Kolej Sınavları ve Eğitimde Başarı Meselesi

Salih Sarpten

 

Kolej Giriş Sınavların üçüncü ve son basamağı geçtiğimiz hafta sonu yapıldı. Bu sınavlar sonucunda; öğrenciler aldıkları puanlara göre sıralandılar ve bölge kontenjanlarına göre kolejlerde okumaya hak kazananlar belirlendi.

Ne var ki sınav öncesinde yaşanan manzaralar hep aynıydı: Tedirgin minik bedenler… Yaşadıkları stres ve kaygı düzeylerinden dolayı kendini ifade etme zorluğu yaşayan çocuklar… Sınav salonlarının kapılarından içeri dizleri titreyerek giren geleceğin gençleri… 

Öncelikle kolejlerde okumaya hak kazan tüm öğrencilere gönülden tebrikler… Gerçekten zor ve sıkıntılarla dolu bir yoldan geçerek okumak istedikleri kolejlerin yeni öğrencileri olmayı başardılar…


Ve Kazanamayanlar…
İşte pek dikkate almadığımız ama asıl pedagojik hizmete ihtiyaç duyan öğrencilerimiz bu grupta yer alıyor. Çünkü bu çocuklarımız bir tür “öğrenilmiş çaresizliğin” en derin etkinlerini yaşamakla karşı karşıyalar… “Ben başarısız bir öğrenciyim” duygusunu minicik beyinlerinden atamayabilirler…

Oysa bu sınavlardan alınan hiçbir puan o yaştaki çocukların ne düzeyini, ne zekasını ne de yeteneğini belirlemez. Bu sınavlar çocuklarımızın ne başarısı ne de başarısızlığını göstermez. Çünkü başarı denen şey, sınav notu değildir…


Eğitimde Başarı…
İşte tam bu noktada size bir rapordan bahsetmek istiyorum. Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD); “Eğitimde Başarısızlığa Son Vermek” başlığı içeren raporunda eğitimde başarısızlığa son vermek için yapılması gerekenler temel uygulamalar 10 başlık altında şöyle sıralamış:
1. Erken yönlendirmeyi sınırlandırın ve akademik seçimi daha ileri yaşlara erteleyin.
2. Okul tercihlerini, fırsat eşitliğine yönelik riskleri dikkate alarak düzenleyin.
3. Ortaöğretimdeki mesleki beceri veya pratikte üst öğrenime devam yeterliliği içermeyen seçenekleri iptal edin ve okul terklerini önleyin.
4. Akademik ve mesleki kazanımlar sağlayabilecek ikinci kazanımlar sunun.
5. Eğitimde geri kalan öğrenciler için mutlaka sistemli bir dest programı geliştirin.
6. Okul ile ev arasındaki bağlantıyı güçlendirin.
7. Eğitimde farklılıkları dikkate alın ve farklı beklentileri karşılayın.
8. Okul öncesi ve temel eğitime öncelik vererek herkese iyi bir eğitim olanağı sunun.
9. Kaynakları, en fazla ihtiyacı olan öğrencilere ve bölgelere yönlendirin.
10. Eğitim-öğretim düzeyini yukarı çeken ve erken okul terklerini engelleyen somut hedefler belirleyin

Bu adımlara bakıldığında içerdiği iki temel boyut rahatlıkla görülebiliyor.  Birincisi; sosyo-ekonomik durumu ne olursa olsun her öğrenciye tarafsızca yaklaşılması, ikincisi de; herkes için temel eğitim standartlarının hayat bulmasını sağlaması… Oysa bugünkü yapısıyla kolej sınavları bu iki boyutla da tamamen çelişir durumdadır. O halde bu sınavın yapısı değiştirilmelidir…


Koleje Giriş Değişebilir…
Kuşkusuz eğitim sistemleri her ülkenin kendi koşulları, yaşantıları, ihtiyaçları ve kültürel yapılanması dikkate alınarak oluşturulur. Ancak öyle ya da böyle dünya eğitim sistemlerin yukarıdaki yönelimlere göre şekillendiği unutulmamalıdır.

