“Lurucina’da bulunan gözlerimle gördüğüm insan kalıntıları, DNA testlerine gönderilmiş miydi?” 1

Sevgül Uludağ

Lurucina’dan bir okurumuz, bize gönderdiği mesajda, yıllar önce Kayıplar Komitesi yetkililerine göstermiş olduğu insan kalıntılarının DNA testlerine gönderilip gönderilmemiş olduğunu sordu.

Daha önce de bu konuda yayın yapmıştık ancak okurumuz bu konuda ısrarlı ve kendisinin göstermiş olduğu alandan örnek alınıp alınmadığını, bunların DNA testlerine tabi tutulup tutulmadığını bilmek istediğini aktardı…

Okurumuz, şöyle yazdı:

“Selam Sevgül, 7 Eylül 2018 tarihli "12 küçük tabuttan Kıbrıs’a yayılan çığlık!..." başlıklı yazını okudum bu akşam ve tabii ne kadar soğukkanlılıkla gazetecilik yaptığını bir kez daha gördüm okurken… Bunu becerebilmek kolay iş değil…

Bu akşam değinmek istediğim bu yazının sonunda, Civisil’de yol yapımı sırasında ortaya çıkan insan kalıntılarının, kayıp bir kişiye ait olmadığını ve antik kalıntılar olduğunu söylediklerini yazdın.

BENİM SORUM BURADA BAŞLIYOR:

O zaman, takriben 2008’de benim H…’ye (ki o zaman …. Dairesi Müdürü idi) bildirdiğim,  “H…’nin vrahtisinde” (bahçesi) kendi gözlerimle gördüğüm insan iskeleti kalıntılarını görmeye gelen Kayıplar Komitesi’nden iki görevli, o kalıntılardan laboratuvara verdi mi? Ve laboratuar da “Bunlar antik kalıntılardır” dedi mi?”

 

“İNSAN KEMİKLERİNİ GÖRDÜĞÜM YER, GÖMEN ŞAHSIN EVİNİN KARŞISINDAYDI…”

“Sevgili Sevgül, bu soruları neden soruyorum, biliyor musun?

Aldığım duyumlara göre, “teşkilat”ta görevli biri, “Ben öldürmezdim ama gömerdim” demiş. Ne derece doğru bilmem… Ancak bu yer, bu adamın evinin neredeysa karşısı… Ve o gün Kayıplar Komitesi’nden gelen ve ikisi de emekli polisti sanırım, birinin da soyadı galiba E… idi – bu adamı görmüşler ve sormuşlar, bu kalıntılarla ilgili.

Onun cevabı, “Ben casus değilim” olmuş.

Tabii bu konuyu araştırırken, esas mesele, bana göre o gün onlar örnek aldı mı? Laboratuvara verdi mi? Ve laboratuardan sonuç çıktı mı? Lütfen araştırma yapıp bilgi verebilir misin? Çünkü Kayıplar Komitesi’nden herhangi biri bana ondan sonra herhangi bir bilgi vermedi… Çok kolay gelsin…”

Bu okurumuza, bize gönderdiği bu önemli not için çok teşekkür ederiz…  Daha önce de bu konuya değinmiştik bu sayfalarda ancak belli ki okurumuz tatmin olmamış ve Kayıplar Komitesi’nden net bir cevap verilmesini bekliyor… Umarız Kayıplar Komitesi, bu konuda neler yapmış olduğu konusunda kendilerine bu olası gömü yerini göstermiş olan okurumuzun sormakta olduğu soruların yanıtını verir ve hem okurumuz, hem de  bizler aydınlatılmış oluruz…

 

BAZILARI KAZILDI, BAZILARI KAZILMADI…

Lurucina’da biz de bazı olası gömü yerleri göstermiştik ancak bunların bir kısmı kazılmış, bir kısmı ise kazılmamıştı. Bu konuda neler yapılmış olduğu hakkında herhangi bir bilgimiz bulunmuyor…

