Siyasal yaşamda ve düşün dünyasında kroke olma haline girdik. Son dönemlere kuş bakışı, bakalım. Uzun bir süre Kıbrıs Türk halkının, Ekonomik Program hazırlayacağı söylendi. Büyük iddialar ortaya atıldı. “İlk kez program hazırlığı yapıyoruz” denildi.
Peki ne oldu? UBP Kurultay sürecine girdi. Bu süreçte; aday A. Kaşif, hem de Bakan olarak; bu “Ekonomik Programdan haberim yok” dedi. Sunat Atun ona cevap verdi. Sonrası malum. Karşılıklı suçlamalar, sert ve düzeysiz, UBP Kurultay süreci. Kurultay sonuçlandı. Öyle bir sonuç çıktı ki %50 %50. Haydi, başka bir süreç başladı. Mahkeme, Ara Emri. Sonra? A. Kaşif mahkeme kararı ile zafer kazandı, İ. Küçük kaybetti açıklamaları.
Bunlar olurken, bahsedilen bu Ekonomik Program açıklanıp imzalanmadan, Meclis’te Bütçe görüşmeleri başladı…
Bu arada A. Kaşif’ de bir açıklama yaptı .“ Bütçeyi engelleme diye bir tavrımız yok” dedi.
Böylece, “hükümet krizi” beklentisi, Bütçe meselesinde ertelendi..Bu açıklama, içte kriz doğmasını bekleyen fırsat gözlemcilerini, beklentiden uzaklaştırdı.
Ancak, A. Kaşif’in bu açıklaması, birilerine de adım atmak ve tavır geliştirmek için acele davranma şansı verdi.. Bütçe garanti olduğuna göre..
Tartışılmayan programın destekçisi, yani Türkiye tarafı; tartışmadan, desteği talep edenin, yani KKTC tarafının, “destek şu alana da olsun” deme şansını hepten ortadan kaldıracak bir şeklide, Sayın Büyükelçi aracılığı ile o malum açıklamayı yaptı...Kafalar mahkeme avlusunda iken..
Bu durum, imzalanacak kötü bir programdan daha da kötüdür.
Çünkü, kimse, ama kimse, 2013 ve 2015’e kadar olacak bir program dönemini tartışmadı. Okumadı, ele almadı. Üstelikte, 2013’ten başlayacak bu süreci de Sayın Büyükelçi açıklaması ile belirledi..
“ T.C Yardımları, elektriğe, telekomünikasyona, limanlara değil, alt- yapıya verilecek” dedi. Dikkatinizi çekerim, reel sektöre, üretken sektörlere, devletin, ekonominin, yaşamın yeniden düzenlenmesi gereken alanlarına da destek sözü yok. Yalnızca alt yapıya . Üstelikte biliyoruz ki bu alanlarda da yüklenici firmalar yerel firmalar da olmuyor. Elektrik, telefon, limanlara da yok.
İşte, “2013-2015 Ekonomik Programını, Kıbrıs Türk halkı hazırlayacak” sözünden sonra, bunlar yaşandı.. Ne programı hazırlaması, hepten dışımızda olan bir süreç gelişti. Bu süreç ise gerçekte, bizim kısırlıklarımızdan, dar görüşlülüğümüzden yararlanılarak geliştirildi
C.B Eroğlu’nun , İrsen Küçük’ün A. Kaşif’in hırslarını ve Boss kim olacak özlemlerini, bir merkez, çok güzel değerlendirdi. UBP’ yi bu hırslarla birbirine soktu. Onları mahkeme koridorlarına taşıdı, daha istinafı da var bunun.
Dışında kalanlarda, siyaset yapma ve yol alma umudunu, bunların kavgasına bağladı. Resmen, toplum olarak basiretimiz tutuldu. En nihayet, istenen oluştu. Kıbrıs Türk halkı, en kötüsüne geldi. Beğenmediği veya beğendiği bir şeyi tartışmayı bile yaşayamadı. Yani, Ekonomik Programı.
İşte, bence UBP’ nin bu hale sokulması, bilinçli olarak toplumsal muhalefetin, basının, kamuoyunun, sivil toplumun, dikkatinin buna odaklandırılması, hatta LTB’ nin bu hale düşürülmesinin gerisinde, bu ortamlara ulaşmak niyetleri yatmaktadır.Depolitizasyon yaratıldı..
Bunları biri mi planladı? Yoksa, birileri bu süreci değerlendirip, kendi niyetlerine göre durumdan vazife çıkartarak, bunları mı üretti? Buna cevap aramak peşinde değilim. Ama bildiğim bir şey var. Ne isterse olsun, bunu ; hırslar,dar bencilikler, kısır siyasi yaklaşımlarla biz besledik..
Çünkü, siyasal yaşamda, sorunların çözümüne endeksli tartışmalar ve arayışlar içinde değiliz. Birbirini çürütme, suçlama ve ötekini ekarte ederek, kendine yer açma üzerine şekillenen, kısır siyasi anlayışlarla hareket ediyoruz. Ya kurulan tuzağa düştük, ya da ayağımıza kendimiz bayda attık. Ne isterse olsun, sonuçta düştük. Şimdi, kendi kendini yönetme hedefi ile kendi yaşam alanlarımızı düzenleme arayışını, yani, siyasetin odağını, doğru oturtmak ve dibine kadar inmek zamanıdır.