LTB ve beytambal kalsın…

Ferdi Sabit Soyer

<<…CTP’nin tüm kadroları, üye ve sempatizanları, LTB seçimine halkımızın, kendi kendini yönetme devinimine güç katmak maksadı ile hazırlanmalı ve enerjilerini, buna konsantre etmelidir. Esas olan, LTB seçimlerine, bu kurumu kurtarma amacı  ile yaklaşmak. Kazanmak  hedefimiz olmalıdır…>>

 

Günümüzde düşünce dünyamızda, siyasette yenilenmenin, eski ile bağın kopması gerektiği üzerinde durulmaktadır. Ancak, LTB seçimleri ile birlikte, yeni adına söz söyleyenlerin, eski siyasi kültürün en klasik yargıları ile olaya baktığını görüyorum. LTB ile ilgili basındaki çeşitli yorumların özetine bakalım.

LTB seçiminde, UBP açısından, olaya şöyle bir yaklaşım ileri sürülmektedir. Bu seçimde, UBP’nin; gelecek seçimi ve parti içi çelişkisini düşünerek hareket edeceği. Dolaysı ile bu seçimde, eğer kaybederse; Kurultaylarında kim seçilirse seçilsin, bundan sonra parti içi konumunun, zayıflayacağından, dolayısı ile UBP’nin bu seçime böyle bakacağından söz etmektedirler. Nitekim bu UBP’yi etkiledi ve adayını tespiti. 2. Tur Kurultayı sonrasına erteledi…

DP için ise; Mustafa Arabacıoğlunu aday gösterdiği, onun etkili aday olduğu, eğer bu seçimi kazanamaz veya etkili olmazsa, bundan sonraki seçimde DP ve Serdar Denktaş’ın geleceği olamayacağı söylenmektedir . Ama burada, 2006’da LTB seçimini kazandıktan sonra, DP’nin niye büyümediği ve gerilediği de göz ardı edilmektedir. Bu da bu tezi ileri sürenlerin bakışındaki sığlığı göstermektedir. Bu tespitlerde  DP’yi etkiledi ve işe farklı bir önde başlama telaşına itti…

TDP için ise; yükselen parti olduğu;  bu yüzden bu seçimde eğer, Arabacıoğlu’nun gerisinde kalırsa, ya da seçimde başarısız olursa, geleceği kalmayacağı ve kendi içlerinde de yönetim tartışması başlayacağı yazılmaktadır.

CTP-BG için ise, eğer bu seçimde başarısız olursa, parti yöneticilerinin geleceği kalmayacağı, parti içinde tartışma başlayacağı ve CTP-BG’nin  gelecek seçimlerde başarısız olacağı yazılmaktadır.

Böylece hem CTP’ye, hem de TDP’ye partisel endişe taşınırken, aynı zamanda içsel bir endişede taşınmaktadır. İçlerinde de bir karmaşa yaratmak kapısı zorlanmaktadır. Üstelik bu “dost” yüzü ile de yapılmak istenmektedir.

Yani, bu seçime, sözde yeni bakış adına yapılan yaklaşımlar bunlar. Eskinin yaklaşımları, yani seçime, dar siyasi çıkarlar adına partiler arası ve içi güç yarışı bakışı öncelik olarak alınıyor...

Bu tespitlerde özellikle TDP’yi etkiledi ve CTP ile seçim işbirliğini telaşla sıkıntıya soktu.

Böylece artık, siyasi kültürde, yeni bir zemin gerekir dediğimiz aşamada, yeni söz adına, eskinin yaklaşım mantığı, allanıp pullanıp yine ortalığa salınıyor. Siyasetin eski kısırlığı aşmasına zorluk yaratıyor.

Halbuki bu seçimde öne çıkması gereken tek bir unsur vardı, LTB battı be kardeşim. Toplumsal sorumluluk ,siyasi derinlik, bu temelde öne çıkarılmalı idi… Dar güç çatışması değil...

Bunun  üstelik yalnızca seçim sonucunun belirlenmesi  için öne çıkmaması gerekiyor. Bu kısır çatışma dışındaki bir siyasi iklim, ayni zamanda, seçimin ertesi günü içinde gerekli olduğu açıktır...

Yani bu yalnız kazanan veya kaybedenler meselesi değildir…

Gerçekte bu, seçim sonrası, LTB’deki  enkazın nasıl temizleneceği ve yerine neyin, nasıl kurulacağı ile ilgilidir.

Çünkü burada esas olan noktalardan biri,  yalnızca, adayların LTB için öne süreceği programlar da değildir. Seçim sonrası, bu yarışa katılan tüm siyasi güçlerin, seçim sonucu ne olursa olsun, seçim sonrası, bu enkazın kaldırılması için, ihtiyaç olan nokta, ayni zamanda işbirliği ve ortak anlayış olmalıdır. Çünkü bu enkazın kaldırılması için, ne isterse olsun, el ve gönül birliği olması lazımdır.

Bu olay ayni zamanda, kendi kendimizi yönetme istek ve iradesinin, kendini yeniden gösterme alanı da olmuştur. Halk olduğumuzu herkese gösterme, ayni zamanda da  büyük sorunları, demokratik derinlik içinde çözebilme kabiliyeti ile de ilintilidir. Bunu göstermemiz gerekiyor

Bundan ötürü, bu seçim döneminde; özde programların tartışılması gerekir. Ama tartışma ortamımın ise krizin aşılması için, seçim sonrasında , ortak toplumsal dayanışma temelinin de dinamitlenmesine katkı sağlamayacak bir ortamda gelişmesi gerekiyor. Bu nedenle seçimde paydaşların, birbirini kırmadan, dökmeden ilişkilerini ve yarışlarını düzenlemesi gerekir. İşte bundan ötürü daha seçim başlamadan basında yer alan çeşitli yorumların, yalnız partiler arası değil, ama partilerin içini dahi negatif etkileyecek yorumlara dayandığı için bu yaklaşıma eski mantık dedim.

