“Lefkonuklu Harry Şamaris’in Melburn’a uzanan öyküsü...”

Sevgül Uludağ

“TALES OF CYPRUS” yani “Kıbrıs’ın Hikayeleri”ni yaratan çok değerli araştırmacı-yazar ve grafik sanatçısı arkadaşımız Konstantinos Emmanuelle’in kaleme aldığı Lefkonuklu Harry Şamaris’in Melburn’a uzanan öyküsünü okurlarımız için derleyip özetle Türkçeleştirdik. Konstantinos Emmanuelle, özetle şöyle yazıyor:

***  Harry Şamaris, Lefkonuk’ta 1929’da dünyaya gelmişti. O günlerde Lefkonuk, karma bir köydü ve yaklaşık 3 bin kişi yaşamaktaydı Lefkonuk’ta. Harry’nin annesi ve babası çok fakir insanlardı ve pek çok diğer köylü gibi, topraktan geçinmek üzere hiç durmaksızın işlemekteydiler...

***  Harry çocukluğundan, okul tatillerini yazın kaynar sıcağında babasının küçük toprak parçasında tütün ekerek geçirdiğini hatırlıyor. O günlerde hiç kimsecikler tütün ekip biçme koşullarının, özellikle çocuklar için ne kadar tehlikeli olabileceğini bilmiyordu ya da böyle şeyler insanların umurunda değildi. Bugün artık tütün ekmenin bir insanın sağlığını çok fazla etkileyebileceğini biliyoruz, cilde temas sonucu tütün yaprağı akut nikotin zehirlenmesine veya pestisitlerin de zehirlenmeye ve hatta aşırı sıcaklığın da hastalanmaya yol açabileceğini biliyoruz.

***  Harry, tütün çiftliğinde ortalama bir günü hatırlıyor: “Babam Anastasis beni sabah saat 4’te kaldırırdı, güneş doğmadan iki saat önce işe giderek öğleden sonra üçe veya dörde kadar çalışmak zorundaydık. Öncelikle tütün yapraklarını kesmekle işe başlıyorduk, sonra günün ilerleyen saatlerinde yere oturarak bu yaprakları bir iğnenin yardımıyla diziyorduk. Yaz aylarındaydık. İşimiz bitince gidip diğer çocuklarla oynayabilirdik, yatma vaktine kadar... Ertesi günü sabah saat 4’te yeniden kalkıp işe gidecektik ve aynı işleri tekrarlayacaktık...”

***  Harry ve küçük kardeşi Kiki’ye tütün işçisi olarak çalıştıkları için babaları bazan bir kuruş verirmiş. Bir kuruş alınca Harry çok sevinir ve derhal şekerleme almaya gidermiş, bu ender yaşadığı bir zevkmiş... “Bir kuruş beni ne kadar çok sevindirirdi” diyor Harry, gülümseyerek... “O günlerde hiç kimse, çok zengin olmanın ne demek olduğunu bilmezdi. Tanıdığımız zengin insan hiç yoktu. Ben genç birisiyken, bir saat ve bir bisiklet sahibi olmayı düşlerdim...”

***  Harry, genç bir yeniyetmeyken bir domuzun sidik torbası çapıt doldurularak evde yapılmış bir topla futbol oynadığını hatırlıyor. “Her aile yılın başında bir domuzcuk satın alırdı, yıl boyunca domuzu besleyip özellikle Noel yemeğine kadar onu şişmanlatmak gerekirdi... Hayvanın hiçbir tarafı harcanmaz, her yeri değerlendirilirdi kesildikten sonra...” Harry ayrıca bazı köylülerin bir domuzu kesmekte iyi bir eğitim almış olduklarını ve Noel öncesinde her bir eve giderek bu yıllık ritüele yardımcı olduklarını hatırlıyor...

***  Henüz buzlukların insanların hayatına girmemiş olduğu o günlerde pek çok evde etin muhafazası, domuz yağı doldurulmuş toprak küplerde yapılmaktaymış. Bu antik bir yöntemmiş. Köyde kullanılan diğer popüler yöntemler arasında etin tuzla kaplanıp ateşten çıkan iste kurutulması da bulunmaktaymış...

