Siyaseti “istismar” ederek “geçinmek” konusunda, “profesör” seviyesine çıkmış sayılırız artık!..
Siyaset kurumu da bu duruma dünden razı zaten....
***
Bu işin uzmanı bol ülkemde…
Bireyler…
Sendikalar…
Sivil toplum…
Medya…
***
“Hak edilmemiş” bir “kazanım” mı sağlanacak, hemen siyaset üzerinden kopartılır bir “yaygara” !..
Çünkü alışmıştır herkes, siyasiler böylesi bir yaygaradan TIRSAR!..
“Bunun için mi size oy verdik” diye başlayan cümleler çok kullanılır, bu nedenle!..
Çünkü “oy”, sanki bir “diyet” gibi atılır sandığı…
Ve olmalıdır bir “bedeli” mutlaka…
***
Birisi bir “yanlış” mı yaptı, “aman kurcalanmasın fazla”, hemen “siyasileri” devreye koyar…
Toplumda önemli bir “çoğunluk” vardır ki, duruma göre, her an, her “partili” olabilir…
“Yandaşlık” ve “karşıtlık” üzerinden bir dil büyür, çoğalır, yığınlaşır her gün her gece…
İlgili ilgisiz her yerde, ya bir partinin ya da vekilin ismi sıkıştırılır araya...
***
Böylesi bir yapıda, “suçlu” kolay kolay kalkmaz ayağa…
Hemen geçer savunmaya:
“Bu bir siyasi komplo!..”
Öyle ya…
“Başarısızlık” kırmızıbiberdir, kimse sürmez ağzına…
Başarıya gelince, bal, badem, ekmek kadayıfı, yala da korkma!..
***
Siyasetin bu kadar kolay istismar edilmesinin, ilgili ilgisiz kullanılmasının sebebi, elbette popülizmdir…
Ve cehalet... Ve geri kalmışlık...
İlkesiz, değersiz, kendi güvensiz ve konum sevdalısı siyasileri unutmamak gerekir ayrıca...
Bir de, onları seçen, peşlerinden koşan, onların varlığı ile var olan budalaları…
“Senin partin, benim partim” üzerimde sürer gider bu parti!..
Maskeli !..
“Yüzsüz” bedenler gizlenir böylece…
Tiksindirir insanı, ha bire büyüyen, ‘bukalemun’ bahçesi...