Bilindiği gibi 4 Şubat 1964’te Goşşi (Üçşehitler) köyü yakınında, Lefkoşa-Larnaka yolunda motosikletleriyle birlikte Andreas Petru Yeorgiu ile Hristos Sokratus Yuannu kaçırılarak, Lurucina’ya götürülmüş ve altı ay süreyle bir evde esir olarak tutulmuştu… Ardından her ikisi de Lurucina’da öldürülerek “kayıp” edilmişti. Andreas Petru Yeorgiu, öldürüldüğünde henüz 24, Hristos Sokratus Yuannu da 20 yaşındaydı… Herhangi bir olaya karışmış değillerdi, motorlarıyla gezmeye çıkmıştı iki arkadaş ve o dönem karşılıklı “kaçırmalar”ın kurbanları olmuşlardı…

Bu iki gencin acıklı öyküsünü, Lurucina’daki görgü tanığı okurlarımızın anlattıklarıyla bu sayfalarda aktarmıştık. Bu iki gencin aileleriyle de röportajlarımızı yıllar önce bu sayfalarda yayımlamıştık…


Foto Benny Rasmussen: 1964 Lurucina

 

KIBRISLIRUM ARAŞTIRMA GÖREVLİLERİNE “İZİN” YOKTU…

Bölgeden çeşitli okurlarımızın ifadelerine göre, bir sabah çok erken bir vakitte, henüz güneş doğmadan önce bu iki genç tutuldukları evden alınarak öldürülmüşler ve belirleyemediğimiz bir noktaya gömülerek “kayıp” edilmişlerdi. Bu konuda Lurucinalı okurlarımız çeşitli olası gömü yerlerini bize ve Kayıplar Komitesi yetkililerine göstermişlerdi. Ancak o dönem Lurucina’ya Kıbrıslırumlar’ın girişi “yasak” olduğu için, Kayıplar Komitesi’nin yalnızca Kıbrıslıtürk araştırma görevlilerine bu olası gömü yerlerini göstermiştik… Bunlardan bir kısmında kazı yapılmış ancak bir kısmında yapılmamıştı…

Kıbrıslırumlar’ın Lurucina’ya girişinin serbest olmasından sonra ise, Kayıplar Komitesi’nin köyde herhangi bir kazı çalışması yaptığına tanık olmadık… Kısacası bizim bildiğimiz son 11 sene içerisinde Lurucina’da herhangi bir kazı yapılmadı.

Biz gerek Mart ve Nisan 2008’de, gerekse 2013 yılı Ocak ayında bazı olası gömü yerlerini Kayıplar Komitesi yetkililerine göstermiştik… 2013’te Lurucina ile Goşşi arasında bir noktada, BM denetimindeki ara bölgede de olası bir gömü yerini bir Kıbrıslıtürk şahitle birlikte, Kayıplar Komitesi’nin Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum yetkililerine göstermiştik. Bu alanda herhangi bir kazı yapılmadı henüz…

 

“AMBARENA BÖLGESİNE GÖMÜLDÜKLERİNİ DUYDUYDUK…”

Geçtiğimiz haftalarda ise bir başka okurumuz bize, sözkonusu iki “kayıp” Kıbrıslırum’un Lurucina’da “Ambarena” bölgesine gömülmüş olduklarını duyduğunu anlattı. Okurumuz, “2008 yılında yani bundan 12 sene evvel, siz bir yakınımızı ziyarete geldiydiniz, size konuşmak istemediydi. Havadan sudan bahsettiydi. Fakat siz yanından ayrıldıktan sonra bir yakınım kendine sorunca,  “Ambarena’ya gömmüşler ama sakın birine söyleme” demiş… Bu yakınım bana “Ambarena neresi?” diye sordu. Ben de “Niye soruyorsun” deyince, bana bunları açıkladı. Benim bildiğim, Lurucina’ya girdiğimiz zaman, zerdalilerin bol olduğu yerlerdir… Köydekilere sorarsanız, daha iyi anlatırlar size” dedi.

