29 YILDA KAÇ ARPA BOYU İLERLEDİK?
Osman KALFAOĞLU
“KKTC”nin kuruluşunun üzerinden 29 yıl geçti. Kimileri Kıbrıs’ın kuzeyinde oluşturulan bu yapının sonsuza dek “müreffehlik” içerisinde yaşayacağını söyleyip bunu savunsa da, bazıları “devlet”e olan inançlarını yitirmiş, ekonomik sıkıntılardan dolayı bezmiş hatta “devlet”in lağvedilip ya güneydeki komşularımızla yeni bir çatı altında buluşmayı, ya da yerine başka, eskisinden pek de farklı olmayacak bir yapının oluşturulmasını istemekte.
Peki, geçen bu 29 yıl içerisinde üzerinde yaşadığımız toprak parçası üzerinde kurulan yapı bizleri ne kadar memnun etti? Ekonomik olarak ne kadar geliştik? “29 yılda kaç arpa boyu ilerledik?” sorusundan yola çıkarak bu soruları iki ekonomi adamına, bir zamanlar eski Ticaret Bakanlığı Müsteşarlarından ve Ekonomist Ünal Akifler ve Eski Ekonomi ve Maliye Bakanlarından Salih Coşar sorduk. İşte verdikleri cevaplar:
Ünal Akifler:
“Yaşam kalitesini sadece maddi gelir belirlemez”
Ekonomist Ünal Akifler, kişi başına düşen milli gelirin artmasının tek başına bir anlam ifade etmediğini, yaşam kalitesinin eğitim, sağlık, çevre, gelir dağılımındaki adalet ve genel anlamda adalet gibi önemli unsurlara bağlı geliştiğini söyledi.
“Bir hükümetin görevi vatandaşlarının yaşam kalitesini sürekli artırmaktır. Ekonomik bakımdan 1974’ten sonra ileri gittik mi? Evet gittik. Ama bu nasıl bir ileri gidiştir. Ben olimpiyatlarda koşulara katılsam ben da ileri giderim” diyen Akifler, 1974’ten sonra fert başına düşen milli gelirin arttığını ancak yaşam kalitesinin düştüğünü söyledi.
“YAŞAM KALİTESİNİ BELİRLEYEN 10 GİRDİ VARSA 9’U KÖTÜYE GİTTİ”
Akifler “Eğitim parası olana veriliyor, sağlıktaki sorunlar ver nüfus artışı var. Gelir dağılımında adaletsizlik ve çevrenin bozulması. Güvenlikte ise dışa karşı Türk Ordusu güvenliği sağlıyor ancak iç güvenlik kötü. Adalet ise yerlerde sürünüyor ve bu sadece mahkemeler değil, işe alınmalar, tayinler, fırsat eşitliğinin olmaması… Yaşam kalitesini belirleyen 10 girdi varsa 9’u kötüye gitti” diyerek bu durumun tek sorumlusunun bu güne kadar ülkeyi yöneten hükümetler olduğunu aktardı.
“BİZE UYMAYAN POLİTİK BİR SİSTEM GELİŞTİRDİK”
Ünal Akifler, tüm insanların eşit doğduğunu ancak onları dürüst ve mutlu bireyler haline getirenin, yaşam kalitelerini artıranın yönetimler olduğunu söyledi.
“Bize uymayan politik bir sistem geliştirdik. Uygulanan ekonomik programlarla orta sınıfımız yok oluyor ki bir zamanlar güçlü ve yaşam kalitesi yüksek bir orta sınıfımız vardı” diyen Akifler, ülkenin gittikçe pahalılaştığını, vergilerin ise kazanca göre alınmadığının altını çizdi.
Akifler “Yalan dolanla, tahsisle mal sahibi olanlardan vergi bile alınmıyor. Fakirin, dezavantajlıların desteklenmesi, çok fazla geliri olanların, ranttan kazananların, hazıra konanların da törpülenmesi lazım. Devlet sübvansiyonları bağırana değil, fakire ve ihtiyaçlı olana vermesi lazım” diyerek kötü yönetim nedeniyle yozlaşan toplum ve gittikçe düşen bir yaşam kalitesi ile karşı karşıya olduğumuzu vurguladı.
“TÜRKİYE İLE HEDEFLERİMİZ UYUŞMUYOR”
Akifler, gelecek konusunda umutlu olabilmesi için başkanlık sisteminin uygulanması, sorumlunun kim olduğunun bilinmesi gerektiğini ifade etti. “Geniş şemsiyeli bir parlamenter sistem olması gerekmekte ama bizimkiler bunu kabul etmez” diyen Akifler, Kuzey Kıbrıs ile Türkiye’nin hedeflerinin uyuşmadığını söyleyerek sözlerine şöyle devam etti:
“Türkiye burası ile ilgili politik düşünüyor bizim derdimiz ise yaşam kalitesi. Gelir dağılımı Türkiye’nin pek umurunda olan bir şey değil. Türkiye’de de değil. Ancak adaletli bir gelir dağılımı, insanların daha iyi yönetimler seçmesine yol açar.”
