“Kufez’in masum kurbanlarını anıyoruz…”

Sevgül Uludağ

Kufezli Dr. Loizos Loizos, Kufez’in masum Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum kurbanlarını yazdı… Bir okurumuzun yardımlarıyla Paralimni’de bir kuyuda kalıntıları bulunan ve Kufez’de defnedilen “kayıp” Kemal Mehmet Emin Demiröz’ün mezarını ziyaret ederek çiçek koydu…

 

Kufezli Dr. Loizos Loizos, Kufez (Çamlıca) köyünün masum Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum kurbanlarını yazdı… Bir okurumuzun yardımlarıyla Paralimni’de bir kuyuda kalıntıları bulunan ve geçen yıl Kufez’de defnedilen “kayıp” Kemal Mehmet Emin Demiröz’ün mezarını ziyaret ederek çiçek koyan Dr. Loizos Loizos’un sosyal medyadan paylaştığı yazısını okurlarımız için derleyip Türkçeleştirdik.

Kendisi de bir “kayıp” yakını olan ve iki toplumlu barış etkinliklerinde yıllardır aktif ve gönüllü olarak çalışan Dr. Loizos Loizos’un kaleme aldığı “Kufez’in masum kurbanlarını anıyoruz” başlıklı yazısı özetle şöyle:

“1974 işgalinden önce Kufez, Lefkonuk yakınlarında küçük bir köydü… Barışçıl ve üretken bir kydü ve burada Hristiyanlar’la Müslümanlar, 1964 yılına kadar herhangi bir kavga dövüş olmaksızın barış içerisinde yaşamaktaydılar.

Aralık 1963’te iki toplumlu çatışmalar başladığında ve 1964’ün ilk çeyreğinde de Kufez’de insanlar arasında barış hakimdi.

Mayıs 1964’te Mağusa’da Yunan subayları Pulios ve Kapota ile Konstantinidis Konstantinidis’in öldürülmeleri arından, Mağusa bölgesinde çok sayıda Kıbrıslıtürk tutuklanarak bir misilleme olarak paramiliter güçler tarafından öldürülmüşlerdi…

Bu masum kurbanlar arasında Kufezli iki işçi vardı, Kemal Mehmet Emin Demiröz ve kaynatası (Ahmet) Karaca… O günden sonra intikam zehiri insanlar arasına sızmıştı… 1966 yılında Kufezli Kiriakos Solomos, köyün dışında öldürülmüştü… Korkuya kapılan köy sakinleri de yavaş yavaş köyü terk ederek Lefkonuk civarındaki Kıbrıslırum toplumuyla birlikte yaşamaya gitmişlerdi.

1974 yılına gelindiğinde, köydeki tek Kıbrıslırum aile, amcam Mihalis ve nenemle dedemdi… Muratağa-Atlılar-Sandallar köylerindeki Kıbrıslıtürk sivillerin topluca öldürülmesi ardından – ki aralarında bir zamanlar Kufez’de yaşamış olanlar vardı – bir misilleme olarak 22 Ağustos’ta 52 yaşındaki amcam Mihalis ile 16 yaşındaki oğlu, yeğenim Loizos’u öldürdüler.

Bu Kıbrıslırumlar’la Kıbrıslıtürkler kurbanların hiçbiri de toplumlararası çatışmalarda rol almamışlardı. Onlar silah kullanmayı bilmiyordu ve toplumlar arasındaki şiddet olaylarına da hiçbir zaman katılmamışlardı. Bunlar emeğiyle geçinen, işinde gücünde insanlardı… Bu masum insanlar işbirliği, barış ve birlikte üretken biçimde yaşamaya katkıda bulunan insanlardı… Bu insanlar anormal bir durumu yaratıp kışkırtan ve bunu kontrol edilemeyecek boyutlara sürükleyenlerin masum kurbanları idi…

Bugün bu masum kurbanları bu paylaşımımla anmak ve Kıbrıs sorununun bir tanığı olarak bunu yapmak istiyorum.

Kemal Mehmet Emin Demiröz’ün oğlu Hasan’la daha önce Lefkonuk’ta görüşmüş ve ailelerimizin başına gelenler yüzünden üzüntülerimi ifade etmiştim. Kemal’dan geride kalanlar bulunduktan sonra Kufez’de onun mezarına gittim, Kufez Mezarlığı’na Kemal’ın mezarını ziyaret etmeye Kufezli arkadaşım Mehmet Terzi ve Kufezli bir diğer arkadaşım Hristakis’le birlikte gittim ve anısına Kemal’ın mezarına çiçekler koydum… Bugün bu paylaşımımla tüm masum Kıbrıslıtürkler’i ve Kıbrıslırumlar’ı anmak istiyorum…

Köy içerisinde bir bütün olarak hiçbir cepheleşmenin ya da çatışmanın olmadığı, iki yüz kişilik bu küçük köyden on yıl içerisinde onca masum kurban verildiğini düşünecek olursak, Kıbrıs’taki iki toplum arasında yaratılmış olan sorunun büyüklüğünü düşünün bir!

İki toplumun kaygılarını, korkularını ve önyargılarını aşarak karşılıklı özür dilemesinin ve ortak yurtlarını birlikte inşa etmek için birlikte ilerlemelerinin zamanı gelmiştir.