***  Harry’ye, arkadaşlarını evlerinde ziyaret edip etmediğini sordum. “Hayır” dedi, “ne için yapacaktım ki bunu? Evlerimizde yalnızca yemek yeyip uyuyorduk, evde yapacak başka bir şey yoktu, o yüzden arkadaşlarımla dışarıda buluşuyorduk, ya gidip yakında bir yerde oynardık ya da bir ağacın altına oturup sohbet ederdik yalnızca...” Harry, hem Kıbrıslıtürk, hem de Kıbrıslırum çocuklarla oynarmış...

***  O günlerde Lefkonuk’ta Harry’nin evinin tam arkasında bir berber dükkanı varmış ki bu dükkanın sahipleri ve dükkanı işletenler de üç Kıbrıslırum kardeş imiş. Yakınlardaki Kıbrıslıtürk köyü Bladan’da (Çınarlı – S.U.) berber dükkanı olmadığı için bu köyün erkek sakinleri de üç kardeşin berber dükkanına gelerek saçlarını kestiriyorlarmış ya da traş oluyorlarmış. Bu nedenle sözkonusu üç berber kardeş, çok iyi Kıbrıs Türkçesi konuşabiliyormuş...

***  Harry hem ilkokulu, hem de ortaokulu Lefkonuk’ta bitirebildiği için çok şanslıymış. 1945 senesinde 16 yaşındayken, Girne yakınlarındaki Diyorioz (Yorgoz/Tepebaşı – S.U.) köyünde öğretmen yardımcı olmuş. Bu maksatla kendisine ayda altı lira ödeniyormuş. Odası ve tüm yiyecekleri için ayda iki lira ödemekteymiş, böylece cüzdanında kendisine dört lira kalıyormuş ayda ki bu o günlerde, küçük bir servet olarak addediliyormuş.

***  1946 senesinde Omorfo’daki Öğretmen Koleji’ne gitmiş Harry ve iki sene sonra da öğretmen diplomasıyla mezun olmuş. Aynı zamanda babası Lefkoşa’da bir şirkette gece bekçisi olarak iş bulmuşmuş ki bu köyde çiftlik işinden çok daha karşı imiş. Lefkoşa, Lefkonuk’tan yalnızca 24 mil uzakta olduğu halde, Harry’nin babası bir hafta boyunca (veya basan da bütün bir ay boyunca) Lefkoşa’da kalıyormuş, ancak zaman zaman köye eşini görmeye gidiyormuş... Nihayetinde Harry’nin annesi, babasıyla birlikte olabilmek için Lefkoşa’ya taşınmış.

***  Harry öğretmenlik ederek düzenli bir maaş almaya başlayınca (ayda sekiz lira maaş alıyormuş), kendisine bir motosiklet satın almış ve bunu da üç yıl boyunca kullanmış. Genç ve bekar bir erkek olarak tüm Kıbrıs’ı motoruyla geziyormuş, bazan yanına bir arkadaşını da alıyormuş ancak çoğunlukla yalnız geziyormuş. Daha sonraları 1960 yılında artık küçük bir Fiat araba satın alacak duruma gelmiş, (100 lira kadarmış bu araba) – bir öğretmen olarak o günlerde kazanç kapasitesi bu durumdaymış...

***  Harry, eşi Popi ile (Pathenopi), Arakapa köy panayırında tanışmış, bu panayır 1950 yılının Eylül ayının yedinci günü olan bir Cumartesi günü kurulmuş. Bu panayır her sene okul tatillerinin sonunda kurulmaktaymış. Harry 20 yaşlarındaymış ve Arakapa’da bir okulda bir öğretmen olarak ikinci senesine başlamak üzereymiş ve arkadaşlarıyla panayıra gitmeye karar vermiş. Birkaç genç kız, genç öğretmeni tanımış ve onu nereye giderse takip etmeye başlamışlar...