Salih Coşar:
“Türkiye kapılarını bize açmalı”
Eski Ekonomi Bakanlarından Salih Coşar, ülkelerin ekonomilerinin devamlı büyümediğini, zaman zaman çıkan krizler nedeniyle ekonomilerin küçüldüğünü, bazen da yerinde saydığını söyledi. Kuzey Kıbrıs olarak arkamızda Türkiye gibi büyük bir Pazar olduğunu ancak üretenin malını satabilmesi için Türkiye’nin pazarını “KKTC”ye açması gerektiğini ifade etti.
“İZOLASYONLAR VE AMBARGOLAR”
1983’ten bu yana geçen 29 yılda KKTC ekonomisi çok büyüdüğünü bunun da kentleşme, üniversiteler be turist sayısındaki artış ile görmenin mümkün olduğunu söyleyen Coşar, “1983’ten bu yana ekonomimiz 19-20 kat büyümüştür. Büyüme daha süratli olabilirdi, daha çok gelişebilirdik ancak izolasyonlar ve ambargolar nedeniyle bu pek mümkün olmadı. Aynı zamanda Türk Lirası kullandığımız için Türkiye’de bir kriz olduğu zaman burada da kriz oluyor” dedi.
“ORTA DİREK SIKINTIYA GİRDİ”
Orta direğin son zamanlarda biraz sıkıntıya girdiğini kaydeden Coşar, geçmişte durumun çok iyi olduğunu, 1982’de getirilen hayat pahalılığı tahsilatı, askeri ücretten vergi alınmaması ve altyapının Türkiye tarafından yapılması nedeniyle orta direğin ayakta kaldığını ifade etti.
Coşar “Büyük çapta işletmeler gelişmediği için orta direğe önem verdik, tüketime dayalı bir ekonomi modeli oluştu” derken, ekonomik paketlerle ilgili olarak Türkiye ile 1976’dan beri protokoller yapıldığını, bir tarafın diğer bir tarafa yardım yaparken hesabını da sorumasının da hakkı olduğunu söyledi. Bunun nedeni ise “Nasıl IMF ve Troyka’nın kendi kuralları var, Türkiye’nin de kuralları var” şeklinde açıklayan Coşar, “Düzenlenen program çerçevesinde özelleştirmeler gerçekleşirken elimizde sadece stratejik kuruluşlar kaldı. Limanlar, Kıb-Tek ve Telekomünikasyon stratejiktir diyoruz ancak zaman içerisinde liberalleşen bir ülkede bir sıkıntı yoksa veya stratejik bakımdan bir korku yoksa bu kurumlar özelleştirilir. Biz bu kurumların Türkiye’den veya başka bir ülkeden şirketlerin alıp işletmesini istiyoruz. Ülkemizde bunları alıp işletecek parası olan kaç işadamı var ki?” şeklinde konuştu.
“GELECEKTEN UMUTLUYUM”
Ülkenin geleceğinden umutlu olduğunu da aktaran Coşar, ekonominin zaman zaman durgunlaşıp zaman zaman ileri gideceğini, korkusunun olmadığını çünkü Türkiye’nin, dünyanın en büyük pazarlarından biri olarak yanımızda durduğunu söyledi. “Anavatan Türkiye iç pazarını bize açsa başka bir şey istemeyiz. Türkiye’nin iç pazarını bize açması biraz buradaki siyasilere de bağlı. Biz da böylece her ürettiğimizi Türkiye’ye satabiliriz. Ancak Türkiye’deki işletmelerin de rekabet istemedikleri bir gerçek. Bu sayede daha fazla küçük işletme açılıp hareketlenebilir” diyen Coşar, biz zamanlar Türkiye ithalat yapamazken çoğu malın Kıbrıs’tan alındığını, bu sayede buradaki işletmelerin büyüdüğünü ancak Türkiye AB ile ticaret anlaşması yaptıktan sonra “KKTC”ye ihtiyacı kalmadığını söyledi. “Türkiye’nin bize fırsat vermesi gerek” diyen Coşar, Türkiye’nin iç piyasasını Kuzey Kıbrıs’ta üretilen mallara açması durumunda bundan olumsuz anlamda etkilenmeyeceğini söyledi. Çoşar, önümüzde çok fırsat olduğunu ancak hükümetin bu konuda biraz girişken olması ve geleceğe bakması gerektiğini de sözlerine ekledi.