Cami ve kilise birlikte var olabilir, bugün Kufez’de var oldukları gibi… Kıbrıslırumlar’la Kıbrıslıtürkler birlikte çalışabilirler, birlikte yaşayabilirler, ana-babalarımızın, nene-dedelerimiz yaşamış olduğu gibi… Hep birlikte bu hayatın ürünlerini ve yaşama sevincini paylaşabiliriz. Ayrılık ve dikenli tellere değmez…

Kıbrıs, taksim edilmek için fazla küçük, hepimizi içine alacak kadar da büyüktür…”


 

 Dr. Loizos Loizos’un mezarını ziyaret ettiği Kemal Mehmet Emin Demiröz kimdi?

 

NAAFİ’deki işyerinden alınarak “kayıp” edilmişti…

 

NAAFİ’den alınıp “kayıp” edilen Kemal Mehmet Emin henüz 37 yaşındaydı…

 

Mart 2012’de bir Kıbrıslırum okurumuzun bize, bizim de Kayıplar Komitesi’nin Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum yetkililerine göstermiş olduğumuz Paralimni’de bir kuyuda ondan geride kalanlar bulunan Kemal Mehmet Emin, beş çocuk babasıydı…

Paralimni’de 2012’de Kayıplar Komitesi’ne göstermiş olduğumuz kuyuda Kayıplar Komitesi Şubat 2015’te kazı başlatmış ve bu kuyuda üç “kayıp” Kıbrıslıtürk’ten geride kalanlar bulunmuştu…

NAAFİ’de çalışırken 11 Mayıs 1964’te bazı Kıbrıslırumlar tarafından alınarak “kayıp” edilen bu üç Kıbrıslıtürk’ten Kayıplar Komitesi tarafından DNA testleriyle kimlik tespiti yapılan Kemal Mehmet Emin, “kayıp” edildiği zaman henüz 37 yaşındaydı ve beş çocuk babasıydı… En büyük çocuğu 15, en küçük çocuğu henüz ikibuçuk yaşında olan Kemal Mehmet Emin, gene Kufezli olan Ayşe Kemal’la evliydi…

Beş çocukla perişan halde geride kalan Ayşe Kemal devletin kendisine bağladığı küçük bir “şehit maaşı”yla ve hayvancılık yaparak hayatta kalmış, evlatçıklarını okutup evlendirmişti… 1928 doğumlu olan Ayşe Kemal, sevgili eşinden geride kalanların bulunduğunu göremeden 2007 yılında vefat etmişti…

11 Mayıs 1964’te çalıştığı işyeri olan Mağusa’da NAAFİ’den bazı silahlı Kıbrıslırumlar tarafından alınarak “kayıp” edilen Kemal Mehmet Emin’den geride kalanlar 28 Temmuz 2016’da Kufez’de (Çamlıca) düzenlenen askeri bir törenle sevgili eşi Ayşe Demiröz’ün yanında toprağa verilmişti.

Törende herkesi etkileyen bir konuşma yapan “kayıp” Kemal Mehmet Emin’in oğlu Hasan Demiröz şöyle demişti:

“Değerli kardeşlerim ve değerli konuklar,

Öncelikle bu zor günümüzde yanımızda olduğunuz için hepinize teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlar, bundan 52 yıl önce ben henüz iki yaşında iken çocuklarına ekmek parası kazanmak için gittiği Mağusa’da NAAFİ’de EOKA’cı, eli kanlı katiller tarafından yakalanıp katledilen ve iki arkadaşıyla bir kuyuya atılan babamız, tam 52 yıl bu karanlık ve derin kuyuda iki arkadaşıyla kaderini paylaşmıştır.

Bu olayı 13 yaşında olan bir Rum çocuğu tesadüfen görüp yıllar sonra sevgili gazeteci Sevgül Uludağ’ı arayıp, Sevgül hanım da kayıpları bulma gönüllüsü olan Hristina ile birlikte oraya gitmiş, (bu Kıbrıslırum) kuyunun yerini kendilerine göstermiştir.

Bu vesile ile kayıplar bulunmuştur.

Kayıplarımızın bulunmasına sebep olan bu cesur yürekli insanlara buradan selamımı yolluyorum.

Değerli arkadaşlarım, soruyorum: Bu masum insanları öldürmekle elinize ne geçti? Fakat bu zihniyet sevinmesin. Bizler evlatları olarak kin ve nefretle değil, yurt sevgisi, insan sevgisi ile büyüdük, bununla da övünüyoruz.

Yüzleşmeden hep korktuğum bu olayla şimdi yüzyüzeyim. Bunu da yaşadığım için şükrediyorum.

Babamız artık köyüne geri döndü. O karanlık ve derin kuyudan kurtulup artık özgürlüğüne kavuşmuştur.

Ben artık babamın özgür olduğuna inanıyorum.

Ruhu köyün üzerinde gezip bir ışık olup köyünü, ovaları, dağları aydınlatacaktır.

Babamızı burada köylüleri, akrabaları, komşuları, annesi, babası, evlatları, torunları ve en önemlisi rahmetli anacığım onu beklemektedir.

Değerli kardeşlerim, burada bulunan Güvenlik Kuvvetleri personelimize, belediye başkanıma, sendika başkanıma ve çalışma arkadaşlarıma, Şehit ve Malul Gaziler Dernek Başkanı’ma, Kayıplar Komitesi’ne ve özellikle Zühre hanıma ve babamızın bulunmasına sebep olan ve insanlığa katkılarından dolayı şu an aramızda olan Sevgül Uludağ’a minnet ve şükranlarımı sunuyorum…

Sağolun, varolun…”