***  Harry mütevazi ama her zaman canayakın birisiymiş. Kıbrıs’ta öğretmen olmanın onurlu ve saygın bir meslek olduğunun da bilincindeymiş. Kızlar Harry’den kendilerine okul binasını göstermesini istemişler. Harry, bu genç kızlardan Arşisti adlı bir kızla sohbet etmeye başlamış ve bu kızın kızkardeşi Lulla’nın kendisinden hoşlandığını öğrenmiş. Gecenin ilerleyen saatlerinde Harry, köy meydanında Arşistis’in bir başka kızla birlikte oturarak kendisine baktığını farketmiş. Bu kızın adı Popi (Pathenopi) imiş ve Leymosunluymuş fakat ana-babasıyla birlikte Arakapa köyünde kalıyormuş. Popi, Harry’den daha gençmiş.

***  Harry uzun uzadıya bu kıza bakmış, ta ki yeterli cesareti toplayarak gidip kıza kendini tanıtıncaya kadar... O akşam Harry ve Popi, birbirlerini tanımaya çalışmışlar. Arkadaşlıkları böyle başlamış. Ertesi Cumartesi ikindi vakti Harry ve arkadaşı Lakis, Lefkoşa’ya doğru yola çıkmışlar, böylece bir makinistte tamir edilmekte olan Harry’nin motorunu alacaklarmış, tamiri bitmişmiş çünkü. İki arkadaş Sakrinu köyünde motorun üstünde giderken, KEM şirketinin otobüslerinden biri onlara doğru gelerek motora çarpmış... Motoru süren Harry güm diye yere düşmüş. Otobüs şöförü durmuş ama yolunun üstüne çıktılar diye iki gence sövmek için durmuş, sonra da gaza basıp gitmiş!

***  Harry, sağ bacağından yaralanmış, derin bir kesik varmış ancak çok fazla kanamadığı için haline şükretmiş... O günlerde motosiklet sürücüleri Kıbrıs’ta koruyucu giysi giymiyor, koruyucu kask takmıyormuş... Çok şükür oradan geçmekte olan bir taksi şöförü yaralanmış olan Harry’yi 24 mil uzaklıktaki Leymosun hastanesine götürmeye razı olmuş. Oradayken Arakapa köyünden bir arkadaşı onu hastanede ziyarete gelmiş – Harry de ona, Pathenopi (Popi) Grigoriadi adlı kızı bulup ona kaza geçirmiş olduğunu, hastanede yattığını söylemesini istemiş.

***  Gerçekten de ertesi günü Popi hastaneye gelmiş annesi Stella’yla birlikte... Harry de yeterli cesareti toplayarak kızın annesine kızını çok beğendiğini ve onunla evlenmek istediğini söylemiş. O günlerde gizlice buluşma gibi bir şey sözkonusu değilmiş. Harry bir hafta boyunca hastanede kalmış ve hastaneden çıkınca da Popi’nin evine akşam yemeğine davet almış.

***  Köy panayırında tanışmalarından bir ay sonra, 10 Ekim 1950’de, Harry ve Popi, nişan olmuş. Harry’ye nişanlanmakta neden o kadar aceleci davrandığını sorduğumda, “Onu başkasına kaptırmayayım diye” şeklinde yanıt veriyor. Pğpi ile nişan olmadan önce Harry, annesine bir mektup göndermiş. Mesajı da çok netmiş: “Evlenmek üzere seçmiş olduğum kızı gelip görmeni istiyorum. Ancak anne şunu bilmelisin ki bu kızı beğensen de, beğenmesen de, ona kendisini beğendiğini söylemelisin. İstesen de, istemesen de, gene de ben bu kızla evleneceğim...”

***  Harry ve Popi, 31 Aralık 1950’de, tam Yeni Yıl arifesinde evlenmişler. Anlaşılan o ki, o Eylül akşamı, Popi ile panayırda tanıştıktan sonra eve dönen Harry bir günlük tutmaya başlamış ve bu günlüğe de “Aşk Günlüğü” adını vermiş. Her gün bu günlüğe düşüncelerini ve arzularını yazıyormuş, ta ki Popi ile evleninceye kadar...

