KKTC ile gurur ve onur duyan kaç UBP’li vardır?

Serhat İncirli

Merkezi İhale Komisyonu (MİK) Başkanı’nın tutuklanması sonrası, Ulusal Birlik Partisi (UBP) Girne İlçesi Kadın Kolları Başkanı’nın apar topar ve yasa dışı bir şekilde bu görevinden alınması, Ankara’nın talebi ile mi oldu yoksa Ankara’nın bu işle hiç alakası yok mu?

-*-*-

Bence Ankara işin içindedir!

-*-*-

Anlatalım… 

-*-*-

Ersin Tatar, seçim kampanyası sırasında Ankara’ya – özel olarak da Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’a, MİK ve UBP Girne İlçesi Kadın Kolları Başkanı ile ilgili şikayet bildirdi…

-*-*-

Tatar’ın şikayet ettiği kişiler sadece bunlarla sınırlı değildi elbette…

-*-*-

Ama çok sayıda iş insanı, MİK’le ilgili olarak ciddi anlamda şikayetçiydi ve bunun cezasını önce Tatar’a, sonra da UBP’ye kesmekte kararlıydı!

-*-*-

Ve olabildiğince insan da Girne İlçesi Kadın Kolları Başkanı ile Başbakan’a çok yakın bir başka elemandan şikayetçiydi…

-*-*-

Abartmayı ve dedikoduyu çok sevdiğimiz gerçeği ile birlikte, ortaya atılmadık iddia kalmamıştı…

-*-*-

Son olarak, bu iddialara Girne’de bir türlü bitirilemeyen ve 64 milyon TL’den neredeyse 2 milyar TL’ye ulaşmış hastane ihalesinin dedikoduları eklendi… 
Bu ihale ile ilgili iddialar, Türkiye’deki derin kişilerle yakınlığıyla bilinen bir kişi tarafından açık açık yazılmaya başlandı. 

-*-*-

Polis, bu kişiyi de bir iş insanını da sorguladı…

-*-*-

Bu arada, belki de Sibel Tatar devreye girdi…
Nasıl mı?

-*-*-

Kocasının seçimi açık farkla kaybetmesinden sorumlu tuttuğu kişilerin en başında gelen UBP Girne Kadın Kolları Başkanı ile ilgili bir sosyal medya paylaşımını “beğendi”… 
Bahsettiğim, HP Genel Başkanı Kudret Özersay’ın paylaşımıydı… 
Haber Kıbrıs bu paylaşımı yayınlamıştı ve Sibel Tatar altına “like” atanlar arasındaydı… 

-*-*-

Seçim bitti…
Bazı çıkarlar elbette değişmiş olabilirdi ama Türkiye, özellikle MİK’teki cambazlıklara ve Girne Kadın Kolları Başkanı le ilgili hokkabazlıklara daha fazla müsaade etmeyecekti. 

-*-*-

Önce MİK Başkanı gitti… 
Dün aleyhine 7 gün daha tutukluluk alındı…  

-*-*-

İddia eder ve derim ki; bugün - yarın, Girne Kadın Kolları Başkanı ya da “eski başkanı” da polis tarafından tutuklanacak… 
Sadece Güzelyurt’taki üniversiteden aldığı iddia edilen “sahte diploma” ile değil, başka konularla alakalı olarak da suçlanması gündemdedir… 

-*-*-

Bu arada polis, bazı kişilerle ilgili olarak ülkedeki havayolu şirketlerini arayıp, kaçma ihtimallerine karşı “bilet kestiler mi?” sorusunu soruyor… 
Çıkış kapılarına talimat gönderildi… 
Hatta, bir iddiaya göre, Kıbrıs Cumhuriyeti Polis’i dahi bilgilendirildi… “Bu isimler sizin tarafa geçerse, lütfen tutun ve bize iade edin” ricası edildi… 

-*-*-

Bunları nereden mi öğrendim?
Bir yerimden uydurmuyorum herhalde!

-*-*-

Peki ne yapmak lazım?