 

“AMBARENA, SOĞUK SU AKAN OVA DEMEK…”

“Ambarena” konusunda da bazı okurlarımızı aradık ve Ambarena’nın neresi olduğunu sorduk. Okurlarımızdan birisi bize şunları anlattı:

“Ambarena konusu çok ilginçtir. Ben bir ara Kormacit’e gittiğim zaman ve Ambarena sözcüğünden bahsettiğimde, bir Maronit bana Lurucina’nın bir zamanlar Maronitler’in de bulunduğu bir köy olduğunu ve Maronitler’in dilinde “Ambarena” sözcüğünün “Soğuk su akan ova” demek olduğunu izah etti.

Trodoslar’dan çıkan bir su köyün içinden geçerek taa Kiracıköy’e (Atienu) kadar gider. Her kış akar bu su… Kurak zamanlarda durur… Köyün içinde bir yel değirmeni vardır, orada bir pınar vardır ve bu pınar yaz kış akar… Yağmurun bereketli olduğu senelerde akar bu su… Size sözünü ettiğim pınar ise, caminin yanından çıkar, yeraltından… Yukarıdan gelen derenin devamıdır… Ambarena köyün girişindedir. Karşısında ise Stefanena diye bir başka bölge vardır ki bu da “Stefani” yani gelinlerin düğünde başlarına konan defne yapraklarından yapılmış taça denir… Oradan gelirmiş adı…”

Bir diğer Lurucinalı okurumuz ise Ambarena’yla ilgili olarak şöyle diyor:

“Ambarena… İki tepe arasındaki yokuşu çıkıp da köy ovasını gördüğün zaman ki bükümlü bir yol, kıvrıla kıvrıla Lurucina’ya süzülür… Hele ilkbaharda…  O yükseltiden karşıda köyü saran tepeler ve Istavroz tepesi görünür… Yola devam edip düzlüğe varınca, yolun solunda kamışlıklara ulaşırsın. Karşısı zeytinliktir. Orası Ambarena’nın merkezi sayılabilir… Zerdaliler oradan köye doğru ve sola doğru bulunurdu – kamışlıkların sol gerisinde da 5-10 dönüm içeri, zerdali vardı…”

 

11 SENE ÖNCE LURUCİNA’DA KAZI YAPILDIYDI…

Bundan 11 sene önce, Lurucina’da Kayıplar Komitesi, okurlarımızın göstermiş olduğu iki noktada kazı yapmış, bunlardan birisinde bir insan kemiği (femur) bulmuşlardı… Bu kemik herhalde “antik” olmalıydı ki, bu konuda daha önemli bir bilgi ortaya çıkmadı… 30 Mayıs 2009 tarihinde Lurucina’da yürütülen kazılarla ilgili olarak şöyle yazmıştık:

“Lurucina ve Haspolat’ta kazılar devam ediyor...

