‘MAAŞIN KAÇ’TAN, ‘SAATİN KAÇ’A

Sami Özuslu

 

Türkiye’den boruyla su getirilmesi projesinin ateşli şekilde tartışıldığı günlerde, konunun detaylarında boğulanlara inat şunun altını çizdiğimi hatırlıyorum:
“Bu gidişle Türkiye’den Başbakan da gelecek!..”
Boruyla siyasetçi gelmedi belki fiziken, lakin bizdeki siyasetçiler ‘Ankara’nın Sesi’ni çoktan geçtiler.
Artık ‘Türkiye’de ne varsa bizde de olacak’ modundakiler idare ediyor memleketi…
Karşı çıkan olursa eğer, yerine başkası sokuluyor oyuna…
‘Hükümetçilik’ diye bir oyun var, ‘Karagözün Perdesi’ bundan daha iyi!..

*  *  *

İrsen Küçük Ankara’da Erdoğan’ın ‘Maaşınız kaç?’ sorusuyla karşılaştığında gururumuz incinmişti.
TC-KKTC ilişkileri ‘ana-yavru’ seviyesinin dibini görmüş, ‘yavru’ sürekli azar işiten, arada tokat yiyen –ve bundan pek de şikayet etmeyen- bir kılığa bürünmüştü.
İrsen Bey sıkıla büküle maaşının binlik TL cinsinden “Yedi buçuk-sekiz” olduğunu söylerken bu durum çok ağırımıza gitmiş, yerin dibine geçmek istemiştik.
Ve fakat bu ilişki biçimi aynı istikamette ilerledi.
Şimdi gelinen aşamada, başımızdaki UBP-DP koalisyonunun ‘el-pençe-divan’ tavrı ile ‘yama’ ötesinde bir durumumuz var Türkiye’yle…
‘Maaşın kaç’ sorusunun yerini ‘saatin kaç’ aldı.

*  *  *

‘Akıllı’ sayılan bilgisayarlar dahi akıl-sır erdiremediler KKTC’deki saat uygulamasına…
Her cihaz bir alem!
Bir tek ‘duvar saati’ kaldı doğrucu…
Diğer hepsi yalancı, yanlış, hatalı…
Ya da güvensiz…
Cumartesini pazara bağlayan geceden beri herkes saat sorunsalıyla yaşama adapte olmaya çalışıyor.
‘Bütün zamanların en tuhaf uygulaması’ oldu Kıbrıs gibi küçük bir adada iki farklı saat diliminin kullanılması…
Ve fakat biz yine kabullenmiş gibiyiz bunu da…

*  *  *

‘Parçalanmışlık’ o kadar teslim almış ki benliğimizi, böylesine bir konuda bile ‘birlik’ olamıyoruz.
Birebir yaşamın kendisiyle ilgili bir konuda bile toplumsal muhalefet gösterilemiyorsa, işimiz gerçekten zor.
Siyasi partiler, sendikalar ve toplumun diğer dinamik unsurları, Kıbrıs’ı hem ideolojik ve politik, ama hem de insani anlamda pervasızca iki ayrı saat dilimine bölen bu uygulamaya karşı harekete geçmeliydi.
Olmadı!
‘Türkiye’yle saatler konusunda ters düşmeyelim’ kaygısı yoktur umarım bu sessizliğin arkasında…
Yoksa var mı?
Varsa eğer, kapatalım dükkanı artık!..
Ne gelirse başımıza müstahakkımız bundan sonra…