MASKELİ ADA

Cenk Mutluyakalı

Kıbrıs çözüm sürecinde “maskesiz” iletişime ihtiyaç var!
“Propaganda” gailesi içermeyen netliğe...

***

“Değirmenlik'ten Yeniboğaziçi'ne kadar istediler, böyle bir tavır kabul edilemez” demişti, Kıbrıslı Türk lider Akıncı...
Biraz soruşturunca öğreniyorsunuz...
“Son anda, Annan Planı’na geri döndüler.”
Yani masada böylesi bir öneri yok.
Üstelik haritalar verilmiş, biri % 28.2 demiş, diğeri % 29.2, yani fark, yüzde 1 sadece!
Yeni yer istese... Bazısından vazgeçecek...

***

Kimi ara süreçleri ya da pazarlık görüşmelerini “nihai sonuç” gibi sunmak, suçlama ve haklılık oyununda üstünlük yaratabilir.
Ama kışkırtıcıdır!
Anastasiadis’in “Ya Kıbrıs Cumhuriyeti ya da Türkiye’yi tercih edeceksiniz” iması gibi.

***

Türkiye “tek yanlı müdahale hakkı”ndan vazgeçmiş... Önemli sayıda askerini çekmeyi önermiş... “Garanti” sistemi için esneklik göstermiş.
Velakin...
Bu açılımların hiçbiri “resmi” olarak doğrulanmıyor.. Yazıya dökülmüyor..
Ve hatta... “Bunu söylediğimizi kabul etmeyiz” deniyor...

***

Yine masumlaştırıyoruz ya...
“Ama eğer resmen söylenirse, bu durumda pazarlık gücümüzü kaybeder, koz veririz...”
Oysa 50 yıldır biliyoruz...
Her konuda uzlaşma olmadığı ve imzalar atılmadığı sürece, hiçbir konuda anlaşılmış sayılmıyor...
“Açılım, esneklik, iyi niyet” falan diyorsan,  fısıltıyla söylemezsin...
“Kapalı kapılar ardında” konuşmazsın...
Cesaretle çıkar, haykırır, dimdik durursun...
Gururla söylersin...

***

Ne kadar net ve tereddütsüz olursanız...
O durumda çözümü engelleyen herkes de gerçekten deşifre olur...
Yoksa...
“Bit ısırdı çık yukarı” oyununa dönüşür, müzakere...

***

Sahi şu meşhur görüşme masasında "Bizim mallarımız ne olacak"  diye Kıbrıslı Türklerin güneyde bıraktığı yerlerin mesele edildiğini hiç duydunuz mu?
Toprak ve mülkiyet gündemi niye hep Kıbrıslı Rumlar üzerinden ilerliyor acaba...
Hani “dünyalar” bırakmıştık biz de!

***

Çok daha tutarlı, net, şeffaf olmalı herkes.
‘Maskeler’ inmedikçe, çözüm gelmeyecek.
Ve herkes şöyle bir kendine bakacak önce:
- “Kendime ait nereden fedakarlık ettim acaba, ne yitirdim, ne kazandım...”