KKTC – TC ilişkileri yoktur, TC’nin çıkarları vardır!

Serhat İncirli

Kapitalist veya liberal ekonomilerde “yerli üreticiyi korumak” olur mu?

Ekonomistler tartışmalı bence bu konuyu!

Olan da var olmayan da!

-*-*-

Mesela, ülkemiz iş insanlarından Tuygun Töre, sosyal medya hesabından bu konuda bir paylaşım yaptı ve kendi yaşadığı bir sıkıntıyı gündeme getirdi…

-*-*-

Meclis Başkanı Zorlu Töre’nin oğlu Tuygun Töre, “KKTC'de üreticiyi koruyacak bir devlet politikası yoktur” dedi…

-*-*-

Olmalı mı?

Gerçekten bu konuda görüş belirtemiyorum!

“İşimize geldiğinde olmalı”, “gelmediğinde olmamalı” dersem, çok mu “popülist” davranmış olacağım?

-*-*-

Tuygun Töre’nin anlattıklarından özetleyebileceğim şudur:

Naylon poşet üretiyoruz. Ama Türkiye’ye satamıyoruz.

Neden satamıyoruz?

Çünkü Türkiye, kendi üreticisini korumak için çok yüksek oranda fon uyguluyor!

-*-*-

Tuygun Töre’ye göre, bu fon nedeniyle, “… Şu anda KKTC’de kilosu ortalama 40 TL’ye satılan poşet , Türkiye’ye ihraç edilecek olsa Mersin gümrük kapısında uygulanacak tarife ile kilosu yaklaşık 120 TL’ye denk gelecek…”

-*-*-

Töre diyor ki; “… TC Gümrük Kapısı’nda, KKTC’de üretilen naylon poşetlere yüzde 300 koruma, yani yüzde 300 fon uygulanıyor!”

-*-*-

Aslında Tuygun Töre’nin anlatmak istediği, “Türkiye’ye satamıyoruz”dan çok; “biz de benzer bir uygulama yapmalıyız”ı içeriyor…

-*-*-

Töre’ye göre KKTC’de naylon üreticileri var ve ülkeye yetecek kadar da üretim kapasitesi söz konusu… Hatta “… Rekabet edecek üretici sayısı da yeterli”…

-*-*-

Peki KKTC’de ne yok?

Üretime destek yok…

Yerli üretimi koruyacak fon veya gözetim de yok…

İthal naylon poşet ülkeye gelebiliyor…

Hem de “gırla” diyor Tuygun Töre!

-*-*-

Mesele sadece “naylon poşet meselesi” değildir…

Mesele, KKTC – TC ilişkileri noktasında “hiçbir doğru dürüst politika olmamasıdır”…

Hem de hiçbir alanda!

Spor en başta mesela!

-*-*-

Tuygun kardeşimizin satmak istediği naylon poşet yanında; çok iddialıyım, çok uzmanla da konuştum; Türkiye’deki sadece iki market zinciri, sadece İstanbul’daki mağazalarında, KKTC’de üretilen her şeyi; ama aklınıza gelebilecek her ürünü rahatlıkla alabilir ve satabilir…

-*-*-

Hatta şöyle söyleyeyim; her yıl piyasaya defa defa sürülen “protokol saçmalıkları” var ya; o hamasi saçmalıklar hiç işe yaramıyor…

O protokoller, ilgili iş insanlarıyla, uzmanlarla, hayvancıyla, çiftçiyle, kooperatifle, hellim – peynir üreticisiyle, narenciyeciyle konuşmadan; sadece “milliyetçilik propagandası” maksadıyla “hazırlanırmış ve imzalanırmış” gibi yapılıyor…

-*-*-

Çok daha açık yazacağım, sevgili Tuygun Töre’nin babası da çok kızacak ama Türkiye, KKTC’yi veya ahalisini kalkındırmak gibi bir niyete sahip değil…

-*-*-

Esas hedef, Kıbrıs sorununun çözülmesinin engellenmesi uğruna; “Türkiye’ye muhtaç, zayıf bir ekonomik yapının, tamamen laçkalaşmış sosyal düzenin korunması ve Kıbrıslı Türk nüfusun zayıflatılması”dır.

-*-*-

Türkiye, şu anda Kıbrıs sorununun çözümüne karşıdır…

Çözüm modelinin federasyon, üniter devlet ya da egemen eşit ayrı KKTC olması da Türkiye’nin zerre umurunda değildir. Yeter ki “şu anda” çözüm olmasın!

-*-*-

Haaaa, Türkiye alacağını alırsa; değil Kuzey Kıbrıs; Güney’in ürettiği her şeyi anında satın alabilecek “kapasitesi” mevcuttur…

Kıbrıs genelinin üretimi nedir ki?

Örneğin narenciyede 2019 rakamlarına göre “Kıbrıs geneli”ndeki (iki taraf dahil) üretim 70 bin ton civarındadır…

Türkiye’de aynı yıl 4,5 milyon ton narenciye üretilmiştir…

(Not: 2011 yılında Kıbrıs genelindeki narenciye üretim miktarının yaklaşık 130 bin ton olduğunu da belirtmiş olalım bu arada…)

-*-*-

Demek istediğim; ortada Türkiye’nin “siyasi çıkar oyunları” olmasa; Tuygun Töre’nin ürettiği naylonların en az 10 katına, sadece Mersin – Silifke arasındaki marketlerde ihtiyaç vardır!

-*-*-

Neden mi Kıbrıs sorunu çözülmelidir?

Neden mi federal çözüm, akla, mantığa, hukuka en yakın olandır?

Daha ne diyeyim ki!!!

-*-*-

Sevgili Tuygun Töre, belki tanışmış değiliz ama sosyal medya paylaşımlarını takip ediyorum; özellikle yukarıda bahsettiğim paylaşımın harika…

Benzer şeyleri biz söylediğimiz zaman; baban dahil, bir sürü abi, bize “hain” diyor be abim!


Ateist!

Adamın birine hapiste “Ateist” diyorlarmış…

Yeni mahkumlardan biri bu takma ismin sebebini merak edip sormuş:

“Ateist” lakaplı arkadaş da anlatmış:

-*-*-

Kardeşim, köyümde otobüs şoförüydüm… Bir gün çok yağmurlu havada köye gidiyoruz… Otobüste 10 kadar yolcu var… Köyümüz, dağın yamacında… Önce dağa tırmanıyoruz, sonra iniyoruz…

İnerken, fren patlıyor…

Direksiyonu sağa kırıyorum, sola kırıyorum, el frenine asılıyorum, yolda kaygan ama durmayı başarıyorum…

Otobüsü durdurmayı başardığım yer de uçurumun tam dibi!

-*-*-

Arkama dönüp bakıyorum, herkes Allah’a dua ediyor!

“Allah’ım bizi kurtardığın için sana teşekkür ederiz” falan diyorlar!

-*-*-

Kızıyorum!

Ulan sizi ben kurtardım!

Sağa – sola direksiyon kırmasam, el frene asılmasam bu otobüs durmayacaktı!

Anlatamıyorum!

Dinlemiyorlar ve sürekli Allah’a dua ediyorlar!

-*-*-

Ben de “iyi o zaman, Allah sizi kurtarsın” diyorum, el freni bırakıyor ve otobüste atlıyorum!

Altı kişinin ölümünden sorumlu tuttular, buradayım!


Hırsızlığın, rüşvetin, kötü akaryakıtın, çirkin siyasetin, kokmuşluğun ama hepsinden önce “ölümün” ve KKTC gerçeğinin fotoğrafı…