1 Nisan 2008 tarihinde YENİDÜZEN okurlarının ve bazı Kıbrıslıtürk şahitlerin bize yaptıkları ihbarları değerlendirmek üzere Lurucina’da (Akıncılar) Kayıplar Komitesi araştırma görevlilerine göstermiş olduğumuz olası gömü yerlerinde Kayıplar Komitesi kazı ekibi kazı yapıyor. Bu kazılarda,  4 Şubat 1964 tarihinde Lefkoşa-Larnaka yolunda, Goşşi (Üçşehitler) yakınlarında kaçırılan Andreas Petru Yeorgiu (1940 doğumlu) ile Hristos Sokratus Yuannu (1944 doğumlu) aranıyor. Bu iki Kıbrıslırum sivil genç, motosikletleriyle Lefkoşa-Larnaka yolunda giderken bazı Goşşili (Üçşehitler) Kıbrıslıtürkler tarafından kaçırılarak Lurucina’ya (Akıncılar) götürülmüşler ve burada altı ay süreyle tutulmuşlar, daha sonra ise öldürülerek bilinmeyen bir noktaya gömülmüşlerdi. Bu konuda 2008 yılında bu gençlerin aileleriyle yaptığımız röportajları da bu sayfalarda yayımlamıştık. Okurlarımız ise bu gençlerin Lurucina’da nerede gömülü olabileceği konusunda çeşitli ihbarlarda bulunmuşlar, bazı şahitler de bizimle Lurucina’ya gelerek bize ve Kayıplar Komitesi görevlilerine bu yerleri göstermeyi kabul etmişti. Bunun üzerine 1 Nisan 2008 tarihinde Lurucina’ya giderek bu yerlerin Kayıplar Komitesi tarafından kazılacak yerler listesine alınmasını sağlamaya çalışmıştık. Lurucina’ya ikinci kez 28 Nisan 2008 tarihinde giderek, bazı şahitleri Kayıplar Komitesi araştırma görevlileriyle görüştürmüş ve okurlarımızın ihbar ettiği olası gömü yerlerini incelemiştik.

Bu iki sivil Kıbrıslırum genç, Piroyi’de Fehim Mehmet ile Kamil Hüseyin Kuşuri’nin 1964 yılının başlarında bazı Kıbrıslırumlar tarafından kaçırılması ardından onlarla “takas edilmek” düşüncesiyle 4 Şubat 1964 tarihinde Lefkoşa-Larnaka yolundan kaçırılmış ve altı ay süreyle Lurucina’da bir evin hamamında tutulmuşlar ancak bunlardan bir tanesi giderek ağır hasta olmuştu. Bu iki kişiden biri sürekli kan kusuyordu...

Fehim Mehmet ile Kamil Hüseyin Kuşuri’nin hayatta olduğuna ilişkin umutlar tükenince ve “takas” olayının gerçekleşmeyeceği anlaşılınca, Andreas Petru Yeorgiu ile Hristos Sokratus Yuannu öldürülerek Lurucina’ya gömülmüştü. Onların gömülmüş olabileceği bir yeri, 1 Nisan 2008 tarihinde bir okurumuz bizimle gelerek Kayıplar Komitesi görevlilerine bu yeri işaret etmişti. Bu noktada yapılan kazılarda bir insan kemiğine rastlanması, bu iki gencin bulunabilme olasılığı konusunda umutları artırmış bulunuyor.

Hatırlanacağı gibi 2008 yılının Şubat ayında Fehim Mehmet ile Kamil Hüseyin Kuşuri’den geride kalanlar, Kayıplar Komitesi tarafından bulunarak ailelerine iade edilmiş ve onlar için resmi birer cenaze töreni yapılmıştı.

Okurlarımızın yardımıyla bu iki Kıbrıslırum gencin gömülmüş olabileceği birkaç yerde Kayıplar Komitesi’nin yürütmekte olduğu kazılarda, bir dere yatağında, geçtiğimiz günlerde bir insan kemiğine rastlandığı öğrenildi. Burası, Nisan 2008’de bir okurumuzun göstermiş olduğu nokta...

Öte yandan Haspolat’ta (Mia Milya) da “kayıplar”ın arandığı kazılara devam ediliyor. İnönü’de (Sinde) de “kayıplar”ın arandığı kazılar sürüyor. Kıbrıs’ın güneyinde ise Lefkoşa’nın Strovulos bölgesindeki Osmanlı sıra kuyularında Kayıplar Komitesi kazı ekipleri “kayıp” Kıbrıslıtürkler’in arandığı kazılara devam ediyor.

Kayıplar Komitesi kazı ekiplerine “kolay gelsin” derken, özellikle Lurucina’ya bizimle gelerek bize ve Kayıplar Komitesi’ne iki “kayıp” Kıbrıslırum gencin olası gömü yerini gösteren Kıbrıslıtürk okurumuza da buradan sonsuz teşekkürler diyoruz...”

DEVAM EDECEK