Bu nedenle yalnız  seçim sathı mahallinde adayların, siyasi güçlerin, bir biri ile yarışları kadar, bu yarışın seviyesi ve düzeyi de önemli olmalıdır.Bu ağır kriz şartlarında buna herkesin titiz olması gerekiyor.

“Seçimde söylenenler seçim alanında kalır” anlayışı artık geçerli olamaz. Çünkü o atmosferde kazanma adına atılan, sert, ötekileştirici, karalayıcı sözler, sinirli haller, sert tavır ve adımlar seçim sonrasında resmen, “sinir gazı” olarak geri döner ve ortak toplumsal aklın gelişmesini zehirler.

Ama daha en baştan, LTB için, plan, proje, program tartışılması dahi başlamadan ; alel acele, hem partilerin kendi aralarındaki, hem partilerin  içine dönük çelişki ve  güç yarışlarını, öne alan bu yaklaşımlar doğru değildir.

Parti yönetimlerinin ve kadrolarının önüne;  ortak ideallerin ve toplumsal sorumlulukların öne çıkması gereken bir dönemde, dar değerlerin karmaşasını çıkartmaya kimsenin hakkı yoktur. Nitekim bunun ilk negatif  sonucu CTP -  TDP ilişkilerinin zedelenmesinde, UBP’ nin adayını tespit edememesinde  ve DP’nin telaşla, yarışacağı partilerle bodoslomadan tartışmasını getirdi.

Bu dönüp dolaşıp, sonuçta, LTB seçimlerinin, Partilerin gelecek seçimlerdeki varlığını öne almak gibi bir sığlığa ve ilkelliğe sürüklenmesini teşvik etti, ediyor da. Ancak toplumsal varlık ve demokratik gelecek adına, duyacağımız  en son ihtiyacımız da bu dönemde bu idi. Bu bir zehirdir.

Ayrıca, bu zehir,partilerin içini “Çıfıt çarşına “  döndürür. Bu da, demokrasiye, toplumsal varlığa, ideallerle, düşünceye zarar vermekten başka sonuç üretmez.

Bakın iki örnek vereceğim. Biz 1981’ de ve 2000 Başkanlık ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerine aday gösterdik. Kazanmayacağımızı bile bile. 1981 ‘de Özker Hoca’yı; 2000’de de Mehmet Ali Talat’ı aday olarak gösterdik. Seçimde ne oy alacağız ve seçim sonrası parti içi ne olacak gibi, “ince hesaplar”, hareketimizi belirlemedi…

Çünkü önemli olan değeri, düşünceyi, tavrı, ilkesel olarak ortaya koymaktı..Bunun üzerinden sonuç almaktı. Önemli olan, değerlerin anlatılması, insanlarla en geniş temelde buluşturulması ve seçim sonrası da maksimum kapasite ile o değerlerin, daha da halkla buluşması için ortak enerjiyi yaratmaktı…

İşte geleneğimizin bu pozitif yanını değerlendirmek gerekir. Açık yazayım, LTB bugün batıktır. Önemli olan, Kıbrıs Türk halkının, iradesine ve kendi kendini yönetme amacına bağlı insanlar olarak, bu yıkımdan nasıl çıkılacağı, olmalıdır. Öne alınması gereken budur. Parti içi makamlar,  partiler arası hengameler, kısır üstünlük yarışları,” beytambal kalsın”!

CTP, ne isterse olsun, bu yıkımı nasıl temizleyeceğine, kurallar ve ilkeleri  LTB’ de nasıl yerine oturtacağına konsantre olmalıdır. Ne dar çıkarlar, ne pati içi konumlar, bizim değerlerimizin önüne geçemez.

Kıbrıs sorununda durgunluğun derinleştiği, ekonomik ve demokratik çöküşün yaşandığı bu dönemde, esası, yani toplumsal varlığı, bu dönemeçleri aşarak,onu koruyarak  nasıl geçebiliriz? İşte bunu öne almalıyız. Bu bizim tarihi görevimiz olmalıdır.

CTP’nin tüm kadroları, üye ve sempatizanları, LTB seçimine halkımızın, kendi kendini yönetme devinimine güç katmak maksadı ile hazırlanmalı ve enerjilerini, buna konsantre etmelidir.

Esas olan, LTB seçimlerine, bu kurumu kurtarma amacı  ile yaklaşmak. Kazanmak  hedefimiz olmalıdır. Ama ,seçimin ertesi günü de, bunu toplumsal sorumlulukla, yarıştığımız güçlerin de katkısı ve yeteneklerine  dönük, açık kanallar kalmasını sağlayacak bir içerik ve söylemle bunu başarmalıyız. . CTP bu anlayışın öncüsü olmalıdır.

Siyasette farklılığı, ilkeyi, etiği, demokratikliği ve toplumsal sorumluluğu öne çıkartacak anlayış ve yaklaşım sahibi olmalıyız. Çok kültürlü, demokratik bir devlet ve toplum kültürü içinde buna önem vermeliyiz.

Geleneğimizin üstüne ekleyeceğimiz yeni, işte budur.