MERHAMETSİZLİK

Neşe Yaşın

Bu günler en çok da merhametsizlik üzerine düşündürüyor beni. Merhameti bilmeyen, öldürmeye, yok etmeye, mahvetmeye, silmeye meyilli insan üstüne. Bunu yapmak için tiksinme ve nefret gerekli. Ama en önemli etkenlerden biri de korku. Bir hamam böceği, bir fare karşısında duyulan hisse de benziyor. Evine, sağlığına zarar vereceğini düşündüğün bir varlığın yaşama hakkını elinden alma dürtüsü. Her insanın içinde kör bir nokta, gözden çıkardığı bir canlı var sanki. Başkalarıyla var olmayı becermeyen insanlar var. O başkalarını yalnızca kendi esenliği için var sayanlar. Kendini gündelik hiyerarşilerin en tepesine konumlandırıp başkalarını sadece kendini yükseltmek için önemseyenler. Sizi yanıltabilir böyleleri. Çevrelerindekileri koruyup kolladıkları sanısına kapılabilirsiniz. Bunu yalnızca kendileri için yapmaktadırlar oysa. Güçten düşmesinler de kendilerini omuzlarında taşısınlar diye. Bir başkasına özen göstermenin başka bencil nedenleri de olabilir. Yalnız kalma korkusu örneğin. Bazı insanlar sizi gerçekten sevdikleri için değil, yalnız kalmaktan korktukları için arkadaştırlar sizinle. Böylelerinin başka alternatifler ortaya çıkınca sizi kolayca sattıklarını gözlemleyebilirsiniz. Bazı insanlar ise sizi görmezler bile. Bir aynada sürekli kendilerini seyretmekle meşguldürler çünkü. Aynadaki o görüntüye sızdığınızda öfke bile duyabilirler. Hele o görüntüde siz daha güzelseniz onlardan.

Bir insanı görür görmez onu kafadaki hiyerarşi basamaklarından birine oturtan kişiler vardır. İlk bakışta görünenler güzellik, boy pos, giyim kuşam, beden diliyle yansıyan özgüven ya da özgüven eksikliği gibi şeylerdir. Her türlü kimliğimizin çaktığı işaretler yani. Daha derinden bazı algılar, görünür olmayan bazı işaretler de rol oynayabilir ilk izlenimde. Hakkında çok şey bildiğiniz, derin bir saygı ve sevgi duyduğunuz bir kamusal figürü düşünün. Yabancı bir ülkede, kendini ifade edemediği bir dil ya da kültür içinde, onu değerli kılan özelliklerinin önemsizleştiği bir ortamda küçülüp yok olduğunu görebilirsiniz.

Çocukluklarında öyle çok aşağılanmış, öyle sevgisiz ortamlarda büyümüşlerdir ki bir türlü kendini sevemez, kendi değerini bilemez bazı insanlar. Kederli bir sis oluşmuştur çevrelerinde ve başkalarını görmelerini de engeller bu.  Kurban psikolojisi içindedirler ve bunu aşmanın tek yolunu zalime dönüşmekte bulabilirler. Aslında hayattan, başka insanlardan ölesiye korkmaktadırlar. Korkuları nefrete dönüşür ve saldırganlaştırır onları. Saldırganlık bir güç ve iktidar oluşturma aracıdır. Saldırgan korku salar çevresine ve kendini güçlü biçimde hissettirir.

Zulüm intikam sarmalını başlatır sonra. Kurban zalim, zalim kurban olur. Kurtarıcı zalim ya da kurban olur. Sonuç büyük acılar ve yıkımlardır.

Dünya bunca zulmü, bunca acıyı kaldıramıyor artık. Göz göre göre yapılan adaletsizlikler yanlış bilgi, yalan haber, iftira ve komplo ile destekleniyor. Kendi ile meşgul, kendi güvenliği ve esenliğini her şeyin üstünde tutan insan bunun en büyük sorumlusu.

Örselenmiş çocuklukların, sevgisizlik, inkâr ve hor görülmenin intikamı hayatı bir şiddet arenasına çeviriyor. Kimlikler savaşının nedeni ise her bir kimlik grubunun kendini hiyerarşi merdiveninde daha üst bir yere konumlandırmaya çalışmasında, farklı olan her şeyden duyulan korkudan.

Hepimiz yanlış yapabiliriz. Önemli olan yanlış yapabileceğimizin kabulü ve bunu içtenlikle paylaşmak. Kırılganlıklarımızı açığa çıkarma cesareti bizi daha sahici insanlar yapabiliyor.

Politikada, kamusal alanda, bilim, sanat ve edebiyatta sahici rol modellerine ihtiyaç var. İdoller, kahramanlar değil kırılganlıklarını itiraf etmekten çekinmeyen, hiyerarşik davranmayan, sahici insanlar değiştirebilir dünyayı.

Böylesi insanların kalpleri kolay fethedebildiğini gören egemenler hapislere tıkıyor onları. Kendi iktidarları için en büyük tehdit olarak görüyorlar çünkü.

Bir gün adaletin yerini bulacağına inanmak istiyorum. Haksızlığa, merhametsizliğe baş kaldıran büyük bir aileyiz dünyada. Karşımızdaki saldırganlığa karşı yapabileceklerimiz var. Birbirimize güvenelim ve yaslanalım yeter ki. Zor bir görev bu ama başarabiliriz.