Lefkonuk, Lapta ve Templos’ta kazılar…

Sevgül Uludağ

Kayıplar Komitesi kazıları devam ediyor. Kayıplar Komitesi yetkililerinden elde ettiğimiz bilgilere göre kazılar Ağustos ayında da devam edecek. Kazı ekipleri halen Templos’ta (Zeytinlik) iki ayrı noktada, Petra’da (Taşköy) ve Lapta’da kazı yürütmeye devam ediyorlar. Gerek 1963-64, gerekse 1974 “kaybı” Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırumlar’ın gömü yerlerinin aranmakta olduğu kazılar, Lefkoşa’da hapishane arkasında da devam ediyor. Kazı ekipleri ayrıca Lefkonuk’ta (Geçitkale) “varil sistemi”yle çeşitli tarlalardaki kuyu kazılarını yürütürken, Kıbrıs’ın güneyinde ise Strovulos bölgesindeki sıra kuyularda da kazı yapıyorlar.

Kazı ekiplerindeki tüm çalışanlara, kolaylıklar dileriz…


Lefkoşa’ya yakın köylerden fotoğraflar…

Bu fotoğrafları, “Lefkoşa’nın Geçmiş Yılları” sayfasında yayımlayan Danimarka’dan Leif Svendsen, 1964 yılında Kıbrıs’ın köylerinden çekilmiş olduklarını söylüyor.

Leif Svendsen’in bu fotoğrafları, Lefkoşa yakınlarındaki köylerden çekilmiş… Belki nereden çekildiklerini çıkarabilecek okurlarımız olur diye, biz de sayfamızda yayımlıyoruz…


Bu fotoğrafları "Lefkoşa'nın geçmiş yılları" sayfasında yayımlanan Danimarka'dan Leif Svendsen, 1964 yılında Kıbrıs'ın köylerinden çekilmiş olduklarını söylüyor. Leif Svendsen'in bu fotoğrafları, Lefkoşa yakınlarındaki köylerden çekilmiş... Belki nereden çekildiklerini çıkarabilecek okurlarımız olur diye, biz de sayfamızdan yayımlıyoruz...


Fotiu: “Zorluklara rağmen tüm kayıp şahısların akıbeti belirlenene dek çalışmalarımıza devam edeceğiz…”

Kıbrıs Haber Ajansı:-

İnsani Konular ve Yurt Dışında Yaşayan Kıbrıslılar İçin Cumhurbaşkanlığı Komiseri Fotis Fotiu, “Türkiye’nin yaratığı sorunlar ve zorluklara rağmen Kıbrıs hükümetinin kayıp şahısların akıbetleri belirlenene ve onların yakınlarına cevap verilmesine dek çalışmalarına devam edeceğini” söyledi.

1964 yılından beri kayıplar listesinde bulunan Yorgos İkosaris’in kalıntılarının bulunmasının ardından yapılan cenaze töreninde konuşan Komiser, “bu kadar yıl sonra Kıbrıs’ın özgürlüğü adına hayatlarını verenlerin cenaze törenleri yapılması konusunda üzüntüsünü” ifade etti.

Komiser, “kayıplar listesinde akıbeti henüz belirlenemeyen kişiler; 1974 yılından sekiz yüz ve 1963-1964 döneminde ise onlarca Kıbrıslırum ve Yunanlının kayıp kişiler arasında bulunmaya devam ettiğini” söyledi.

