Midas’ın Müritleri ve Servet Vergisi

Hasan Yıkıcı

“Midas’ın Müritleri”, çok sevdiğim bir yazar olan Jack London’un aynı başlıklı kitabından uyarlanan bir Netflix dizisi. Son zamanlarda yıldızı parlayan Netflix’in İspanya ayağı tarafından çekilen dizi benzer yapımlardan farklı olarak muhalif ve eleştirel bir içerik barındırıyor. Kuşkusuz bunda Jack London eserinin ruhuna sadık kalma çabasının etkisi de var. Dizinin teknik anlamda eleştirilecek kısımları olsa da içinde barındırdığı anlamın ve eleştirel tutumun önemli olduğunu düşünüyorum.

“Midas’ın Müritleri” dizisi, kendisini bir anda amcasından miras kalan servet ile medya patronu olarak bulan, burjuva dünyasıyla hiç alakası olmayan Victor isimli karakterin merkezinde gelişmekte.

Victor, bir gecede medya patronu olduktan sonra Midas’ın Müritleri isimli gizemli örgütten şantaj mektupları almaya başlar. Mektuplarda toplamda 50 milyon Euro istenmekte. Victor’un bunu vermemesi durumunda ise her 5 günde bir masum bir insan öldürülecektir. Ve bütün bir dizi boyunca düğüm düğüm büyüyecek olan bir çelişki dizinin daha ilk anlarından karşımıza çıkar. “Bir kişinin hayatını kurtarmak için servetinin bir kısmından vazgeçebilir misin?” Veya başka türlü soracak olursak, “Servetin mi yoksa insan yaşamı mı daha önemlidir?”

Dizi boyunca ayrıca arka planda sürekli olarak toplumsal olaylar ve isyan görüntüleri verilmektedir. Bariz bir şekilde 2011 yılında başlayan “Öfkeliler” hareketine gönderme yapılmakta, yer yer ise polis şiddeti, devletin içindeki yozlaşma ve baskı gösterilmektedir.

Victor karakteri medya patronu olduktan sonra ilk sınamasını, kurumda çalışan solcu ve muhalif kadın gazeteci, Monica’nın bir ispanya bankasının Suriye’deki iç savaşa silah finansmanı sağladığını ortaya çıkarttığı haberi yayınlayıp yayınlamama noktasında verir. Çünkü söz konusu banka aynı zamanda Victor’un medya şirketini destekleyen ve fonlayan bir kurumdur da. Daha yeni medya patronu olan Victor, sıkıntılı bir sürecin ardından haberi yayınlar. Bu onu aynı zamanda vicdanlı, idealist ve muhalif bir medya patronu olarak parlatır. Öte yandan borsada gazetenin hisse değerlerinin yükselmesini de sağlar. Victor ile Monica arasında ise kısa sürede bir aşk ilişkisi gelişir. Victor, Monica’ya aşık olur.

Midas’ın Müritleri söz verdikleri gibi paranın verilmediği her 5 günde bir kişiyi öldürür. Öyle ki polisin araştırması, dedektiflerin konuyu takip etmesi hiçbir sonuç vermez. Midas’ın Müritleri görünmez olduğu kadar aynı zamanda yakalanmazdır da. Olaylar örgüsü boyunca her bir kişi öldürüldüğünde Victor’un çelişkisi de derinleşir. Eğer parayı öderse insanlar ölmekten kurtulacak. Ve bunu kendisi yapacak. Eğer parayı vermezse insanlar ölmeye devam edecek. Ve bunun da sorumluluğunu hissedecek. Tüm bunlar olurken Victor sırrını Monica’ya da anlatır.

Dizinin bir bölümünde Monica’nın daha önce iş insanı olan, şantaja uğramış, parayı ödemiş ve kalan parası ile kenara köşeye çekilip sessiz bir hayat süren bir kişiyi bulur. Kendisi şantaja uğradığını kabul etmez fakat ‘karşı tarafın’ yenilemez olduğunu, onlarla baş edilemez olduğunu söyleyerek, halinden memnun olduğunu belirtir.

Dizinin sonuna doğru ise Victor yaşananlara dayanamayıp önce parayı vermeye razı olur. Parayı anlaştıkları yere götürdüğü sırada vazgeçer (tüm hikaye anlatımlarındaki o meşhur kırılma anı) ve parasıyla birlikte geri döner. Midas’ın Müritleri, Victor’a bir mesaj daha gönderir.

“Servetiniz için bir sürü insanın hayatına karşılık tek bir hayat!”

Victor’a bir kişiyi öldürüp öldüremeyeceğini sorarlar, servetini ve statüsünü koruyabilmek için.

Tüm bunlar olurken medya şirketi başka bir şirket ile güçlerini birleştirir ve Avrupa’nın en büyük medya şirketi olmak için strateji geliştirmeye başlar.

Victor’un, Midas’ın Müritleri’nin son sorusuna cevabı olumlu olur. Bir gece parkta koşu yapan bir adamı öldürür. Sahip olduğu serveti korumak için! Artık dizinin başında çizilen vicdanlı ve idealist burjuva Victor, yerini sahip olduğu serveti korumak için her şeyi yapabilecek bir Victor’a bırakmıştır. Fakat henüz daha hiçbir şey bitmemiştir.

Monica yaşanan her şeyi anlar ve bunu haberleştirmeyi planlar. Victor’un adam öldürmesini de dahil. Tam bu sırada Midas’ın Müritleri Victor’a son bir mektup daha yollar. Monica’nın Victor’un başına bela olacağının ifade edildiği mektupta, Victor’un itiraz etmemesi durumunda kızı ortadan kaldırabileceklerini ve artık mektupların da devamının gelmeyeceği garantisi verilir. Ve Victor son büyük çelişkisini yaşar. Aşık olduğu kadın kısa bir süre sonra hakikati yazacak ve her şeyi kaybedecek ya da Midas’ın Müritleri kızı ortadan kaldırıp yeni şirket örgütlenmesi ile büyümeye devam edecek.

