KÖRLÜK HALLERİ...

Tamer Öncül

Hafta başından beri her yer toz duman,,,
Tüm  Ortadoğu’da göz gözü görmüyor..
Artık, burnunun ucunu göremeyenler yalnızca siyasetçiler değil…
Kıyıya vuran bebek fotoğraflarını sosyal medyada paylaşmakla yetinenler;  bunun, gittikçe büyüyen  bölgesel bir savaşın sonucu olduğunu göremiyorlar.
Kara kalabalıklar körleştikçe saldırganlaşıyor...
Yanı başındaki barbarlığı görmezden gelenler; oralardan yükselen feryatları İŞİDmeyenler, Türkiye’nin kanlı bir iç savaşa sürüklendiğini de göremiyorlar…
Emperyalizmin kuklası diktatörlerin dizginlenemeyen hırsı, bölgemizi kan gölüne çevirirken; şiddete koşut olarak göç dalgaları da büyüyor… (Çölün kumu belki de bu keşmekeşten havalanmıştır; kim bilir!..)
Yıllardır, Ortadoğu’yu yakıp yıkan şiddet; göç dalgasından daha hızlı yayılıyor dünyaya… Bize dokunmayan yılan”ın ıslığı yanı başımıza gelmiş; biz hala “bize dokunmaz” umarsızlığındayız…
Türkiye’nin Güneydoğusu’nda hortlatılan şiddet hızla Batı’ya yayılıyor…
Gazete binaları; parti binaları basılıyor; kitapevleri yakılıyor; (aklıma geldi de, altı yıl önce kundaklanan Işık Kitabevi’ni yakanlar bulunmuş muydu?!..) ırkçı saldırılar, linç girişimleri başını almış gidiyor…
Beyoğlu’nda eylem yapmaya çalışan beş on kişiye, kişi başı bir toma gönderenler; fırıncı çocukları “terörist” diye kurşuna dizenler; bu kara kalabalıkları görmezden geliyor (daha da ötesi kışkırtıyor.
Tomaları Geziye mi çıktı ne?!) 
Her yer toz duman… Göz gözü görmüyor…
Şiddet çoktandır bize de bulaşmış; önemsemiyoruz…
“Av tüfeklerini hazırladık;odunları suya koyduk” diyenlere, gülüp geçmiştik geçen ay…
Sokak ortasında boy gösteren “mafya savaşlarını” hafife aldık; Çarşamba gün  Atlılar’da, BKP ile AKEL heyetlerine yapılan saldırıyı “şehit ailelerinin tepkisi”ne yorup; önemsizleştirdik…
İster, karamsarlık deyin; ister, abartma; bizim körlük hallerimiz sürdükçe, bu toz-duman hali daha da yoğunlaşacak…
Bizim kuşaktan olanlar, otuz beş yıl önce (yine böyle bir 12 Eylül günü) bizzat görüp; yaşamıştı bu  körlük hallerinin sonuçlarını..
Türkiye’de (bugünkü iktidarın ideolojik ataları) iktidar hırsıyla körlük halini yaşayan siyasilerin; ve bu durumu (istenen) bir fırsata dönüştüren Bigbrother’in çocukları, faşist bir darbeyle iktidarı ele geçirmiş; Türkiye (ve elbette O’nun yanı sıra biz de) karanlık bir döneme sokulmuştu…
O faşist darbenin 35. Yıldönümünde, yarattığı sonuçların (aşağıdaki) bir kısmını da olsa hatırlamak; Türkiye’nin nereye sürüklendiğini görmek için yeterli olur sanırım..

650.000 kişi göz altına alındı.
1 milyon 683 bin kişi fişlendi.
Açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı.
7 bin kişi için idam cezası istendi.
517 kişiye idam cezası verildi.
Haklarında idam cezası verilenlerden 50'si asıldı
İdamları istenen 259 kişinin dosyası Meclis'e gönderildi.
71 bin kişi TCK'nin 141, 142 ve 163. maddelerinden yargılandı.
98 bin 404 kişi örgüt üyesi olmak suçundan yargılandı.
388 bin kişiye pasaport verilmedi.
30 bin kişi sakıncalı olduğu için işten atıldı.
14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarıldı.
30 bin kişi siyasi mülteci olarak yurtdışına gitti.
300 kişi kuşkulu bir şekilde öldü.
171 kişinin işkenceden öldüğü belgelendi.
937 film sakıncalı bulunduğu için yasaklandı.
23 bin 677 derneğin faaliyeti durduruldu.
3 bin 854 öğretmen, üniversitede görevli 120 öğretim üyesi ve 47 hâkimin işine son verildi.
400 gazeteci için toplam 4 bin yıl hapis cezası istendi.
Gazetecilere 3 bin 315 yıl 6 ay hapis cezası verildi.
31 gazeteci cezaevine girdi.
300 gazeteci saldırıya uğradı.
3 gazeteci silahla öldürüldü.
Gazeteler 300 gün yayın yapamadı.
13 büyük gazete için 303 dava açıldı.
39 ton gazete ve dergi imha edildi.
Cezaevlerinde toplam 299 kişi yaşamını yitirdi.
144 kişi kuşkulu bir şekilde öldü.
14 kişi açlık grevinde öldü.
16 kişi -kaçarken- vuruldu.
95 kişi -çatışmada- öldü.
73 kişiye -doğal ölüm raporu- verildi.
43 kişinin -intihar ettiği- bildirildi.