Lale Devri çocuklarıydık!

Cenk Mutluyakalı

 

 

“Büyük bir gururla söylüyorum, sayın Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı öğretmenlik yıllarımda, Limasol’da benim öğrencimdi” dedi, o güzel insan, bu memleketin kültür çınarı Hüseyin Kanatlı…
Yeni kuşakların, bizlerin, sanırım çok insanın pek bilmediği bir anısını paylaştı.
“Tiyatroda Lale Devri’ni canlandırmıştık. Padişah rolünü Mustafa Akıncı çocuğuma vermiştim, o rolü çok güzel oynamıştı. Sonra padişahlığı bıraktı, başkan oldu.”
Bu sözlerle Akıncı’yı sahneye davet etti.
Ve Akıncı şu sözlerle konuşmasına başladı.
“Sevgili hocam Lale Devri’ni hatırlattı, padişahlığı hatırlattı, evet, doğrudur o dönem bu oyunu oynadık ama bizde, bu ülkede padişahlık tiyatro sahnelerinde olur, bunun dışında olmaz.”

* * *

Herkes de biliyor ki, Akıncı, “Bu ülkede padişahlık tiyatro sahnelerinde olur, bunun dışında olmaz” derken aslında Türkiye’ye gönderme yapıyordu.
BRT’nin ödül törenindeki bu “esprili diyalog” dahi aslında Akıncı’nın bilinçaltına yerleşen hem öfkeyi, hem de baskıyı su yüzüne çıkardı.
Yoksa…
“Çok güzel günlerdi” deyip geçebilirdi.
En fazla “İyi ki bu devirde artık padişahlık falan da kalmadı” derdi.
Eğer kalmasaydı…


* * *

O dönem tiyatroda başrol oyuncusuydu başkan…
Umalım ki bugünkü “büyük oyun”da asla “figüran” olmaz.
 


 

Dünyaya nasıl açılacağız?

 

 

Hani hep deriz ya, “Dünyaya açılmamızı engelliyorlar.”
Kim?
- “Rumlar.”
Öyle ya, Türkiye Milli Takımı her hafta gelip de Lefkoşa’da maç oynuyor güya!
Antalya’da alt alta üst üste kamp yapıyorlar da bir tekinin son yirmi senedir Kıbrıs’ın kuzeyine geldiği yok.
Kim engelliyor?
- Rumlar (!)

* * *

Peki şimdi ne oldu?
Hatırlarsanız “Conifa” diye bir yere gidiyorduk, iddialıydık, final oynamıştık.
Bizim gibi “tanınmamış devletler”in dünya kupası bu.
“Miş gibiler”in ligi.
Hani gençlerimiz sevmiş, gerçekten de sevinmişti, çünkü dünyalı rekabete açtı.
Şimdi oradan da çekildik.
Avrupa Şampiyonası önceki sene Lefkoşa’daydı…
“Batı Ermenistan”ı kabul etmemiştik.
Bu kez turnuva Karabağ’da, biz oraya gitmedik.
Sebep:
Kimine göre güvenlik, kimine göre siyasi…
İyi de Kuzey Irak’a gitmiştik.

* * *

Şimdi turnuva Karabağ’da…
Ve diyoruz ki, “Karabağ işgal altında…”
Gitmiyoruz.
Gitsek, hem Azerbaycan’ı gücendireceğiz, hem Türkiye’yi…
- “Öyle de Türkiye, Kıbrıs Cumhuriyeti ile maç yapıyor…”
Yapacak tabii.
“Nutuk” ve “hamasetin” ötesindeki gerçek dünya bu!

* * *

Kıbrıs Türk Futbol Federasyonu Başkanı Sertoğlu’na soruyorum, “Niye gitmiyoruz?
Bu işin de tadını kaçırdılar” diyor, “En son Lazistan diye uyduruk bir ülke dahil ettiler. Böyle de olmaz.”

* * *

Yani neymiş, “Çocuklar top oynasın da ne isterse olsun” demekle olmuyormuş.
“Spora siyaset karıştırıyorlar” diyoruz ya…
Sporun içinde siyaset varmış!
Senin başkaları için düşündüklerini, başkaları da senin için düşünebiliyormuş.
Velhasıl bu yapı bas bas bağırıyor işte: Sürdürülemez!

 

* * *

 

Ne demiştik en son: Şimdi yeni şeyler konuşmak lazım…
Buyurunuz öyleyse!
 


 

Öfkeliyim
 

 

 

- Şikayetçi misin?
- Evet.
- Niçin?
- Futbol oynamayı çok özledim.


- Öfkeli misin?
- Evet.
- Kime öfkelisin?
- Anneme.
- Niçin?
- Çok fazla soru çözmemi istiyor.


Kolej sınavının en iyilerinden biri…
Ama çocuk.
Makine değil, çocuk.


11 yaşındaki çocukla yaptığım röportajı eğer ailesi izin verseydi, yayınlayacaktım.
18’e gelince hani!
Kendinden alacağım bu izni...


- Sınavda korktun mu?
- Korktum.
- Niçin?
- Eğer yapamazsam...
- Ne olurdu yapamazsan?
- Sınavı geçemeyenlerin gideceği yere gidecektim.

...
- Sınav öncesi kabus gördün mü?
- Evet, gördüm, kötü bir rüyaydı.

- Hangi okula gidiyorsun?
-  3 yaşından beri özel okula gidiyorum.
- Peki devlet okuluyla farkını biliyor musun?
- Onlar yarım gün gidiyorlar.


- Dershane mi daha zor,  okul mu?
- Dershane.
- Niye?
- 2 saat 15 dakika hep ders yapıyoruz. 45 dakikalık derste, öğretmen 48’de çıkıyor, sonra kapıda bekleyen diğer öğretmen giriyor.


- Ne olmak istiyorsun?
- Futbolcu, baterist ya da grafitici!

...
- Neyi özledin?
- Oynamayı.
- Nasıl?
- Neymar gibi!

 

* (Geçen yıl yazmıştım, kolej sınavlarının ardından… Umarım, bu ayıbın üzerine gider birileri… Eğitimin içinden gelen “idealist” bir eğitim bakanımız var. Hükümetimiz hep kültürlü, aydın, idealist insanlar… Bir zamanlar onlar da çocuktular… Ve bu ezberi bozmaya geldiler. Oysa çocuklar halen “sınav köleleri” gibi… Bu sistem değişir mi? Birileri dert ederse eğer değişir… Keşke diyorum, öğretmen sendikaları da, Kolej Sınavları’na karşı Meclis’e bir baskın yapsa!)