Lokmacı eylemcileri romantik hayalciler mi?

Ongun Talat

Değişim isteyenlerin, “başka türlü bir dünya mümkün” diyenlerin en sık karşılaştıkları eleştiri, gerçeklerden kopuk, “hayalci romantikler” olduklarıdır.

Bu eleştiriyi yöneltenlere göre; “böyle gelmiş, böyle gider.” Bir takım büyük güçlerin planlarına asla akıl sır erdirilemez.

Bizim gibi sıradan insanların naif iyi niyeti, jeopolitik dengeler, uluslar ötesi sermaye ve büyük devletlerin çıkarlarının yanında hiç bir öneme sahip değildir. Yani gerçekçi olunmalı, koşullara uyum sağlayan politikalar güdülmelidir. Gerisi çocukluk ve kendini bilmezliktir.

Sol bu gibi eleştirilerle her daim mücadele etmek zorunda kaldı. Çünkü solun belirleyici unsurlarından biri, toplumların tarihini gelişim ve değişim süreçleri olarak yorumlamasıydı. Doğal olarak ona karşı çıkanların ispat etmeleri gereken başlıca şey, hiç bir şeyi değiştirme olanağının bulunmadığı olmalıydı.

Yıllar içerisinde alınan yenilgiler, solcuların “romantik hayalciler” olduğu iddiasını kitleler arasında yaygınlaştırdı.

Türkiye sosyalist solu açısından 12 Eylül darbesinin etkileri,  dünya solu açısından ise reel sosyalizmin yıkılması deneyimi bizlere hedef yitiminin sonuçlarını gösteren iki önemli örnek sunuyor.

Her iki durumda da aslında sol,  insanlara mümkün olabilecek bir hedef sunmayı yitirmiş olmaktan muzdaripti. Burada söz konusu olan halk nezdinde inandırıcılığın yitirilmesiydi. Artık somut bir hedefin gerçekleşme ihtimali yoktu. Geriye yalnızca eski günlerin romantik sloganları kalmıştı.

Kıbrıs’ın kuzeyinde ise bizler, aynı minvaldeki bir süreci biraz gecikmeyle de olsa çözüm hedefinin yitirilmesi ile yaşadık.

Kıbrıs’ta çözüm hedefi, toplumun ekonomik ve sosyal koşullarını doğrudan dönüştürecek bir siyasi projeydi. Bu hedef, koşulların da elverişli olması nedeniyle oldukça gerçekçi bir ihtimaldi. Bu nedenle Kıbrıs’ın yeniden birleşmesi, 2000’li yılların başlarında, en azından kuzeyde, hayatın her alanıyla bağlantı kurabilen bir siyasi mücadele haline geldi.

Şimdi yıllar sonra, yitirdiğimizi sandığımız bir hedefin yeniden canlanma ihtimaliyle karşı karşıyayız. Lokmacı kapısının kapatılması, her iki toplumda ayrılıkçılığa karşı yeni bir mücadele zeminini oluşturma potansiyelini yarattı.

Ortak bir mücadele ve ortak bir somut hedef. Ekonomik ve sosyal yaşamla doğrudan bağlantılı, insanların hayatına dokunan, gerçekçi bir hedef.

2003 öncesine dönmemek üzerine kurulmuş bu mücadele, Kıbrıs’ın her iki yanındaki ayrılıkçı egemen güçlere verilebilecek en büyük cevap olabilir.

Fakat bunun yolu romantik bir jargona hapsolmamaktan geçiyor. Bu eylemlerle toplumların gerçek kaygıları arasında bağlantı kurmak, Kıbrıs’ta yaşayan herkes için en rasyonel durumun yeniden birleşme olduğunu göstermek gerekiyor.

Lokmacı direnişiyle yeniden gerçekçi bir hedefe kavuştuk. Bu hedef ilk etapta, her iki tarafta da ayrılıkçılığı geriletmek olarak gözüküyor.

Bu başarılır ve ortak mücadeleyle sonuç alınabileceği kanıtlanırsa, yeniden yelkenleri doldurabileceğiz.

“Romantik hayalperestler” imajından kurtularak, toplumu gerçekçi bir hedefe ulaştırabilmek üzere, “tam yol ileri” diyebileceğiz.