Maskeli balonun son perdesi

Cenk Mutluyakalı

Yeni sene Avrupa Birliği dönem başkanı Kıbrıs Cumhuriyeti olacak.

Bu süreçte, Kıbrıslı Türklerin çözüm iradesi çok daha önem kazanacak.

Dünyanın önünde yine bir sınavımız var…

O nedenle Tufan hocanın seçimi kazanması da yetmez.
Güçlü bir sonuçla sandıktan çıkmalı…

Uluslararası toplumda yitirdiğimiz temsiliyeti, itibarı, haysiyeti yeniden kazanmalı; toplumsal kararlılığı yeniden göstermeliyiz.

Birleşmiş Milletler zemininde “resmi” müzakerelere yeniden dönerken güçlü bir liderliğe ihtiyacımız var.

Çünkü ancak bu koşullarda “siyasi eşitlik” için Birleşmiş Milletler’e çok daha kararlı bir mesaj verebiliriz.

“Sözünü tut” diyebilmek için hem Birleşmiş Milletler’e hem de Avrupa Birliği’ne…

Seçimde güçlü bir irade gerekiyor.

***

Yeniden tutarlı olabilmeliyiz.

Toplumun birleştiği nokta da bu zaten…

Çünkü şu anda hiçbir derinliği, planı, projesi olmayan; altı üstünü tutmayan bir siyasetle sürükleniyoruz.

Hiçbir başarı yok!
“İki ayrı devlet” diyen ama “KKTC tanınacak” sözü vermeyen, hatta böyle bir iddia dahi ortaya koyamayan bir söylenme halinden çıkmalıyız.

Çelişkiye bakar mısınız lütfen!
Birleşmiş Milletler temsilcisiyle görüşen toplum lideri, bir yanda karma evlilik çocuklarına “pasaport” istiyor; öte yanda pasaportunu istediği devletin adını anmıyor.

Bir cümle önce Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki haklarından söz ediyor, bir cümle sonra o devletten ayrılmaktan!..

Erdoğan, dün gazetecilerle sohbetinde şöyle dedi:
"Türkiye, uluslararası hukuk zemininde ve Birleşmiş Milletler kararlarında meşru şekilde tanınan garantörlük haklarına sahiptir..."

Halbuki Tatar'ın siyasetinde, o "garantörlük" hakkı da yok, Birleşmiş Milletler kararlarına tümden sırt dönmek var zaten...

***

Tufan hoca özüyle anlatıyor çözümü:
Kıbrıs Türk halkı ne istediğini bilmektedir. Bu adadaki iki eşit kurucu ortaktan biri olan bu halk, biri Kıbrıslı Türklere, diğeri Kıbrıslı Rumlara ait, dünyaca kabul edilen iki eşit kurucu devleti olan, bu devletlerin kendilerine ait yetkileri egemence kullanacakları, iki bölgeli, iki toplumlu ve iki toplumun enerji, deniz yetki alanları, ticaret yolları ve adanın güvenliği gibi konularda siyasi eşitlik temelinde birlikte karar alacakları bir çözümü istemektedir.

Hem halkın hassasiyetlerini anlayarak hem de Birleşmiş Milletler zemini dışına çıkmayarak…

Oysa şimdiki anlatının içi boş…

***

“Çözümsüzlük çözümdür” siyasetiyle mülkiyet sorununu çözeceğini sanıyor Tatar!

Güneydeki hapishanelerde Kıbrıslı Türklere iyi davranılmasını istiyor ama aynı anda herkesi hapsettirecek bir gerilim yaratıyor.

“Taşınmaz Mal Komisyonu”na yaslanıyor ama unutuyor ki bu komisyonun iptali için zamanında Anayasa Mahkemesi’ne başvurmuştu…

Üstelik şimdi bu komisyona başvuranları yanıtsız bırakıyor.

Çünkü ne dün inanıyordu böylesi uluslararası bir çözüme, ne de bugün…

***

Avrupa Birliği’nden kaynaklanan haklar önemlidir.

Hem şu anda bu kimliğe sahip olanlar için önemli…
Hem de olası bir çözümde, Avrupa Birliği kimliğinden yararlanmayı bekleyen, Kıbrıs’ı yurt ve gelecek olarak bilen geniş bir kitle için…

Şu anda tutarsızlıklar ve çelişkiler kuyusunda kaybolan siyasi yol, ülke içinde yolsuzluğu ve kirliliği çoğaltırken toplumu da yolsuz, ışıksız, geleceksiz bırakıyor.

Hiçbir başarı hikâyeleri olmadığı için desürekli korku inşa ediyorlar.

Sevgili Ali Bizden’den ödünç alacağım bir cümleyle:“Çözümsüzlüğü yeniden üreten, her gün yeniden ve yeniden tekrarlayan siyasetin; aynı kavram, perspektif ve uygulamaları sürdürerek bu açmazdan kurtulması mümkün değildir…

***

"Çözümsüzlük” siyasetini istediğiniz kadar yaldızlayın, süsleyin, kutsallarla ve korkularla kuşatın; insanların gelecek endişelerine yanıt bulamadığınız sürece inandırıcılığı olmaz.

Hele de…

Bir cebinizde Kıbrıs Cumhuriyeti, diğerinde KKTC pasaportu taşıyarak sonuç alamazsınız.

“Toplum lideri” sıfatıyla yaptığınız görüşmeyi “KKTC Cumhurbaşkanı” olarak takdim etmek de aldatmacadır sadece…

“KKTC’yi tanıyacaklar” dediğiniz Türk Devletleri Teşkilatı’nın üç üyesi Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve bir gözlemci üyesi Türkmenistan, “Kıbrıs Cumhuriyetinin egemenliğine, bağımsızlığına, toprak bütünlüğüne saygı” çağrısı yaptığı gün maskeniz düşer zaten…

Hele de güneyde “büyükelçilik” açtıklarında, siz kendi hayal dünyanızda kalırsınız!

Toplumun gerçeklere ve her koşulda çözüm iradesine ihtiyacı vardır.