Kötünün, iyiyi de kovmasına izin verecek miyiz?

Cenk Mutluyakalı

“Ya hep, ya hiç” gibi bir sonuç dayatıyor, iradesizlik, ilkesizlik, adaletsizlik…

Bir sepetin içinden çürük elmaları ayırmak yerine…
Ya sepeti yok ediyoruz, tümden…
Ya da çürümeye terk ediyoruz, tümünü…

Siyasi iktidar çürükleri aradan ayıracak iradeye sahip değil, çünkü kendini o çürükler üzerinden var ediyor. Böylece kötü, iyiyi de yok ediyor. Ya da meşhur deyimle, kurunun yanında yaş da yanıyor.

***

“Sahte diploma soruşturması” ile başlayan süreçte özel eğitim kurumlarına yönelik tavır da böyle gelişti.

Üniversitelerden farklı olarak dil ya da meslek sertifikası sunan eğitim kurumlarını yönetmek çok daha kolaydı.

Özellikle ada ülkelerinde böylesi eğitim kurumları önemlidir.
Avrupa Birliği’nin burs programlarından anımsayınız, çok sayıda kişi dil kursları için üç ya da altı aylık, hatta bir yıllık programlar için yurt dışına gider.

Yabancıları ülkeye getirmek, eğitim sunmak, çalışma yaşamına dahil etmek, ekonomiye katkı sağlamak için önemli bir alandır bu… Yeter ki kriterler ışığında hareket edilsin ve titizlikle…

Kıbrıs’ın kuzeyi bu anlamda önemli bir merkez olabilirdi.
Yüzümüze, gözümüze bulaştırdık.

***

Önce 4-5 eğitimi kurumu vardı. Sahipleri de eğitimciydi… Bir anda 29’a yükseldi sayı…
O zaman iş “eğitim”den çıktı, “ikamet izni” vermeye dönüştü.
Sonra bir gece, tek bir mesajla, hem yurt dışından öğrenci alımı durduruldu, hem de ikamet izni…
Böylece “kötülük” kazandı aslında!
Yanlış yapana değil tümüne yaptırım uygulandı.

***

Sepetin içinden çürük elmalar ayrılsaydı keşke…
Tüm sepeti yok etmek yerine…


“Kendi öğrencisine özel ders veren
öğretmenin niye peşine düşmüyorlar?”

Eğitim kurumu sahibi bir eğitimciyle konuşuyorum.
“Kendi öğrencisine özel ders veren öğretmenin niye peşine düşmüyorlar” diye soruyor.

Yasaya göre suç…
Etik de değil.
Eğitimin en ciddi yaralarından biri…
Ama bunun için cesarete, kararlılığa, bedel ödemeye ihtiyaç var.

“Dershanemde Kıbrıslı öğrenci yok, çünkü onlar, kendi sınıf öğretmenleri tarafından kuşatıldılar” diyor eğitim kurumu sahibi…

“Sizin öğrencileriniz nereden” diyorum.
“Libya, Ürdün, Yemen, Somali’den…”

“Bu öğrencilerin kimileri ismini dahi yazmayı bilmeyecek derecede eğitimsiz…”
Üniversitelere kayıt yaptırmak için gelmiş bu öğrenciler…
Eğitim kurumlarına da üniversite aktarmış zaten…
“Bilgisayar kullanmayı öğrensinler en azından” diye…


“Uyardık, dinlemediler”

Bir başka eğitim kurumu sahibi anlatıyor.
Hacettepe Üniversitesi'nde İngilizce eğitimi aldıktan sonra pek çok özel kolej ve dershanede görev yapmış, 15 yıldır özel bir eğitim kurumunu yönetiyor.

"Eğitimin içine eğitimciler değil tüccarlar girince işler bu noktaya geldi" diyor.
"Tüzük, kriter, denetim şart" diyor ısrarla...
“Bizler bu kriterleri özellikle talep ediyoruz. Böylesi kriterler olmalı… O kriterleri yerine getiren eğitim kurumlarının yine eğitim için adaya gelen öğrencisine elbette ikamet izni de verilecek. Kritere uymayanın da kapısına kilit vurulacak. Yöntem bu olmalı…”

Niye böyle olmuyor?
“Olmuyor çünkü eğitim değil farklı amaçlar için bu izni alanlar zaten yandaşlıkla işini görüyor, onlara dokunamıyorlar.”