-*-*-

Şu anda kimse suçlu değildir…
Elbette mahkeme sonucu beklenmelidir…

-*-*-

Ancak, özellikle siyasetin “yürütme” ayağı kesinlikle itibar kaybetmiştir… 
Haliyle hükümetin istifası ve erken seçim kaçınılmazdır…

-*-*-

Kimse, “bu isimler suçludur, Başbakan da özellikle iki kişiden sorumludur; bizzat müsteşarları da işin içindedir” falan demeye kalkmasın.

-*-*-

Ama kimse de artık vicdanlarda “aklanmayı” beklemesin…

-*-*-

Haaa aklanma yöntemi mi?
Aklanma yöntemi iki basamaklıdır…

-*-*-

Önce UBP’de olağanüstü kurultaya gidilecek ve gerekirse genel başkan güven tazeleyecek ya da bırakacak… 

-*-*-

Akabinde de erken genel seçim kararı alınacak… 

-*-*-

Bütçe mi?
Bütçe bir yasadır… 
Şu anda tasarı halindedir ve Meclis’te oylaması yapılacak… 

-*-*-

Erken genel seçime kadar ülkeyi UBP’li bir vekilin başkanlığında, teknokratlardan oluşan bakanlar kurulu yönetecek… 

-*-*-

Tekrar ediyorum; Başbakan, MİK Başkanı ve UBP Girne Kadın Kolları Başkanı’nı suçlamak doğru değildir…
Ama aklamak ya da onlara sahip çıkmak da mantıklı olmayacaktır!

-*-*-

Başbakan ve UBP Genel Başkanı, dediğim gibi olağanüstü kurultayda güven tazelemeli ya da bırakmalıdır… 
Hükümet, derhal istifa edip erken genel seçim kararı almalıdır…
Aksi takdirde, mevcut yıpranmanın açtığı yara, tedavi edilemez sonuç doğuracaktır.

-*-*-

Nasıl mı?
Cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki sonuca bakarak ne demek istediğimi anlayabilirsiniz!

-*-*-

Yara o kadar büyümüştü ki; Türkiye’den gelmeyen doktor kalmadı!
650 milyon TL harcandı…
Onlarca iş insanından para istendi; hepsi vermek zorunda kaldı!
Ama o para verenler dönüp Tatar’a kesinlikle oy vermedi; verdirtmedi!

-*-*-

Bunca yazıya ne gerek vardı bilmiyorum ama UBP derhal yenilenmelidir; aksi takdirde, “demedi” demeyin; baraj sorunu dahi yaşar!
Tarihi bir yenilgi alır!
Çünkü koku çok iğrenç bir koku haline dönmüştür; tuz basmaktan da vaz geçin çünkü tuz da kokmuştur!

-*-*-

Ve en başta da dediğim gibi; artık Türkiye de yaşananlara müsamaha göstermeyecektir; usanmıştır!

-*-*-

Not: Şansa bakın, bugün da 15 Kasım! 
“Keşke kurulmasaydı” diyeceğim ama demiyorum… 
Ama “kuruldu da ne oldu ki!” demekten de geri durmayacağım!    

-*-*-

Bir de soru sormak istiyorum: KKTC’nin bir devlet olarak geldiği noktadan gurur ve onur duyan kaç UBP’li vardır?


Çözüm odaklı masa!

Erdoğan “iki devlet” dediydi, yok Erhürman “federasyon” demediydi…
Geçiniz!

-*-*-

Cumhurbaşkanı Tufan Erhürman, seçim sürecinde ne dediyse aynısını Ankara’da da söyledi…

-*-*-

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da, “2 devlet bir arada” dedi!

-*-*-

Kısacası, ne söylendiği, neye karar verildiği, masada belirlenecek…

-*-*-

İzliyoruz…
Ve Cumhurbaşkanı Erhürman’a güvenimiz zerre eksilmiş değildir…
Ankara’daki duruşu, konuşması, ciddiyeti, gördüğü ilgi, saygı bizi gururlandırdı… 
“İyi ki seçmişiz” dedirtti… 

-*-*-

Çözüm odaklı bir müzakere masası kurulacak mı?
Önümüzdeki hafta bunu da daha net anlayabileceğiz…
Böyle bir masa kurulacaksa, Erhürman o masada olacaktır… 
Benim anladığım budur…