Kuruduk!

Serhat İncirli

KKTC'ye içme su sağlayan, Mersin'in Anamur ilçesindeki Alaköprü Barajı'ndaki su miktarı yaklaşık yüzde 80 azaldı…

-*-*-

Kasım 2025, Kıbrıs Adası’nda kayıtlara geçmiş en sıcak ikinci “Kasım ayı” oldu… Geçtiğimiz Kasım ayında hava sıcaklığı, 1991 – 2020 ortalamasının 3.8 derece santigrat üzerinde gerçekleşti…

-*-*-

Kıbrıs’ta Kasım 2025 – Ocak 2026 dönemindeki yağış beklentisi de ortalamanın en az yarısın kadar gerçekleşeceğini gösteriyor…

-*-*-

Yani Kıbrıs’ta sıcaklıklar arttı ve su kaynakları daraldı… Ada’nın su ihtiyacı kritik pozisyonda… Kıbrıs Cumhuriyeti, denizden arıtmak için çeşitli uluslararası ortaklı yatırımlar yapıyor… Uzmanlar, acil eylem planları ile uğraşıyor…

-*-*-

Kıbrıs Cumhuriyeti Orman Dairesi Müdürü Savvas Ezekiel'e göre, kuraklık Kıbrıs ormanlarına ciddi şekilde zarar verdi ve bazı bölgelerde ağaçların yüzde 40'ı çoktan kurudu.

-*-*-

Geçtiğimiz günlerde bir radyo programına katılan Ezekiel, durumun benzeri görülmemiş olduğu ve adanın en eski ormanlarını tehdit ettiği konusunda uyardı.

-*-*-

Ezekiel’e göre, “olgun sedir ağaçları ve çamlar yağış azlığı nedeniyle öldü”.

-*-*-

Kıbrıs Cumhuriyeti’nde Yeşiller Partisi eski lideri Charalambos Theopemptou, zeytin, harup ve çamların, devam eden kuraklıkla birlikte kitlesel ölümler yaşadığını vurguladı…

-*-*-

Yine Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki Su Kalkınma Departmanı (DDD) yetkilisi Giorgos Kazantzis, Kıbrıs'ın doğal su kaynaklarını kolayca yenileyemeyeceğini ve “denizden” (tuzlu sudan) arındırmaya olan bağımlılığını sürdürmesi gerektiğini söyledi.

-*-*-

Kazantzis, yapay yağmur veya bulut tohumlama teknolojisinin, bulutları yönlendirme zorluğu ve dolu veya su baskını riskleri nedeniyle Kıbrıs'ta meyve verme olasılığının düşük olduğunu da sözlerine ekledi.

-*-*-

KKTC mi?
KKTC’de bu konu hiiiiiç kimsenin derdi değil!

-*-*-

Bizde Allah’a şükür, hiiiiiç sorun yok!

-*-*-

Bu konuları düşünen olduğunu hiiiiç sanmıyorum!
Kıbrıs kurumuş!
Su bitmiş!
Ağaçlar top yekun ölmüş!
Kimin “MİK”inde!

-*-*-

Müsteşar tutuklanıyor, MİK Başkanı tutuklanıyor, en önemli siyasetçilerden biri sahte diplomadan mahkemede, maliye geri ödenilemeyecek seviyede borçlanmış, ihaleler darmadağın, okullar konteyner parkı…

-*-*-

Ve erken seçim?
Erken seçim yağışları artırmayacak!
Erken seçim nüfus planlaması da yapmayacak!
Erken seçim, mevcut enkazı, başka bir partiye veya başka partilere bırakacak sadece!

-*-*-

Hemen şimdi, şu anda bir şeyler yapmak, bu konuyu ele almak, “su yok – çare nedir?”i konuşmak, tartışmak çok mu zor?