Victor çelişkilerinin son düğümünü de çözer ve kızın öldürülmesine itiraz etmez. Monica, arka planda büyük toplumsal ayaklanma olaylarının yaşandığı gece öldürülür.

Dizinin son sahnesinde Victor Midas’ın Müritleri’nden bir mesaj alır. Bu kez mesaj bir şantaj değil, tebrik mesajı idi. Ve bu mesajda Victor’ın testi geçtiği, artık Midas’ın Müritleri’ne katılabileceği belirtilir.

Midas’ın Müritleri dizisi aslında Victor karakteri üzerinden bir bireyin adım adım kendi sınıfının değer yargıları ve ahlaki ile kaynaşmasını gösterir. Öyle ki kendi sınıfının değerleri ile bütünleşemeyen kişi, şantajı kabul ederek köşeye çekilmiş eski iş insanı olarak sembolize edilir. Victor ise tam tersi, vicdanından ve eski değer yargılarından adım adım vazgeçerek, yani kendinden vazgeçerek, burjuva ahlaki ile bütünleşir. 

Dizi başından sonuna kadar burjuva ahlakının bir eleştirisini, aynı zamanda kapitalistlerin ne olursa olsun kendi zenginliklerinden ve güçlerinden vazgeçmeyeceklerini gözler önüne sermekte. Başka insanların hayatları pahasına, bu kişi masum bir insan veya aşık olduğunuz kişi olsa bile…

“Midas’ın Müritleri” sembolik olarak aslında sistemin tam da kendisiydi. Yakalanamaz, görülemez, bir merkezi de yoktur. Ama sürekli olarak sizi bir şeylere çağırır! 

Victor’un verdiği sınav ise gerçek bir burjuva olup olamayacağına dair bir sınavdır. Yani sınıfının karakterine ve ruhuna uygun biri olup olamayacağına dair. Dizi boyunca sürekli olarak arka planda gelişen ve Öfkeliler hareketine atıfta bulunan isyanlar ise tüm bunlara rağmen sınıf mücadelesinin kaçınılmazlığını göstermektedir. Midas’ın Müritleri’nin kurbanları ise bence prekaryanın nasıl sistem tarafından kırılganlığa ve ölüme bırakılabileceğini imlemektedir.

Dizide Monica’nın öldürülmesi ile Victor’un Midas’ın Müritleri’ne kabul edilmesi sınıf mmücadelesinin en yüksek aşamasını sembolize etmekte.

***

Şimdi bunların servet vergisi ile ne alakası var? Çok alakası var. Soru hala ortada ve bizim ülkemizdeki burjuvalar için de geçerli? “Bir kişinin hayatını kurtarmak için servetinden vazgeçebilir misin?” Veya başka türlü soracak olursak, “Servetin mi yoksa insan yaşamı mı daha önemlidir?”

Diyeceksiniz ki “kimsenin öldüğü yok burada.” Ama öyle değil. Çünkü dizide her 5 günde birinin öldürülmesi, kapitalizm tarafından alt sınıfların sömürülmesini, ezilmesini ve yok sayılmasını, yaşamdan dışlanmasını, prekaryanın nasıl sistem tarafından kurban olmasını sembolize etmekte.

Servet vergisi karşısında tedirginliğe düşen ve saldırganlaşan ülkemiz burjuva sınıfının karakteri ile Victor’un adım adım geldiği son nokta arasında sıkı bir bağ ve paralellik vardır. Çünkü Victor’un verdiği kararların itici kuvveti ile Kıbrıs’ın kuzeyinde servet vergisi talebi karşısında yaşanan tedirginlik ve korku aynı ahlaki potansiyelden beslenmekte. Başkasına yaşam hakkı tanımayan burjuva ahlak!

Ve yine benzer bir şekilde servet vergisine muhalefet eden, “bu olmaz” diyen veya bu talebin meşruluğu karşısında saldırganlaşan ‘sol’ görünümlü liberal kesimler ile Victor’un konumu arasında da sıkı bir paralellik ve bağ vardır. Çünkü her iki örnekte de kendi sınıf çıkarlarını ve konumlarını her ne pahasına olursa olsun savunma ve koruma vardır.

Her iki örnekte de bir başka güçlü paralellik daha vardır. Her iki örnekte de mesele para değildir. Victor daha ilk andan parayı verip hem başkalarının hayatını kurtarabilir hem de kendi hayatına daha az bir parayla devam edebilirdi. Ülkemizde de zenginlerden servet vergisi alınıp başka hayatların güvencesizliğini bir nebze olsun hafifletilebilir. Fakat burada mesele tam da Victor’un geldiği son noktada olduğu gibi sınıf mücadelesi meselesidir. Ve bu mücadelede burjuva ahlakına sahip kesimler böyle bir mağlubiyete boyun eğmek istemiyorlar. Aynı şekilde ezilenlerin ahlakı da hakkı olandan vazgeçmemeye çağırıyor.

Dolayısıyla bugün servet vergisi tartışmalarında yaşananlar aynı zamanda sınıf mücadelesinde kimin hangi sınıfın haklarını savunduğu, kimin hangi ahlaki değerlere sarıldığını ve kimin başkalarının yaşamına rağmen küçük zümresel bir zenginliğin koruyuculuğuna soyunduğunu göstermekte.