İlkokul sonrası kolejler sınavlarını bu sayfada defalarca tartıştık… Sınavın kendi varlığının öğrencinin gelişim psikolojine yaptığı olumsuz etkileri görmezden gelsek bile eğitim sistemimizi koleji kazanan 475 öğrenci üzerine inşa etmenin ne denli çağdaş olduğunu da sizin yorumunuza bırakıyorum. Belki de temel hedef; her okulu bir kolej gibi düşünerek, tüm okullarımıza aynı önemle yaklaşmakla işe başlamalıyız.

Öte yandan, çağdaş bir dünya toplumu olma uğraşlarımıza paralel yeni eğitim yönelimleri de ivedilikle hayata geçirmeliyiz… Bu bağlamda, toplumuzun estetik, etik ve üst düzey düşünme becerileni yükseltmek için yeni öğretim programlarını eğitim sistemimize kazandırmalıyız…

Hiç şüphe yok ki eğitimimiz geliştirmek adına yürümemiz gerek yol oldukça uzudur. Ancak atılması gereken adımlar da ortadadır. Çocuklarımızın okul içindeki gelişim süreçlerini içeren, ilgi, istek ve yeteneklerine göre yönlendirilerek, psikolojilerini bozdan, çocukluklarını yaşamalarına fırsat vererek, onları kolejlere taşımanın yolu vardır. Bu yol mutlaka bulunmalıdır.

-----------------------------------------------

Aklınızda Bulunsun

 

Çocuğunuzun Özgüvenini Artırmak İçin İki Öneri

Öneri 1: Çocuğunuzun görebileceği ve kolayca alabileceği bir kitap köşeniz olmalı. Vitrinlerinizi süs eşyaları doldurabilirsin ama en az bir köşesini kitaba ayırmalısınız. Böylece çocuğunuzun büyüme sürecinde kitaplara yabancı kalmamasını sağlamış olursunuz.

Öneri 2: Çocuğunuza asla yalan söylemeyin ve ona verdiğiniz sözleri mutlaka yerine getirin. Unutmayın ki her sağlıklı çocuk üstün bir potansiyel, büyük bir merak duygusu ve öğrenme isteği ile doğar. Onların bu özelliklerini ortadan kaldıracak davranışlarda bulunan bilinçsiz anne-babalardan olmayın. Bu durum onların özgüvenlerini zedeleyen en önemli unsurdur.

---------------------------------------------------


Biliyor muydunuz?

 

Okuldan En Çok Kaçan Ülke Türkiye

Ekonomik İşbirliği ve Gelişim Organizasyonu'nun (OECD) 15 yaşındaki öğrenciler üzerinde her 3 yılda bir defa yaptığı Uluslararası Öğrenci Araştırma Programı (PISA) sınavına paralel olarak yapılan bir ankete göre, OECD'ye üye olan ülkeler arasında okulu en fazla asma (okuldan kaçma), %54.2 ortalama ile Türkiye'ye ait.

PISA sınavından önceki 2 haftada ankete katılan öğrencilerin %54.2'si okulu en az 1 defa astıklarını belirtiyorlar. Türkiye'den hemen sonra %48.2 ile İtalya, %31.8 ile Avustralya, %30.5 ile İsrail ve %28 ile İspanya geliyor. Okulu en az asan ülkelerse %1.5 ile Japonya, %1.8 ile Kore, %2.1 ile İzlanda, %2.7 ile Hollanda ve %4 ile İrlanda. OECD üyesi 34 ülkenin genel okul asma ortalaması ise %14.5 civarında.

 


Anlayana Gülmece


Lezzetin Sırrı

Yeni evli çift gece yemek yerken genç adamın dikkatini bir şey çeker ve eşine sorar.
- Bu tavukları pişirirken niye ayaklarını kesiyorsun?
- Annem çok lezzetli tavuk yapar, o da ayaklarını keserdi o yüzden bende kesiyorum.”
Birkaç ay sonra kayınvalide genç çifti ziyarete gelir. Ev sahibi gençler çalıştığı için o gece yemeği kayınvalide yapar. Gençler sofraya oturmuş lezzetli tavuğu beklerler. Yemek gelince şok olurlar. Tavuk oldukça lezzetli ama ayakları kesik değil.
Kız dehşetle sorar,
- Anne, tavuğun ayaklarını kesmemişsin.!
Anne yanıtlar,
- Kızım, bizim evdeki fırın dar olduğu için tavuk sığmıyordu. Sizin fırın geniş olduğu için gerek kalmadı!!!”