Kıbrıs Cumhuriyeti 8 köyde “Christmas” yani “Noel” organizasyonu başlatıyor…
“Noel Köyleri” uygulaması Agros, Deryneia, Kakopetria, Kalopanagiotis, Kyperounta, Lefkara, Statos-Agios Fotios ve Fikardou köylerinde yaşama geçirilecek…
-*-*-
Nedir bu uygulama?
Bu uygulama, aslında bir turizm meselesidir…
Biz de yapsak keşke diyeceğim ama bizde Noel kutlayacak Hrısitiyan turist ya da insan kaldı mı bilemiyorum… ayrıca biz de kutlamaya kalksak, “vay gavurlar vay”lara geleceğiz!
-*-*-
Neyse!
Kıbrıs Cumhuriyeti bu konuda rahat!
Kaldı ki, biz de oraya gitmek için kapıda beklesek de pek sıkıntılı olmayız!
-*-*-
Sekiz köyde küçük küçük ahşaptan dükkancıklar kurulacak, buralarda o köylerde veya civarda üretilen ne varsa satılacak. Hediyelikler dahil tabii ki…
-*-*-
Uygulama dün başladı…
6 Ocak 2026’ya kadar devam edecek.
-*-*-
Bu Noel Köyleri 21 Aralık gününe kadar sadece resmi tatil günleri ile her Cumartesi ve Pazar çalışacak…
Bir de bunlara ek olarak 12 ve 19 Aralık Cuma günleri açık olacak…
22 Aralık’tan 6 Ocak’a kadar ise her gün açık olacaklar…
-*-*-
Bu tür etkinliklere bayılırım…
Neden?
Dini açıdan değil elbette!
İçinde “Kıbrıs” olduğundan tabii ki!
-*-*-
Bahsedilen 8 köyün yedisini çok iyi bilirim…
Ama her noktasını adım adım gezdiğime inandığım bu Ada’da, şimdiye kadar Statos-Agios Fotios diye bir köy adı vallahi hiç işitmemiştim…
-*-*-
Statos-Agios Fotios köyü, Baf Ormanı, haliyle Baf bölgesinde, denizden bin metre kadar yükseklikte bir köymüş…
-*-*-
Daha doğrusu, aslında aralarında iki kilometre olan Statos ve Agios Fotios adlı iki ayrı köymüş de 1966 – 1969 yılları arasında, Ada’ya ve bölgeye o kadar çok yağmur yağmış ki; Cumhurbaşkanı Makarios’un kendi köyüne de uzak olmayan bu köye uzmanlar falan gönderilmiş ve eski iki köyün yoğun yağış nedeniyle güvenli olmadığı saptanarak, köylülerin de onayıyla, iki köy birleştirilip yakın bir yere taşınmış… Adını da Statos-Agios Fotios yapmışlar…
-*-*-
1973’te kuruluşu tamamlanan köye, 1974 Savaşı sonrası Kuzey’den gelen bazı göçmenler de yerleştirilmiş…
-*-*-
Bu arada belirtelim, şarap, zivaniya, sucuk, hellim, tarhana ve samarellası çok ünlü…
-*-*-
Yağmur nedeniyle boşaltılan iki köyden söz ediyoruz…
60 sene önce…
O kadar çok yağmur yağmış ki; insanların yaşaması imkansız hale gelmiş ve devlet iki köyü taşımak zorunda kalmış…
-*-*-
Ve günümüze gelelim…
Pazartesi ve Salı yağmur bekleniyor…
Ama müthiş bir kuraklık yaşadığımızı artık herkes biliyor…
Bir bilen dedi ki, “iki ay durmadan yağmur yağsa, mevcut kuraklığı ortadan zor kaldırır!
-*-*-
Zaman zaman “yağmur duasına çıkalım”, “Cüppeli Ahmet Hoca Ersin Tatar’a hiç yaramadı ama yağmur duası yapsın belki işe yarar” falan diye şakasını yaparken, in-cyprus.philenews.com haber sitesinde yayınlanan bir haber gözüme çarptı…
-*-*-
Kıbrıs Ortodoks Kilisesi’nin ve hatta Dünya’nın belki de en zengin piskoposluklarından biri olan Kykkos (Cikko) Piskoposluğu, kuraklığa karşı 24 saat dua maratonu organize etmiş!
-*-*-
Trodos Dağları’ndaki kilisede Meryem Ana ve Eleousa ikonlarına dualar edilecek, özel dualar okunacak, akşam duası, gece yarısı duası, sabah duası ve ilahi ayin yapılacak…
-*-*-
Meryem Ana’dan, oğluna ve Tanrı’ya “yağmur yağdırmaları için” ricada bulunması istenecek!