***  Harry 17 yıl boyunca Kıbrıs’ta bir ilkokul öğretmeni olarak çalışmış, ta ki Avustralya’ya eşi ve üç çocuğuyla birlikte göç etme kararı alıncaya kadar... Harry’nin Kıbrıs’tan ayrılma kararı, öğretmenlik pozisyonuna ilişkin bir dizi olumsuz olay olmuş. Buna göre, 1961 yılında Leymosun’daki evinden 22 mil uzaklıktaki Pelendri köyüne tayini çıkmış. Bu mesafe, Popi'nin üç küçük çocukla hafta içerisinde tek başına başetmek zorunda kalacağı, kocasını da ancak haftasonları görebileceği manasına geliyormuş.

***  O günlerde öğretmenler, üç yıllık bir hizmeti tamamladıktan sonra tayinlerini isteyebiliyorlarmış. Harry de Pelendri’de üç yıllık hizmetini tamamladıktan sonra, 1963 senesinde Eğitim Bakanlığı’na başvurarak, Leymosun’a tayinini istemi, ailesine yakın olabilsin diye. Ancak bu talebi reddedilmiş. 1964 yılında bakanlığa, Leymosun’a tayini için ikinci bir başvuru yapmış, bu da reddedilmiş. 1965 yılında üçüncü bir başvuru yapmış ve o da reddedilmiş. Nihayetinde Harry’nin burasına kadar gelmiş. 1966 senesinde çantalarını toplamış ve ailesiyle birlikte Avustralya’ya gitmek üzere Kıbrıs’tan ayrılmış.

***  Harry’nin babası ani bir kalp krizi sonucunda Mayıs 1949’da vefat ettikten sonra annesi de köyleri Lefkonuğa dönmüş. Harry’nin küçük kardeşi yangıncı olmuş ve Leymosun’dan genç bir kızla evlenmiş. Ne yazık ki Kiki de genç yaşta (48 yaşındaymış) Şubat 1979’da bir kalp krizi sonucu vefat etmiş. Altı ay sonra Harry’nin annesi de ölmüş... Harry’nin aile bireylerinin her biri vefat etmiş vaziyetteymiş...

***  Harry ve ailesi 1966 yılında Melburn’a varmışlar ve zaten Melburn’da olan Popi’nin erkek kardeşi ve ailesinin yanına taşınmışlar. Harry hemen Huntingdale Lisesi’nde iş bulmuş ve sonrasında da Saint Albans Lisesi’ne tayini çıkmış, en sonunda Westall Lisesi’nde ders vermeye başlamış ve 20 sene boyunca burada matematik öğretmenliği yapmış.

***  Harry ve Popi Şamaris, üç çocukları ve pek çok torunla birlikte 60 küsur yıllık evlilik hayatı ardından mutlu biçimde yaşamaktaydılar... Bir zamanlar toplumlarımız öğretmenlere çok büyük saygı gösterirdi. Öğretmenler konuştuğunda insanlar dinlerdi ve onları toplumun ahlaki öncüleri olarak addederlerdi – çünkü bir ülkenin geleceğini şekillendirmek için öğretmenlere güvenmekteydiler. Ne yazık ki günümüzde öğretmenlerin statüsü gerilemiştir bu bakımdan...

***  Eminim ki Harry Şamaris’i hatırlayan yüzlerce öğrencisi vardır... Eminim ki o, bir zamanlar onlara rehberlik edip öğretmenliğiyle onları etkilemiştir... Bay Şamaris’e öğretmen olarak sahip olma şansına sahip olan tüm öğrencileri adına ona “Çok teşekkürler Daskale (Öğretmenim)” demek istiyorum, herşey için çok teşekkürler...

(Konstantinos Emmanuelle arkadaşımızın verdiği bilgiye göre Bay Harry geçen yıl, eşi ise beş yıl önce vefat etmiş… Huzur içerisinde yatsınlar – S.U.)

(TALES OF CYPRUS’ta yayımlanan Konstantinos Emmanuelle’in yazısını özetle derleyip Türkçeleştiren: Sevgül Uludağ/YENİDÜZEN).

 
Harry'nin babası Anastasis Şamaris 16 yaşındayken, Harry'nin ninesi Marikku ve Harry'nin halası Kiriaku ile 1925 yılında...


Popi, annesi babası ve kardeşleriyle...