***

Yılların eğitimcisi bir anısını paylaşıyor.

“2019 af çıktı. Bizim dershaneye de 19 Pakistanlı geldi. İşçi oldukları görünüşlerinden belli… 3 yıldır ülkedeler… İngilizce dil kursuna kayıt yaptırmak istiyorlar. Hedefleri ikamet izni almak... Paraları hazır. Kayıt yapmıyorum.  Sonra bir kişisel bakım kursuna kayıt yaptıklarını öğreniyorum. Bunun önüne geçmek eğitim kurumlarına tümüyle yasaklama getirmekle olmuyor. Kriter ve denetimle sonuç alabiliriz. Unutmayalım, eğitim kurumlarını gidemeyecek öğrenciler, yine aynı koşullarda üniversitelere kayıt yaptıracaklar.”


“Kriterler belirlensin ve nitelikli
eğitim kurumları korunsun”

Ayşe Gürsel, diğer eğitim kurumu sahiplerinden farklı olarak açık ismiyle konuşuyor.

Yılların eğitimcisi Ayhan Gürsel'in kızı, Bilkent Üniversitesi mezunu, University of Greenwich'te yüksek lisans yapmış, University of Northampton'da eğitim yönetimi doktora eğitimi almış.

Şimdi isyan ediyor.

“Şubat 2022 de kontenjanlarımız sınırlandırıldı, geçen ay da hiçbir gerekçe sunulmadan, yurt dışından öğrenci getirme ve ikamet izinleri bir sms mesajıyla durduruldu.”

Tek bir mesajla “izniniz iptal” deniyor.
Bir yanlışı, hilesi, ayıbı varsa iznini iptal eder, yargılar, cezalandırırsınız.
Peki, işini doğru, dürüst, kaliteli, ilkeli yapıyorsa ne olacak?

***

Ayşe Gürsel mağduriyetini şöyle anlatıyor…
“Eğitim Bakanlığı’nın fiziki ve teknik altyapı talepleri olmuştu, yerine getirdik. Eğitim binamızı geliştirdik, yatırım yaptık. Öğrencilerimizle anlaşmalarımız vardı. Hem öğrenci kaybettik, hem itibar kaybı…”

“Önerin nedir” diyorum Ayşe Gürsel’e…
“Kriterler belirlenmelidir. En başta da bu kurumların sahiplerinin eğitimci olması şartı getirilmelidir. Avrupa’yla eş değer kriterler ilan edilerek, tüm eğitim kurumları belirli kriterler eşliğinde kategorilere ayrılabilir. Kolej ya da akademi olarak da buraları yapılandırılabilir. Eğitim alacak kişilerin kriterleri de saptanır ve başvuru koşulları açıklanır. Bu işe hakkını veren ve hem yerli hem de yabancı öğrenciye uzun yıllardır eğitim hizmeti sunan nitelikli kurumlar korunmalıdır.”


Bu işler dünyada nasıl yürüyor?

Adanın güneyi örneğin...
Özel eğitim kurumları için üç uluslararası üniversiteden akreditasyon isteniyor. Bu kurumların sunduğu tüm eğitim programları, Kıbrıs Yüksek Öğretimde Kalite Güvencesi ve Akreditasyon Ajansı (CYQAA) tarafından değerlendirilerek akredite ediliyor.

Avrupa Birliği üyesi ülkeler dışından gelecek öğrencilerin “akademik nitelikleri” de önce özel bir eğitim birimi tarafından inceleniyor. Bu birimin onayladığı öğrenciler diploma ve diğer belgelerini paylaştıktan sonra “Öğrenci Vizesi” ile adaya gelerek, “Geçici İkamet İzni” başvurusu yapıyor. Böylece adada 90 günden fazla yasal olarak ikamet ve eğitim görmesine imkan sağlanıyor.

Almanya’da meslek kurslarını tamamlayan öğrencilere “iş aramak” için de ek ikamet izni veriliyor. Malta’da dil ya da meslek kursuna gelen öğrencilere haftada 20 saate kadar yasal çalışma hakkı tanınıyor.

Bunun en önemli sebebi, yurt dışından “eğitimsiz işçi getirmenin” de önüne geçmek…

Yabancı işçi sömürüsünü engelleyen bir tavır aslında bu…

Eğitimli, kayıtlı, ülkeyi tanıyan ve bilen yabancı işçilere sahip olunuyor böylece…