Tam olarak çeviri yapamamış olabilirim ama Tanrı’dan, "merhamet göstermesi ve yeryüzünün ferahlığı ve bereketi için bize huzurlu yağmurlar vermesi" talep edilecek…
-*-*-
Kilise’den yapılan açıklamada, "din adamları ve halk, tek ses ve tek yürek olarak, Tanrı'dan özlemle beklediğimiz yağmuru bize vermesi için yalvarabiliriz, sizleri bekliyoruz" denildi…
-*-*-
Ne dersiniz?
Din İşleri Başkanlığı da bir şeyler yapsa mı?
-*-*-
Neyse!
Pazartesi ve Salı yağmur bekleniyor…
Kilise’de bu 24 saati organize edenler de zeki insanlar olsa gerek!
Meteoroloji tahminlerini iyi takip etmişler gibi görünüyor; akabinde de “gördünüz mü, dualarımız kabul oldu” diyebilirler…
-*-*-
Yağsın da; varsın öyle desinler!
Durum gerçekten çok ciddi!
Yenidüzen’in yazarı değil Houston Rockets’in yıldızı da olsan fark etmez! Kafalar aynı kafa!
Diken.com.tr’de okudum…
YouTube’da yayınlanan ‘Off Day’ serisine konuk olan ve NBA’de oynayan Türkiye’nin milli yıldız basketbolcusu Alperen Şengün’ün, “Rakı milli içkimiz” dediği yayın, 10 binleri aşkın kişi tarafından izlendi.
-*-*-
Haberde yazılanlara göre, “Şengün, NBA oyuncularının off-day (dinlenme günü) aktivitelerini yayınlayan programda ‘UNINTERRUPTED’ ekibiyle İstanbul’u gezdi, ardından Türk mutfağındaki lezzetleri tanıttı.”
-*-*-
Programında sonunda ekiple bir balıkçıda rakı içip yemek yiyen Şengün, “Rakı milli içkimizdir. Birbirimizi uzun süre görmediğimizde buraya gelir, rakı içer ve muhabbet ederiz” dedi.
-*-*-
Yıldız basketbolcu “Sosyal medyada ‘En iyi yemeği nerede yiyebilirsiniz?’ tarzı listeler görüyorum. İşte İtalya, İngiltere, Fransa falan yazıyor… Bak sana net söylüyorum. O sıralamaları yapan insanlar, daha önce Türkiye’ye gelmemiş bile!” diye de ekledi.
-*-*-
Programı neredeyse milyondan fazla kişi izledi ve hala izlemeye devam ediyor…
Diken’in yazdığı habere göre, Şengün bazı çevrelerce rakıya ‘milli içki’ dediği için hedefe oturtuldu.
-*-*-
Rakı bizim milli içkimiz değildir dendi… Tamam, olabilir!
Ayran milli; şalgam da!
Belki ince belli çay da!
Sahlep olabilir!
Türk Kahvesi de!
-*-*-
“Alkolü özendiremezsin! Hele ki bir milli oyuncuysan bunu hiç yapamazsın” dendi ki buna da kesinlikle katılmamak elde değil – örneğin İngiltere’de yıldız bir sporcu alkol kullandığını asla deşifre edemez falan ama “… Sen o şerefli formayı hak etmiyorsun… Bunu milli takımdan kovun” nasıl bir kafanın ürünüdür?
Bunu anlamak kolay değil!
-*-*-
Demokrasi mi?
Kişi hak ve özgürlükleri mi?
-*-*-
Bazen diyorum da, farklı siyasi görüş, siyasi eleştiri, siyasi mizah falan yapmaya – yazmaya -çalışıyoruz; aynı kafalardan yemediğimiz linç, almadığımız tehdit yok!
-*-*-
Ama sonra bakıyorum; değil Yenidüzen’e ayıptır söylemesi “bir kuruş almadan” her gün yazan bir yazar veya Sim TV’nin bir programcısı; NBA’de Houston Rockets’in belki de yılda 50 milyon dolar kazanan yıldızı olsan da bu kafalar seni yer!
-*-*-
Hele bu kafalar ağır bir yenilgi almışsalar ve bu yenilgiyi hazmetmekle alakalı sıkıntıdaysalar; hırsları ve saldırganlıkları Dünya’nın bütün geri kalmış kültürlerindeki toplam ahlak sınırlarını aşar!
Korkacaksınız!
Alperen’i linç edebilenler; seni gıyma yapıp sokak köpeklerine yedirirler!
Rahat, hem de çok rahat!