Kötülük sıradanlaştı

Cenk Mutluyakalı

Ölümün sıradanlaştığı, derin kaygıların içimizi kuşattığı, huzursuzluğun çoğaldığı bir ülkede yaşıyoruz.
Hayatlarımız ucuzluyor.

Dünyanın dışında kalmakla ilişkilendiriyorum, yüzleştiğimiz onca yokluğu… Hukuksuzlukla, keyfilikle, insan haklarına saygısızlıkla…
Umarsızlık, kayıtsızlık ve yalanla…

Siyaset bilimcilere göre sömürge toplumları geride kalır en fazla…
Bağımsızlığını kazanamamış ülkeler…
 

***
Trafikte ölümler sıradanlaştı…
Skandallar sıradanlaştı...
Yolsuzluk, rüşvet sıradanlaştı…
İş bilmezlik sıradanlaştı…
Demokrasi ve iradeye müdahale sıradanlaştı…
Şiddet, taciz sıradanlaştı…
Yobazlık, gericilik sıradanlaştı…
Peşkeş, talan sıradanlaştı…
Sosyal adaletsizlik, eşitsizlik sıradanlaştı…
Kötülük sıradanlaştı kötülük!

“Bu ülkede böyledir” deniyor, normalleşti hepsi, kanıksandı.

***
Sosyal medyada isyan etmek, hayıflanmak, birbirimizi işitmeden konuşmak ve söylenmek dışında geriye ne kalıyor?

Yeniden rollerimize dönüyoruz en ateşli isyanlarımızın hemen ardından…
Dibe çekildiğimiz, sürüklendiğimiz ve ilkelleştiğimiz bir sarmalda dağılıyoruz.

Sebepler yerli yerinde duruyor, hatta çoğalıyor ve yalnızca sonuçlar üzerinden laf yarıştırılıyor.
“Bu ülke daha güzel olacak” diye umut etmek istiyoruz, olmuyor.
Kahretmekten yorulduk…

***
Bir kamyon gelebilir ve üzerinize çıkabilir bir sabah… Ölürken hiçbir suçunuz, ihmaliniz, kusurunuz olmayabilir.
“Turist” derler katilin ismine…
“Alın yazınız” derler zamanla…

İki çocuk, bir sabah babasız uyanır yeni bir güne ve “sarhoş bir sürücü” derler…
Bu kadar sıradan…
Hayatları dağılırken insanların, ıssızlık ve hissizlik çökerken evlerine, onca hayal, umut, düş toprak olurken, unutulur yeniden…***
Dünyanın dışında kalmakla ilişkilendiriyorum, yüzleştiğimiz onca yokluğu… Geri kalmışlık kökleşiyor… Kalabalığı ve çokluğu kalite sanıyoruz, kirli parayı zenginlik… Yokluk, yoksulluk, çürümüşlük içinde ihtişamlı hayatlar, hak edilmemiş kazançlar, makama yenilmiş haysiyetler, alın teri sorgulanmayan zenginlikler, kirli tasarruflar, talancılar, yalancılar, hokkabazlar… Sömürge soytarıları ve statüko uşakları arasında sıradanlaşıyor hayatlarımız…



“Turist” ehliyeti

“Trafik ve ehliyet” diye yazmıştım, yakın zamanda…
Üç hafta oldu, olmadı…

Kiralık arabalarda yaş sınırını kaldırmışlardı, tepki göstermiştim…
Trafik yol güvenliği yerine yakınlarının cep güvenliğini düşünerek bu kararları alanlar, şimdi her ölümlü kazanın ardından üzüntülerini paylaşıyorlar.

Bir de…
“TC-KKTC ehliyetlerinin karşılıklı tanınması” anlaşması imzalanmıştı.
Altını çizmiştim: İki ülke arasında trafik ters!

Ehliyetleri karşılıklı tanımadan önce eğitime ihtiyaç olduğunu anlatmış, “Tüm bu kararlar alınırken uzmanlara da danışınız” demiştim.
Kimin umurunda…

Ne oldu sonra?
Dağ yolunda feci bir kaza oldu yine ve tır şoförü “turist”di.
Ters şeridi geçti.
Turist olsa da cebindeki ehliyetle aracını sürebiliyor, ikili anlaşma bunun için imzalandı.
Tek günlük uyum eğitimi bile istenmedi.

“Değirmenlik - Girne Anayolunun 6-7 kilometreleri arasında, 68 AH 424 plakalı tır araç, Girne’den Değirmenlik’e doğru seyrettiği sırada, sağa meyilli viraja geldiğinde dikkatsizliği sonucu yolun sağına geçti…”

“Milletlerarası” suç böyle işlendi!
 



Mare Monte Plajı’na sahip çıkmak önemli ama yetmez!


Mare Monte ve Kervansaray halk plajlarına sahip çıkılması yönünde oluşan tepki, duyarlılık, isyan son derece önemlidir ancak yetmez.
Bütünü görmeliyiz.
Kıyıların, sahillerin, plajların bütünüyle gerçek sahiplerine yani halka iade edilmesi için siyasete ihtiyaç vardır.
Belediyelerin kontrolünde verilmelidir plajlar!
Otellerle, casinolarla, işletmelerle mülkiyet ilişkisi kesilmelidir.

Turistler de halkla birlikte aynı plajı kullanabilir.
Otellerle plajlar arasında yürüyüş yolları olmalı, özel mülkiyet ve kamusal alanı birbirinden ayrılırken, insanların denize erişimi sağlanmalıdır.
Tek günde olmaz bu!
Ama bir eylem planı hazırlanabilir ve kademeli olarak tüm plajlar yerel yönetimlere devredilebilir.

Plaj işgallerinin üzerinden “yatırım” ya da “turizm” örtüsü kaldırılmalıdır.
Plajlar halka iade edilmelidir, belediyeler yönetmelidir halk adına ve giriş ücreti alınmasına son verilmelidir, mutlaka…
Özel bir hizmet varsa, yerinde ödenir.