“Kutsal kemiklerinizin bulunduğu burada bugün yeni bir söz veriyorum… " (5)

Sevgül Uludağ

1974’te Galatya’da öldürülerek Galatya gölündeki ikinci toplu mezara gömülen ve toplam altı kişilik toplu mezardan çıkarılarak kimliklendirilen Komikebirli Pavlos Solomi ile oğlu Solomis Pavlu, geçtiğimiz Cumartesi günü Leymosun’da toprağa verildi… Cenaze töreninde konuşan Hristina Pavlu Solomi Patça: “Kutsal kemiklerinizin bulunduğu burada bugün yeni bir söz veriyorum… Bu da, Barış, Uzlaşma ve Kıbrıs’ın Yeniden Birleştirilmesi için elimden geldiğince mücadele etme sözüdür…” (5)

 

Hristina Pavlu Solomi Patça, babası ve erkek kardeşinin Leymosun’da kilisedeki cenaze töreninde yaptığı konuşmada, barış, uzlaşma ve Kıbrıs’ın yeniden birleştirilmesi için mücadele etme sözü veriyor…

Hristina Pavlu Solomi Patça’nın babası Pavlos Solomi ile erkek kardeşi Solomis Pavlu’nun 3 Mart 2018’de cenaze törenindeki konuşması şöyle:

“Bugün 3 Mart 2018, bekleyiş sayfası kapanıyor.

Her zaman çok farklı, çok daha neşeli bir kavuşma hayal etmiştik köyümüz Komikebir’de…

Ancak 43 sene sonra geldi haber ve sizinle, sizin yaşınız bizden  daha küçük kalmış, zamanda dondurulmuş, küçük bir kutucukta yalnızca kemikleriniz olarak burada, Leymosun’da, Ayios Atanasios göçmen yerleşim bölgesindeki Ayluka kilisesinde cenaze töreniniz için buluşuyoruz…

Komikebir’de kendi evimizde bazı Kıbrıslıtürk köylülerimiz tarafından tüm ailemiz tutuklanarak bizleri Galatya köyüne götürdükleri zaman tarih 15 Ağustos 1974 idi.

Sizleri hayatta sağ olarak gördüğüm en son an işte o kara gün olmuştu, bizleri alel acele yanınızdan alıp götürdükleri andı bu…

Köyün “Paşa”sı kişisel olarak bize sizlerin üç güne kadar Komikebir’deki evimize geri gönderileceğinize dair söz vermişti. Ancak bu hiçbir zaman gerçekleşmedi.

Annemle ben bundan sonra zor yıllar geçirdik, her zaman sizleri düşünüyor ve sizinle ilgili iyi haberler almayı kaygı içerisinde bekliyorduk.

Sevgili babacığım ve sevgili kardeşim Solo, size şunu söylemeliyim ki Tanrı bizi savurup atmadı… Bugün buraya beni hayatımın zor anlarında ellerinden geldiğince desteklemiş olan iyi bir aileye sahip olarak geldim ve onlara çok teşekkür ederim.

Yukarıda bulunduğunuz yerden baktığınızda ailemizin tümünü de birlikte görecek ve bundan gurur duyacaksınız…

Bu harika ailede işte eşim Vasos buradadır, eğer burada olabilmiş olsaydın baba onun iyi yürekliliğine ve değerine müteşekkir olacaktın… Sana çok benziyor…

Ailem büyüdü babacığım, şimdi artık üç tane torunun var ve sevgili kardeşim Solo, senin de yeğenlerin var, onlar da Pavlos, Argiro ve Yorgos’tur. Hiçbir zaman dedeleri ya da dayılarıyla tanışma, sizlerle oynama, şakalaşma ya da tavsiyelerinizi alma fırsatı bulamadılar…

Anneciğim sizlerle ilgili birşeyler öğrenmek için her tarafa koşturdu durdu… Sürekli olarak ona gittiği yerlerde çaba göstereceklerine dair vaalerde bulunuyorlardı. Ben bunları anlık vaatler olarak niteliyordum her zaman… Yüksek rütbelerdekilerin hiçbiri hiçbir zaman gelip bizi desteklemedi, bir şeye ihtiyacımız var mı diye sormadı, bize tavsiyelerde bulunmadı. Sizlerle ilgili birşeyler bilen, başınıza neler geldiğini söyleyecek hiç kimsecikler bulunamadı… Ve bizler sürekli olarak umut içerisinde yaşıyorduk…

Çok fazla “Neden?” soruları vardı ve ne kadar uğraşırsam uğraşayım, bana yanıt verecek kimsecikleri bulamıyordum!

