Komutan, Lokmacı ve Derinya

Mert Özdağ

Çok eski değil…
Takvim yaprakları 2006 yılını gösteriyordu.
Senelerin statükosunun sarsıldığı günlerdi…
Annan Planı süreci geride kalmış, ancak 'açılım' sürecinin filiz vermeye devam ettiği dönemdi.
Cumhurbaşkanlığı makamında Mehmet Ali Talat vardı.
Yeni bir barikatın açılması gündeme gelmiş, güneydeki şoven Papadopulos yönetimi sürece direniyordu.
Açılım sürecine sadece Rum lider değil, kuzeydeki 'derin' odaklar da karşıydı.
Lefkoşa'nın göbeğindeki “Lokmacı” Barikatı'dan bahsediyorum.
Bir savaş abidesi gibi kentin ortasına duran bu harabe yol, şehrin iki yanını birleştiren bir noktaya dönüşebilirdi.
Kıbrıslı Türk lider Talat'ın kafasındaki proje buydu.
Yol açılacak, barış projesi büyüyecek, bölgeye ekonomik katkısı olacaktı.
Ama direnmesi gereken odaklar vardı Talat'ın…
Zira süreç pek kolay görünmüyordu.
O'nu çok zor günler bekliyordu.
4 metre genişliğindeki 50 metre uzunluğundaki yol, kısa görünse de uzun bir maratonla yürünecekti.
İşte böyle bir atmosferde “güvenlik” gerekçeleri ortaya çıktı.
Asker barikatın açılmasına karşılık yol üzerinde bir köprü yapılmasını emretti.
Söz konusu köprü yapıldı da…
Talat için çetrefilli mücadele şimdi başlıyordu.
Kamuoyu köprüye bir anlam veremiyordu.
“Köprü”, statükonun somutlaşmış- çeliğe dönüşmüş haliyle barikatın girişinde duruyordu.
Herkes biliyordu ki bu köprü “güvenlik” gerekçesiyle değil, Kıbrıs Türk siyasetine ayar çekmek için konulmuştu.
Süreç uzadıkça güneydeki şoven yönetim kendi tarafındaki duvarın yıkılmasını öteliyor, ‘güven yaratması’ beklenen barikatın açılma süreci olan güveni de sarsıyordu.
Zira iki taraftaki statüko 50 metrelik yolda son kartlarını oynuyordu.
Alan daralmış ama pozisyonlar değişmemişti.  Talat için yoğun bir görüşme trafiği başladı.
Askeri makamları barış sürecine engel olmamaları konusunda ikna etmek için çok uzun soluklu görüşmeler gündeme geldi.
Süreç tıkalı, barikat kanayan bir yara haline gelmiş işler arapsaçına dönmüştü.
Ta ki Mehmet Ali Talat'ın “Köprüyü yıkıyoruz” açıklamasına kadar…
Talat'ın mekik diplomasisi meyve vermiş askeri makamlar köprünün kaldırılmasına evet demişti.
Görüşme sürecinde Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri Komutanı ve Güvenlik Kuvvetleri Komutanı ikna edilmişti.
Talat'ın “köprü” kavgasında Türkiye'deki yetkililerle de görüşmeleri olmuştu.
Türkiye'nin Başbakanı, Dışişleri Bakanı ve Genelkurmay Başkanı'yla görüştü.
Dik duruşu ile ortaya çıkan karar bir mektupla Kıbrıs Türk tarafının kararı olarak Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'ne iletilmişti.
Talat mektubunda "Köprüyü kaldırıyoruz, gerekli düzenlemeleri yapın"  diyordu.
Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği Komisyonu, Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere ve diğer ilgililer Talat'ın bu adımını memnuniyetle karşıladıklarını açıklamışlardı.
Bu gelişme üzerine barikatın açılması için çalışmalar hızlandı.
Rum lider kendi tarafındaki rutubetli duvarı yıkmak zorunda kaldı.
Bir süre sonra da barikat açıldı…
Geriye iki tarafın statükolarının direnişi kaldı.
Bir de Mehmet Ali Talat'ın mücadelesi…

----

Bunları neden mi anlattım?
Şimdi de buna benzer bir süreç yaşıyoruz.
Bu kez askeri makamlar Derinya'da direniyor.
“Biz geri çekilmeyiz, başka bir yol açın” diyor askerler… Cumhurbaşkanlığı makamında Akıncı var bu kez…
Şimdilik süreç tıkalı…
Tıpkı Lokmacı'daki gibi…
Tıpkı 2006'daki gibi…

2006'da Lokmacı'daki 'köprüyü' anlamsız bulan kuzeydeki barış güçleri “alternatif yol”un da ne demek olduğunu çok iyi biliyor.
Zira Rum tarafı da “alternatif yol”a karşı…
“Derinya açılacaksa bu yoldan açılmalı” diyor.
Asker de tam tersini söylüyor…
Bu kilidi açacak bir liderliğe ihtiyaç var şimdi.
Çaba sarf edecek bir lidere…
Saray’da oturup olanları izleyen bir lidere değil!..
Kıbrıslı Türklerin iradesini kullanacak bir lider lazım şimdi!
'Komutan çizmeyi aştı' işte!..
‘Dur’ diyecek biri aranıyor. Var mı?

-------------------------

Cumhurbaşkanlığı müzakere süreci nedeniyle “sessiz” kalınca iş yine çözümün motor gücü CTP’ye düştü. MYK kararına göre Eylül itibarıyla süreçle ilgili bölgelere ziyaretler başlatılacak, bilgilendirme toplantıları düzenlenecek.