(KIBRIS HABER AJANSI – 3.8.2020)


56 sene sonra, Dillirga’dan Dali’ye…

İki yıl önce, Dillirga bölgesinde 1964 yılında Türk savaş uçaklarının bombaladığı hastanede hayatını kaybedenlerin hala “kayıp” olduğu, topluca bir çukura gömüldükleri ve bu “kayıp” Kıbrıslırumlar’ın kalıntılarının bulunması için hiçbir adım atılmamış olduğunu yazarak Kıbrıs’ın güneyinde önemli süreçlerden birini başlatan gazeteci arkadaşımız Andreas Paraskos, Dali’de Yorgos İkosaris’in cenaze töreninde bir konuşma yaparak Kıbrıslırum yetkililerin ikiyüzlü tutumuna dikkati çekti…

Paraskos’un iki sene evvel yazdıkları ardından Kıbrıs Cumhuriyeti İnsani İşler Komiserliği Dillirga bölgesinde, hastanenin bombalanmış olduğu yerde kazı başlatmış ve bu alanda ve ayrıca Baf’ta bir mezarlıkta bulunan kalıntılar, kimliklendirilerek defnedilmek üzere ailelerine küçük tabutlarda geri verilmeye başlanmıştı.

Dalili Yorgos İkosaris de 24 yaşında bir dülgerdi ve 1964 çarpışmaları esnasında Dillirga’da konuşlandırılmıştı birliği – burada yaralanınca, Dillirga’daki hastaneye kaldırılmıştı. Ancak Türk savaş uçakları, Dillirga’daki hastaneyi bombalayınca, hastanedeki yaralılar da, görevli sağlık personeli de hayatlarını acı biçimde yitirmişti… Bombalanan hastanenin bulunduğu alanda bombaların açtığı çukura sağdan soldan toplanan ceset parçaları konarak defnedilmiş ve 1964’ten sonra burası ellenmemişti.

Paraskos’un yazıları ardından burada İnsani İşler Komiserliği görevlilerinden Ksenofon Kallis önderliğinde kazı yapılmış ve kazılarda patlamamış bombalara da rastlanmış, bunları bomba imha ekipleri etkisiz hale getirerek kazıya devam edilebilmişti.

Paraskos’un 2 Ağustos 2020 Pazar günü Dali’de gerçekleştirilen cenaze töreninde yaptığı konuşmayı, özetleyerek okurlarımız için Türkçeleştirmeye çalıştık. Paraskos, cenaze törenindeki konuşmasında şöyle dedi:

***  Yorgos İkosaris! İki sene önceki ilk “tanışmamız” ardından sana hitap ediyorum, sen son derece sabırlı bir kahramandın, bu yüzden sana çok derin bir saygı duyuyorum… Neden biliyor musun? Çünkü kahramanların aileleri çok sabırlıydı ve devletten hiçbir şey istemediler… Ailen öyle bir aile ki dürüstlük karakterlerini anlılarından ve hayatın gerçeğini de gözlerinden okuyabilirsiniz…

***  Ancak bazılarının sessizliği ne yazık ki trajediyi yatırıma çevirip sizin kemikleriniz üstünden kariyer yapmak için kullananların varlığına yol açtı – bunlar sizi temsil edermiş gibi sizleri feda ettiler. Bunların “kayıplar”la ilgileri de yoktu, onlar için “kayıplar”, sadece birer kuru sayıdan ibaretti ve yıldönümü etkinliklerinde ve aydınlatma kampanyalarında uygun şekilde kullanacakları birer araçtılar. Ana-babalarınızdan bile gizli tutuldu dosyalarınız ve çoğu dosya da bomboştu çünkü bilgi toplamak için alanda zaman harcamak gerekirdi, bunun için 40-50 sene sonra ahaliye çağrı yaparak yapılamazdı bu…

***  Aralık 2000 tarihine kadar kayıplar listesi gizli tutulmuştu… Ancak 26 sene sonra bu listenin kamuoyuyla paylaşılmasını sağlayabildik! Ve günümüzde bu kayıplar listesinin ancak yarısı kimliklendirilip ailelerine defin için geri verilebilmişti… Elbette hiç kimse hesaba çekilmedi ve hiç kimse de bu yüzden cezalandırılmadı.

