“Maraş’taki otelimizde aşçılık yapan Kıbrıslıtürk’ü ve kızı Ayşe’yi arıyorum…”

Sevgül Uludağ

Kıbrıslırum okurlarımızdan…

 

Bir Kıbrıslırum okurumuz, bize mesaj göndererek, 1974’ten önce Maraş’ta babasına ait Famagusta Palace Hotel’de aşçılık yapan Kıbrıslıtürk’ü ve kızı Ayşe’yi aradığını belirtti.

Kıbrıslırum okurumuz, şunları yazdı:

“Günaydın, benim adım Konstantinos Stavri, ben Mağusalı’yım. Babam da Famagusta Palace Hotel’in sahibi idi.

Otelin aşçısı, Türkçe konuşan bir Kıbrıslı idi ancak adını hatırlamıyorum. Kızının adı Ayşe idi… Ayşe, bizimle çok kereler kalmıştı… Belki onu bulabiliriz. Önceden size teşekkür ederim…

Babamın adı George Stavri idi… İngiltere’den 1970 yılında Kıbrıs’a geri dönmüştü, annem İrlandalı idi. 1972 yılında Maraş’taki Famagusta Palace Hotel’I satın almıştı babam.

Benim iki kızkardeşim vardır, biri Anastasia, biri de Michael…

Kıbrıslıtürk aşçı aslında Girneli idi ve kızıyla birlikte Maraş’a gelmişti.

Babam Liopetri köyündendi, 1948 yılında İngiltere’ye göç etmişti.

Annemin adı Rossana idi ve onu 2010 yılında, babacığımı da 2018 yılında kaybettik…

Otel, Maraş’ın yazlık Hacıhambis Sineması’nın arkasındaydı… Otelde bizim bir dairemiz vardı… Annem beni yatırdıktan sonra, yavaş yavaş kalkar, en üst kattaki verandaya çıkar ve oradan yanımızdaki açık hava sinemasında gösterilen filmleri seyrederdim…

Ayşe’yi bulmamıza yardımcı olursanız, çok müteşekkir olacağım…”

Konstantinos Stavri’ye bizimle temasa geçmiş olduğu için çok teşekkür ederiz.

Bu konuda bize yardımcı olabilecek okurlarımı 0542 853 8436 numaralı telefondan beni aramaya davet ediyorum…


Değerli okurumuz Andreas Efstatiu’nun “kayıp” kardeşi Petros’tan geride kalanlar, “Hakim’in Tarla” olarak bilinen Hamit Mandrez’deki toplu mezar bölgesinde bulunarak kimliklendirildi…

1963 yılında “kayıp” edilmişti…

Çok değerli okurumuz, bize “kayıplar”ın aranmasında çok yardımcı olan ve kendisi de bir “kayıp” yakını olan Andreas Efstatiu’nun “kayıp” kardeşi Petros Efstatiu’dan geride kalanlar, “Hakim’in Tarla” olarak bilinen Hamit Mandrez’deki (Hamitköy) toplu mezar bölgesinde bulunarak kimliklendirildi.

Kalıntıları sekiz sene önce bulunan Petros’un DNA testleriyle kimliklendirilmesinin neden sekiz sene gibi uzun bir süre aldığını anlayamadık.

Fileleftheros gazetesinin haberine göre 23 Aralık 1963 tarihinde henüz 19 yaşında olan ve sivil kıyafet giyen Petros Efstatiu, Kanlıdere’yi geçerek Ortaköy-Marmara bölgesindeki evine gitmeye çalışırken “kayıp” edilmişti. Onunla birlikte dereyi geçmeye çalışan bir arkadaşı kaçıp kurtulmuş, ancak Petros yakalanmıştı. Gazeteye göre, o tarihte Petros askerliğini yapmaktaydı fakat “kayıp” edildiğinde üzerinde üniforması yoktu, sivil giysiler içerisindeydi.

