, ateşli kavgaların ardından aynı sofrada buluşuyor kitleler, birbirinin sırtını sıvazlıyor…

***

Biz tek yüreğiz, tek milletiz” diyorlar ya…

Sen dünyaya yürüyorsun, biz burada "rehine" gibi kalıyoruz.
Bilgisayarı açtığımız zaman ülke adımızı dahi bulamıyoruz biz…
"Cyprus" yazsak iletişim olmuyor, "Türkiye" seçince iş ilhaka varıyor.

Uluslararası topluma koşamıyoruz.
Tek yüreğiz” de dünyanın hiçbir organizasyonuna katılamıyor bizim gençlerimiz…

****

Kıbrıs, Türkiye değil…
Türkiye’nin de değil…
Üstelik Kıbrıs, Avrupa Birliği toprağıdır.
Yüz binden fazla Kıbrıslı Türk de Avrupa yurttaşıdır.

Kıbrıs'ta yaşayan insanların yurdu da geleceği de ortaktır.
Tümünde...
Sınırsız...
“Tek yürek” budur!

 



Ah şu ‘resmi hizmet araçları’


Cumhurbaşkanlığı’nda 52, Başbakanlık’ta 56, Dışişleri’nde 51 “Resmi Hizmet Aracı” olduğunu okudum. (Diyalog, 14 haziran.)

Bu araçlar muhtemelen “kayıtta” var ancak gerçekte yoktur.
Ya arızalıdır.
Ya devre dışıdır.

Öyle değilse eğer büyük bir “savurganlık” var ortada!
Hele Cumhurbaşkanlığı!
Ne işi var 52 aracın…

Üç bakanlık da araçların durumuyla ilgili bu kamuoyunu bilgilendirmelidir.
Şeffaflık, açıklık varsa eğer…
Hesap vermek gibi bir demokrasi kültürü varsa…

Bir yığın insanın maaşıyla sadece telefon, benzin ve elektrik parasını ödediği yakıcı bir yokluk ortamında, böylesi bir varlık kabul edilemez.