Annesiz bir yaşamın ilk günü

Dün sabah annesiz bir güne ilk kez uyandım…

-*-*-

Sevgili Şener Levent, “Anne vatandır… Ölünce oralarda kalmak istemezsin…” dedi…
Yani seni doğduğun topraklarda tutan en değerli varlıktır anne!
Ben öyle anladım…

-*-*-

Annem Hatice Teralı İncirli’nin vefatı nedeniyle bizleri yalnız bırakmayan, cenaze törenine iştirak eden; gerek telefon, gerek sosyal medya ve gerekse bizzat gelerek başsağlığı dileklerini ileten tüm dostlarımıza, ailemize, iş arkadaşlarımıza ve köylülerimize ablam ve şahsım adına en içten teşekkürlerimi sunarım. 

-*-*-

Çok seveni olduğunu biliyordu ama bu kadar çok olduğunu eminim hiç tahmin edemezdi… 

-*-*-

Ölüm, yaşamın en acı gerçeğidir…
Ve bir sırdır…

-*-*-

“Öteki taraf” olduğuna inanan çok insan var…

-*-*-

“Babacığın çağırdı” diyen oldu mesela…
“Babam yanında, ablası, abisi, kardeşi, annesi, babası da çağırmış olabilir” dedim gülerek!

-*-*-

Ölüm acı bir gerçek!
Babamın gidişinden yaklaşık 11 ay 10 gün sonra annemden gitti…

-*-*-

“Kurtuldu” dediğimiz anlar olmadı diyemem!

-*-*-

Yaşlanmanın en gerçek görüntüsü üzerindeydi…
Çok heyecanlı, çok neşeli, çok şakalı, çok sevecen, çok içten, çok hareketli, çok üretkenlik tamamen gitmişti!

-*-*-

Bir ay kadar önce ablam kötü bir kaza geçirdi…
Normal koşullarda ablamın mosmor olmuş suratını gördüğünde ortalığı velveleye vermesi gereken biriydi; sadece baktı, bir şey demedi…

-*-*-

“Film kopmuştu” dediğimiz cinsten bir durum… 

-*-*-

Şimdi, babamın son günleri özellikle ağır ve çok hızlı demans sebebiyle bayağı zordu…
Annemin son zamanları o kadar zor değildi diye düşünüyorum…

-*-*-

Her ikisinin bu son günlerine de hayatlarının her zorluğuna da ablam ve eniştem koştu hep… 
Onların hakkı elbette ödenmez…

-*-*-

Ama diyeceğim şudur ki; bu ülkede, yaşlı bakım evlerinin bir kültür, bir konfor, bir hizmet, bir kolaylık, bir medeniyet, bir şart olarak kesinlikle devlet tarafından organizesi gerekiyor…

-*-*-

Çok sayıda aile bu sıkıntıdan dolayı ciddi zorluklar yaşıyor…

-*-*-

İnsan ömrü 50 yıl öncesine göre uzamış durumdadır ve yaşlı bakımı – engelli hizmetleri ne yazık ki bu ülkenin en zayıf olduğu “sosyal hizmet” alanlarıdır…

-*-*-

İlgili bakanlığın veya hükümetin yanında, sivil toplum kuruluşlarının da bu konuda daha “üretken” olmaları gerektiği inancındayım…

-*-*-

Haaa bu arada eklemem lazım; bayramlar artık eski bayramlar gibi olmayacak… 
Çocuklarıma, “neneden geçtiniz mi?” diye klasik sorumu hiç sormayacağım… 

-*-*-

Annem son zamanlarda gerçekten çok kötü görünüyordu…
Ve ablam her aradığında, telefonda adını gördüğüm anda, “aman!” derdim; artık demeyeceğim… 

-*-*-

Bir kez daha annemizin vefatı üzerine acımızı paylaşan, cenaze törenimize gelen, mesaj ve telefonlarla destek olan herkese binlerce kez teşekkürler. Allah hepinizden razı olsun.

-*-*-

Not: Fotoğrafı Sayın Şaziye Kurt’un paylaşımından (ç) aldım… İzinsiz kullandığım için özür dilerim… Kitap da kendisine aldığım son hediyemdi…