2012 yılındaki kazılarda Hamit Mandrez’de 15 “kayıp” Kıbrıslırum’la birlikte bulunan Petros’un kalıntıları, 1963-64’te yaratılmış bu toplu mezar yerinden çıkarıldıktan ancak sekiz sene sonra kimliklendirilebildi. DNA testlerindeki bu gecikmeye neyin yol açtığı hakkında herhangi bir resmi açıklama yapılmadı.

16 “kayıp” Kıbrıslırum’un aralıklarla gömülmüş olduğu bu alanda hatırlanacağı gibi geçmişte “Seferberlik” yapılmakta ve seferberliğe çağrılanlar bu alan götürülmekteydi. Ancak yıllar önce bu alanda “seferberlik” yaptırmaktan vazgeçilmişti.

Hamit Mandrez’deki bu toplu mezar ya da toplu gömü yerine, hatırlanacağı gibi Alpay Mustafa da öldürüldükten sonra gömülmüş, mücahit arkadaşları isyan edince, gömüldüğü bu gizli mezar yerinden çıkarılarak ve yıkanıp temizlenmesine izin vermeksizin, topraklı bir halde Lefkoşa Mezarlığı’na götürülmüş ve orada ailesinin katılımıyla defnedilmişti. Hanımı rahmetlik Huriye Alpay, bizimle röportajında bu ayrıntıyı yani sevgili eşini gömmüş oldukları yerden çıkarıp topraklı halde oraya getirmelerini anlatmıştı bize…

Fileleftheros’un haberine göre, bu toplu gömü yerinde bulunan 16 Kıbrıslırum’dan (sanırız bir tanesi de Yunan idi) ancak 11 kişi, DNA testleriyle kimliklendirilebilmiş. 1963-64 döneminden 28 “kayıp” Kıbrıslırum’un daha bulunduğunu yazıyor gazete ancak bu rakamın doğru olmadığına inanıyoruz çünkü Kıbrıslırumlar, doğru düzgün bir “kayıp” Kıbrıslırum listesi yapmamışlardı 1963’lerden ve uzun süre bu dönemin “kayıp” Kıbrıslırumları’nı aramıyorlardı. Ancak 43 sonra bu konuda çalışma başlatmışlardı – Kıbrıslırum yönetimi, siyasi gerekçelerle bu dönemin “kaybı” Kıbrıslırumlar’ı gerçekte aramıyordu ve ancak bu dönemin “kayıp” yakınları bir örgüt kurup bir liste yapmaya çalıştıktan sonra, bu liste Kayıplar Komitesi’ne sunularak onların da aranması kabul edilmişti.

ANDREAS EFSTATİU, SAVAŞIN İÇİNDE DAHİ İNSANİYETİNİ KORUMUŞTU…

Bize “kayıplar” konusunda yardımcı olan Andreas Efstatiu, kendisi de bir “kayıp” yakını olduğu halde ve kardeşi Petros 1963’ten beridir “kayıp” olduğu halde, her daim insaniyetini korumuştu. Hatta 1974’te savaşın içinde dahi, insaniyetini yitirmemişti. Çünkü sevgili anneciği ve babacığı onu öyle yetiştirmişlerdi. O kadar ki, geçtiğimiz aylarda bu sayfalarda yayımladığımız ve büyük yankı yaratan bir bebeğe Kanlıdere’nin içine inip süt götüren de Andreas idi… O bebek de Birgül Kılıç Yıldırım idi… Birgül Kılıç Yıldırım’ın kendisine süt getiren Kıbrıslırum askeri arayışıyla başlayan sürece biz de yardımcı olmuştuk ve sonuçta Birgül’ün hayatta kalmasını sağlayan südü getirenin Andreas Efstatiu olduğu ortaya çıkmıştı… Andreas ve Birgül buluşmuşlar, biz de bu tarihi buluşmaya tanıklık etmiş, onların duygularını bu sayfalarda yazmıştık. Birgül ve Birgül’ün babası o dönem mücahit olan Mehmet Hulusi de Andreas’ı Yeroşibu’da geçtiğimiz günlerde buluşmaya gitmişler ve Birgül, duygularını kaleme almış, biz de bu sayfalarda onun duygularına yer vermiştik… Kıbrıs’ta insaniyete örnek iki insandı Birgül ve Andreas…

