Hiç düşündünüz mü bizim gibi kapalı ve “üretemeyen” bir toplumda sporun temel kaynağı nedir diye.
Veya sporcu altyapısının neler olabileceği aklınıza geldi mi hiç?
Kulüpler mi?
Her hangi bir branşta açılan okullar mı yoksa.
Yoksa eğitim yuvaları mı?
Bu sorulara tek tek cevap verecek olursak, “sporcu altyapımızın temel kaynağı”, bana göre eğitim yuvalarıdır. Yani okullardır. Buraya yeniden geleceğim.
Bir kere kulüpler, sporcu altyapımızın temel kaynağını teşkil etmiyor. Çünkü kulüplerin altyapıları, yılın belli zamanlarında önem kazanır. Öğrencilerin tatillerinde faaliyetler çoğalır o kadar. Bunun dışında, kulüplerin altyapılarında spor eğitimleri verimsizdir.
Buna birde “eğitimi veren kişilerin” eğitimlerinin “yetersizliğini” eklersek, çocukların yetenek gelişimleri süreç içerisinde istenilen düzeyde olmaz.
Sporumuzun yıllardan beridir yaşadığı en büyük sıkıntı budur.
Spor okullarını ki bunlarda genelde yaz aylarında faaliyetlerini çoğaltırlar değerlendirecek olursak, tamamen “maddiyata yönelik” olduğunu görebiliriz. 15-20 çocuk topla, ayda 100 TL al, işlem tamam.
Ailelerde dünden razı zaten, çocuklarının biraz enerji sarf etmelerine, 100 de veriler, 200 de…
Peki, hiç gördünüz mü, kulüplerin veya spor okullarının altyapılarından yetişip, “üst düzeye gelip”, sınırların ötesindeki takımların, dikkatini çeken yetenekleri?
Biraz daha açacak olursak, mesela, futbolda Sabri ve Raif kardeşlerin yıllardan beri çok yetenekli olduklarını söylüyor herkes. “Bu iki futbolcuyu al, zirveye oyna” yorumlarını futbolla ilgilenen hemen hemen herkes yapmıştır.
Ancak bu iki futbolcunun Türkiye’nin en alt liglerinde bile top koşturamayacağını biliyoruz. Yetenekleri, küçük yaşlarda aldıkları veya alamadıkları eğitimlerden tam anlamıyla gelişmemiştir
Basketbolda bunu hiç görmedik.
Voleybolda hiç hiç…
Hentbolda, badmintonda da yok.
Triatlon veya yüzmede üst yetenek imkansız.
Çullusine yarışlar, sağlık amaçlı faaliyetler.
Atletizmde bir Meliz çıktı, avrupa ve dünya şampiyonlarında, olimpiyatlarda boy gösterdi o kadar. Peki kendisinden bekleneni veremediğini veya kendi kapasitesinin altında dereceler yaptığını sorguladık mı?
Bir parça toplumsal zihin açılımlarına ve verimliliğine yansıyan sportif faaliyet yapıyoruz aslında bu ülkede o kadar.
Gelelim yazımızın başındaki konuya… Sporcu altyapımızın temel kaynağı, eğitim yuvalarıdır? Evet eğitim yuvalarıdır. Temel budur. Bu temelin üzerine, kulüp altyapılarını ve spor okullarını kurarsak ama PLANLI VE PROGRAMLI olmak kaydıyla başarılı ve “üst düzey” yetenekli sporcuları görebiliriz.
Örneğin, hemen hemen her bölgenin okullardaki spor başarılarının başarıları hiç değişmez.
Güzelyurt’ta atletizm ve futbol.
Gazimağusa’da önce voleybol, ardından atletizm.
Nebileyim, Yenierenköy, voleybol biraz da uzun mesafe koşuları…
Girne’ye bakacak olursak, son 15-20 yıla 23 Nisan İlkokulu’nun damga vurduğunu görürüz. Özellikle de atletizm branşında çok önemli başarıları olmakla birlikte, anatomik yapısı iyi, yetenekli çocukların pistlerde boy gösterdiğini gördük.
İlkokul süreci tamamlandıktan sonra da, her şeyin kaybolup gittiğine tanıklık ettik ve ediyoruz.
Ne futbol, ne atletizm, ne voleybol. Hiçbir şey yok.
Bu örnekleri çoğaltmak mümkün.
Temel sorun ve sıkıntı “üçlü koordinasyonu” sağlayamamış olmamızdır. Yani, okullar, spor okulları ve kulüplerin koordinasyonunu