Hiç kuşkuya yer vermeyecek biçimde anladığım teş şey, fanatizm ve nefretin bizi şu anda bulunduğumuz noktaya getirmiş olduğudur! Ötekiler yani sözde milliyetçiler masum insanlara yaptıklarını yaptılar ve ne yazık ki bunun büyük bedelini pek çok diğer kişi gibi biz ödedik, bunu da bugün sizin gibi iki büyük insanı, biriniz 42 yaşında, biriniz henüz 18 yaşındayken toprağa vererek yapmaktayız – siz ki köylerinizde, işinizde gücünüzdeydiniz, gelecek için, aileniz için düşleriniz vardı, hiç kimseyi incitmemiştiniz ve hiçbir olaya karışmamıştınız…

Herhangi bir olaya karışmamış olduğunuz içindir ki köyde kalmamıza karar vermiştin sevgili babacığım, nedeni buydu işte…

Ne yazık ki seni kendi köyümüze, Komikebir’e defnetme şansını bulamadık, o köy kü çok seviyordun, tüm ailemiz için bu köyde yeşerecek düşler kurmaktaydın…

Seni bugün burada, Leymosun’da toprağa veriyoruz, bizi bunca yıldır konuk eden Leymosun’da… Öyle olsun, yeter ki tekrar yeniden birlikte olalım! En azından birer mezarınız olacak, defnedildiğiniz yer belli olacak… Yeni eviniz burası olacak ve ben gelip sizler için mezarlarınıza mum yakacağım ve birlikte bizi ilgilendiren konuları konuşacağız… Ve size anlatacak çok şeyim vardır…

Bir keresinde anneme söz vermiştim, artık mücadele edecek ve seni aramaya devam edecek takadı kalmadığında ona benim bu mücadeleyi sürdüreceğime dair söz vermiştim, anneciğime kendisi ölmeden önce sizleri mutlaka bulup ona götürmeye söz vermiştim… Ona dinimize uygun düzgün bir cenaze töreni yapacağımıza ve birer mum yakacak birer mezarınız olacağına dair söz vermiştim. Ona vermiş olduğum sözü bugün yerine getirmiş oluyorum.

Kutsal kemiklerinizin bulunduğu burada bugün yeni bir söz veriyorum… Bu da, Barış, Uzlaşma ve Kıbrıs’ın Yeniden Birleştirilmesi için elimden geldiğince mücadele etme sözüdür. Her zaman bize söylediğin gibi babacığım, herkes için bir Kıbrıs… Bölünmek için çok küçüktür adamız ancak hepimizi sığacak kadar da büyüktür…

Artık gözyaşları akmasın! Artık haksız yere kan akıtılmasın! Kadınlar karalara bürünüp çocuklar öksüz kalmasın! Yeter!...

Sözlerimi bitirirken şunları da söylemek istiyorum:

En büyük teşekkürü Kıbrıslıtürk araştırmacı gazeteci Sevgül Uludağ’a etmek istiyorum, o büyük bir Kıbrıslı kalbe sahip sade bir insandır ve 2008’den beridir yanımda durarak beni hem moral, hem de psikolojik olarak zor dönemlerimde desteklemiştir ve bugüne kadar da arkadaşımdır.

Öykülerimizi çalışmakta olduğu Yenidüzen ve Politis gazetelerinde yazarak beni şahitlerle temasa geçirdi ve yavaş yavaş imkansız olanı başardık.

Kendi bölgelerindeki katiller hala hayatta olduğu halde, çok şeylerini riske atarak yanımızda bulunan ve karşılığında hiçbir şey beklemeksizin, bilgileri ve ısrarlarıyla Kayıplar Komitesi’nin gömü yerini belirlemesini, kazmasını ve bugün bu cenaze töreninin yer almasını sağlayan o isimsiz Kıbrıslıtürk kahramanlara da kamuoyu önünde çok büyük bir “Teşekkür” etmek istiyorum…

Kayıp Şahıslar Komitesi’nin üyelerine de büyük bir “Teşekkürler” diyorum, iki toplumdan antropologları, arkeologları, genetikçileriyle bilginin toplarlanıp belgelenmesine yardımcı olmuşlardır.

Son olarak sizlere, tümünüze, burada bu cenaze törenine katılan yalnızca Kıbrıslırumlar’a değil, Kıbrıslıtürkler’e de çok teşekkür etmek istiyorum, varlığınızla babamla kardeşimin bu son yolculuklarında anılarını onore ediyorsunuz…

Sizleri örtecek bu yabancı yerdeki toprak, ışığa dönüşsün!

Her zaman sizi hatırlayacağız!”

(Gina Chappa’nın Rumca’dan İngilizce’ye çevirdiği metinden Türkçeleştiren: Sevgül Uludağ).