Kirli düzenin bekçileri

Cenk Mutluyakalı

Hiç bu kadar kirlenmemişti ülke…
Hiç bu kadar kokmamıştı.

Ama maalesef lağımın içinden geçerken mendili burnumuza dayayıp yürümeye çalışan bir topluma dönüştük.

“Yönetim aklı” dediğimiz artık bir çirkef çukurudur.

Ama hâlâ başkaldırı yok.
Hâlâ toplu bir eylem, güçlü bir siyasi irade, ortak bir hayatı durdurma kararlılığı yok.

Bu hükümet gidene kadar sokaktayız” diyebilecek bir kolektif öfke yok.

Durmalı hayat!
Kamuda, özelde, her yerde…
Çünkü onca rüşvetin, talanın, hilenin kaynağı ortada…

Mali Polisin kelepçelediği isimleri bu “Başbakan” atadı.
Bu “Bakanlar Kurulu” onayladı.
Bu “hükümet” görevlendirdi.

Kendi vekillerini korumak için “dokunulmazlığı kaldırmayız” diye karar alanlar onlar… Seçilmiş bir parti başkanını tasfiye edenler onlar…

AKP–MHP ortaklığı da bu siyasal düzenin dışında değildir. Bu düzenin mimarı, tasarımcısı, koruyucusu, sponsorudur.

Unutmamak gerekir...
Adaya yalnızca nüfus ve sermaye taşınmadı; zihniyet de taşındı.

***
"Başbakan” olup biteni kendi üstüne almıyor inatla…

Bunlar senin en yakınların…
Polis beni de sorgulayabilir” diyor.
Göstermelik!

Dokunulmazlığımı kaldırıyorum, Mali Polise beni de soruşturması için talimat veriyorum” diyebilir mi?
Öyle siyasi iletişim numaralarıyla ortadan kalkmıyor bu kirli enkaz!

***
Yuh olsun” diyor insanlar, her yerde…
Ama söylenmekle, yakınmakla, şikâyetle olmuyor.

Memurundan işçisine, tüccarından sanayicisine, sanatçısından akademisyenine, çiftçisinden hekimine, öğretmeninden velisine hayat durdurulmadıkça gitmeyecekler!

O zaman bu kirli düzenin ortağı oluyoruz, ister istemez.

***
Yolsuzluk bir sabah kapıyı çalıp içeri girmez.

Bir ülke önce “önemsememeyi” öğrenir, sonra “alışmayı”, en sonunda da “hak görmeyi”…

Asıl yıkım budur: Kanıksamak.

Kokuya alışan, kokmaya başlar.
Kirlenen, kirletir!

***
Müdürü, müsteşarı, vekili, örgüt başkanı, çalışanı, danışmanı rüşvet istiyorsa açık açık…
Sahtelikle anılıyorsa…

Hepsini göreve getiren “baş” nasıl temiz olabilir; imkânı var mı?

Bu dönem, demokrasinin çökertildiği, iradenin yok sayıldığı, milliyetçi hamasetin çürümeyi örtmek için bir perde gibi kullanıldığı bir dönemdir.

Sebepler ortadan kalkmadıkça sonuçlar da değişmeyecek!

***
Bir “başbakan” erdemliyse eğer “istifa” eder tüm bu yaşananların ardından… Bu “hükümet”in vekilleri, haysiyetliyse, desteğini çeker bu kirli oyundan…

Bu lağım çukurunun içinde kalmayı sürdürdükçe her biri…
Ya kendileri de kirli… korkuyorlar…
Ya da hissizleştiler iyice…

Ama yakınmanın, söylenmenin, dertlenmenin sonu yok…
Sokağa inmeli…
Olabildiğince kalabalık...
Kilitlenmeli ülke, kirli düzenin bekçileri gidene dek...