KTHY CAS çalışanları ve mücadeleleri

Kutlay Erk

Ansızın geldiler, biraz kalabalıktılar… Toplantı masasına oturduklarında yorgun değil ama nefessizdiler… KTHY çalışanı idiler, ellerine tutuşturulan bir evrakla CAS’ta göreve gönderildiler. Sonra da onlara “buyurun işsizliğe” denildi…
Öfkeleri vardı… Terk edilmiş, örgütsüz kalmışlardı… Biraz çaresiz gibi görünüyorlardı. Neyi nasıl yapacaklarına dair deneyimleri yoktu, moralleri bozuktu. Ama, inançları ve kararlılıkları vardı… Birbirlerine kenetlenmiş altmış dokuz kişi idiler…
Ellerinde bir belge… Onlara göre bu belge onların da özelleştirme yasası altında kamuda görevlendirilmelerine hak veriyor ama reddedilmişler… İşsiz, aşsız kaldılar, kalacaklar… Aileleri var, okulda çocukları var; kiminin eşi hamile ve doğum yapacak… Gelirlerine güvenip borca girmişler… Şimdi ne olacak?!. Ve hakları var, hakları ne olacak?!.
Toplantıdan, “galiba haklarınız var ama hukuken soruşturmak gerek; varsa yanınızdayız” sözüne sarılarak çıktılar… Artık onlar için hedef haklarını hukuken belgelemek ve hak olanı almak için birbirlerine kenetlenerek mücadele etmekti. Hukuk olumlu görüş verdi… Haklıydılar… Haklarını kullanmak istiyorlardı… Eylemlerinin başında onların, ne haklı olduğuna, ne de haklı olsalar dahi haklarını kullanabileceklerine CTP-BG’den başka pek de inanan olmamıştı.
Evet sıkıntı vardı ama ortada kullandırılması gereken bir de hak vardı… Bunu gerçekleştirmenin mali kaynağı ve görev noktaları da çözülmeliydi. Bir de zamanında “sizin işiniz tamamdır, devamdır, özelleştirme yasası altında istihdama müracaat etmeye ihtiyacınız yoktur” diye yanıltıldıkları için yasal süreci yitirmiş olmanın sıkıntısı vardır. Akşamdan sabaha çözülmesi olası olmayan, zaman gereken bir durum; ama devam eden hayatın ihtiyaçları için gelir de şart…
Çadıra girdiler, hep beraber… Eylem yaptılar, hep beraber… Yumak oldular, yumruk oldular… Taşkın olmadılar, şaşkınlık yapmadılar; bölmek isteyenlere, yıldırmak isteyenlere itibar etmediler… Kırmadılar, dökmediler, hakaret etmediler, aşağılamadılar… Çadırda ve eylemde çok barışçıl durdular. Zaman-zaman gerildiler; gergin geldiler, sakin gittiler… Zaman-zaman umutsuzluğa girdiler; umutsuz geldiler, umudu yenileyip gittiler… Kolay değildi, okula giden çocuğa harçlık verememek… Eş doğum sancısında, kendisi parasızlığın sancısında… Kolay değildi bankalara borç ertelemek, kredi kartını ödeyememek… Ve ailelerin desteği ile yaşamı sürdürmek kolay değildi… Evin elektriği de kesildi kesilecek…
En zoru başardılar… Hiçbir koşula yenilmemek, hiçbir tahrike gelmemek, hiçbir popülist söyleme itibar etmemek… Ve bütün kalmak… Kolay değildi; başardılar… İnançları sarsıntı geçirdi kimi anlarda ama kaybetmediler… Kimi anlarda sabırları tükendi ama kendilerini kaybetmediler… Kimi anlarda çadırdan yola taşmak istediler ama aşırılığa kaçmadılar… Direndiler… Açlık grevine girdiler… İlgi baskınına uğradılar; onları işsiz bırakan dahi ziyaretlerine geldi ve sıkılmadan kameralar önünde ahkam kesti. Ona dahi tahammül ettiler… Provokatörler geldi, attı-tuttu; onlara dahi “bizim üzerimizden siyaset yapma” demediler… Biliyorlardı ki emeğin partisi ve onun büyük ortağı olduğu hükümet çözüm üretmek gayreti içindedir.
Sonuçta sorun çözüm sürecine girdi, yasal zemin düzenlendi; çadırda ve açlık grevinde kışlamak son buldu… Şimdi artık kamuda görevlendirilecek iş noktalarını belirleme aşamasıydı…
Ansızın geldiler, biraz kalabalıktılar… Toplantı masasına oturduklarında yorgun ama nefesli idiler… Moralleri düzgündü, biraz heyecanlı gibi görünüyorlardı ve inançları ve kararlılıkları yeni bir çalışma yaşamına uyum için vardı… Öfkeleri dinmişti… Terk edilmişlik, örgütsüzlük bitmişti… Neyi nasıl yaptıkları onlar için artık bir deneyimdi ve birbirlerine kenetlenmiş altmış dokuz kişi olmanın mutluluğuna varmışlardı… Gururluydular… Toplantıdan çıkarken “haklarınız vardı, mücadele ettiniz ve kazandınız; kendinizle gurur duyun” sözüne sakin bir olgunlukla teşekkür ederek çıktılar… Artık onlar için hedef yeni çalışma yaşamında işine – aşına sahip çıkmaktı…
Emek en yüce değerdir. Emek için kavga en yüce kavgadır. Emeği maddi olarak sömürülmesine karşı çıkmak, manevi olarak sömürülmesine de karşı çıkmadıkça, emekçilerin haklarını ve hak kazanma kavgasını sadece siyasi provokasyon ve popülizm malzemesi olarak kullananlara da karşı çıkmadıkça yavan kalır. Emek, boş keseden atılan vaatlerle değil, gökyüzünü sınır tutan hesapsız eleştirilerle değil, onun mücadelesine verilen ilerici, ilkeli, akılcı ve bilge katkı ile korunup gelişebilir.
Emek en yüce değerdir. CTP-BG bu yüce değerin ilkeli, kararlı ve barışçıl eylemlerini saygı ile selamlar… KTHY CAS çalışanlarına ve ailelerine yeni çalışma yaşamlarında huzur, mutluluk ve başarılar…