Andreas’ın “kayıp” kardeşi Petros’un kalıntılarının bulunup kimliklendirildiğini öğrenen Birgül Kılıç Yıldırım ise, duygularını şöyle yansıtmıştı:

“1974’te cehennemin yaşandığı dönemde savaşın içinde ben ölmeyim diye, hayatta kalayım diye kendi canını hiçe sayarak bana süt getiren sevgili Antreas Efstathiou yani süt babamı tam 46 yıl sonra buldum ve ögrendim ki aslında süt babamın kardeşi 1963’ten beridir kayıpmış. Bu nasıl bir insanlıktır kendi kardeşi kayıp olduğu halde akıbetinin ne olduğunu bilmediği halde bir Türk çocuğuna yani bana elini uzattı ve ben bugün onun sayesinde hayattayım ama onun kardeşi hayatta degil ve az önce gazeteci  araştırmacı yazar Sevgül Uludağ hanımdan aldığım bir haber ile buruk bir sevincin yanında büyük bir UTANÇ  yaşadım. Neden mi?

1963’ten beri kayıp olan kardeşi bugün toplu bir mezarda gömülü bulunmuş. Ne diyeceğimi bilemedim, çok üzgünüm, keşke bu acılar yaşanmasaydı. Keşke biz de onun kardeşine sahip çıkabilseydik… Tek tesellim artık onun da bir kabri olacak ve dualarımızla onu anacağız.

Bizim hikayemiz tüm insanlığa bir ders olsun. Ve dileğim bu güzelim adada (KIBRISIMDA) bir daha kan dökülmesin, analar ağlamasın, kardeşi kardeşten ayırmasın, çocuklar sütsüz kalmasın… Hayatta kalmama izin verdiğin için sana binlerce kez teşekkür ederim Antreas Efstathiou baba..”

BÜTÜN KEMİKLERİ KIRILMIŞ…

1963’te sivil bir insan olarak tutuklanarak “kayıp” edilen ve Hamit Mandrez’deki toplu mezar bölgesine gömülen Petros Efstatiu’yla ilgili kızkardeşi Hristina’nın sosyal medya hesabından yaptığı açıklamaya göre, Petros kurşunlanarak öldürülmemiş… Pek çok kemiği kırılmış… Tüm bu şok edici ayrıntılara rağmen bu aile barış için mücadele eden bir aile… Bu insaniyetleri, herkese ders olur umarız…

Çok değerli arkadaşımız Andreas Efstatiu ve ailesinin acılarını paylaşıyoruz… “Kayıp” Petros Efstatiu’nun bir mezara kavuşacak olması, ailesinin onu ziyaret edecek olması, tek teselli belki aile için… Anneleri, babaları çoktan göçüp gitmiş… Petros’un bir fotoğrafı bile kalmamış geriye… Andreas Efstatiu, kimlik kartlarının çıkarıldığı bir daireye 50 Euro ödeyerek, kardeşçiğinin fotoğrafını bulmaya çalışıyor… Bulursa, bizimle de paylaşacak ve biz de Petros’un resmini yayınlayacağız, unutulmasın çekilen acılar diye… Ve kızkardeşi Hristina da, sosyal medya hesabından yaptığı çağrıda, Petros’un bir fotoğrafı olan kişilerden kendilerine lütfen ulaştırmalarını diledi… Aile iki defa göç etmiş – bir kez Ortaköy-Marmara bölgesindeki evlerinden, ondan sonra da Omorfo’daki evlerinden…

Bu acılar artık son olsun diyoruz…