***  Sevgili Yorgos, 17 Kasım 2019’da Kathimerini gazetesindeki köşemde kardeşin Panayotis’in durumunu kaleme almıştım, yarım yüzyıldan beridir senin trajik öykünün içinden çıkmaya çalışıyordu… 50 seneden beridir kış uykusunda olan devlet nihayet uyanmış, kazı programında duyarlılığa sahip insanlar da mobilize edilmişti şimdi ve bir yıl içinde araştırma, kazı ve senin kalıntılarının kimliklendirilmesi gerçekleştirildi. Bunu gerçekleştiren Ksenofon Kallis ve Fotis Fotiu idi devlet adına.

***  Ancak bir devlet daha vardı Kallis ve Fotiu’nun temsil ettiğinden başka, o devlet de işgalin kahramanlarından Hristofi Vasiliu Paşa’yı Lakadamya mezarlığına defnettiği halde, ailesine bilgi vermemişti. Karısı ve üç çocuğuna bilgi verilmemiş ve “kayıp” olarak addedilmişti.

***  Öyleyse söyle bana sevgili Yorgos, bizim devletimiz hangisidir? Çünkü nihayetinde devlet biziz, bu adanın onuru için hayatını vermiş her bir ailenin aşağılanmasını tolere etmediğimiz sürece yani…

***  Yorgos Ikosaris, eşit olmayan bir çatışmada hayatını verdi. O ve ailesi yurtlarına karşı görevlerini tam olarak yerine getirdiler. Ancak devlet ve yurdumuz onun yaptığı bu fedakarlığı tam tersine onore etmedi. Yarım yüzyıldan fazla onu ve ailesini, en temel insan hakkı olan öldüğün zaman bir cenaze yapma hakkından mahrum bıraktılar… Bu aslında 1963-64 ve 1974’teki dönemin insani sorunlarını çözümlemekten sorumlu olanların  canice ve insanlık dışı bir duyarsızlığın sonucudur.

***  Bu kayıtsızlık bugüne kadar binlerce insanımızın acısına ve ızdırabına yol açmıştır. Yorgos İkosaris Adana’da, Amasya’da veya Anadolu’nun derinliklerinde kaybolmamıştı. Yakın geçmişe kadar, 56 yıl önce yaralanmış olarak görüldüğü en son yerde idi. Paşiyammos Dillirga köyündeydi. Bu köy de her dönem Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kontrolü altındaydı. Ailenin acısı ve kaygıları onlarca yıl önce sona erdirilebilirdi. Ancak bu olmadı. İkosaris ailesine çok pahalıya mal oldu bu çünkü Yorgos’un annesi ve babası, çocuklarının başına ne geldiğini bilmeden göçüp gittiler. Bazı insanlar bundan sorumludur ve normal bir devlette, onlar bu canice ve insanlık dışı kayıtsızlığı nedeniyle hesap verirlerdi. Ancak yurdumuzdaki pek çok diğer şey gibi, burada da hesap vermezlik, dokunulmazlık ne yazık ki esas geçerli olan şeydir…

***  Ama bizim için değil, sevgili kahramanımız Yorgos İkosaris! Çünkü dediğimiz gibi dürüstlüğümüz alnımızda yazılıdır, hayatın gerçekleri de gözlerimizden okunabilir. O nedenle mütevazi kökenli birisi olarak, onurlu ve dürüst binlerce insan adına özür dilemek istiyorum çünkü bu devlet yarım yüzyıldan fazla bir süreyle seni köyüne geri getirip annenle babanın yanında sonsuz istirahatgahında yatmanı ve kardeşlerinin mezarına bir yasemin dikmesini geciktirmiştir… Dillirga’daki o uzun yolculuğuna çıkmadan önce annenin bahçesindeki yasemin gibi tüten bir yasemin…

***  Son olarak sana veda etmeden sevgili Yorgos, şu sözü vermek istiyorum:  Yakınlarının akibetini bilmeyen ve bu yüzden her gün acı çeken yüzlerce diğer aileye yönelik sorumlulukları ve görevlerini kabul edip yerine getirmesi için bu devletin peşini bırakmayacağız…

Seni hiç unutmayacağız Yorgos İkosaris!

DEVAM EDECEK