2025 Cumhurbaşkanlığı seçimleri yalnızca bir lideri değil, bir yönü seçti. Sandık, iki devletli statüye değil; eşitlik, meşruiyet ve barış temelli bir geleceğe işaret etti.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde (KKTC) 2025 Cumhurbaşkanlığı seçimi, yalnızca bir lider değişimini değil, aynı zamanda yön arayışını yansıtan tarihi bir dönüm noktasını temsil etti.
19 Ekim 2025’te yapılan seçim, bu kez rakamlardan çok anlamıyla konuşuluyor. Kıbrıs Türk halkı bu defa sessiz ama kararlı bir şekilde şu soruya yanıt verdi: “Nasıl bir gelecek istiyoruz?”
Resmî sonuçlara göre Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) adayı Tufan Erhürman oyların
%62,7’sini alarak açık farkla kazandı. Mevcut Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ise
%35,8’de kaldı. Katılım oranı yaklaşık %65 civarındaydı.
Rakamların verdiği mesaj netti: Halk, iki devletli modele değil, federatif bir vizyona yöneldi.
Ancak bu seçimin asıl anlamı sonuçların ötesindeydi; zira sandık, bir sistem tercihini de yansıtıyordu.
Bir Cumhurbaşkanlığı Seçiminden Fazlası
Kıbrıs Türk siyasetinde cumhurbaşkanlığı, her zaman diplomatik kimliğin ve siyasal yönelimlerin kesiştiği noktada durmuştur. Bu seçimde halk sadece bir ismi değil, aynı zamanda Ankara’nın reflekslerini, Brüksel’in dikkatini ve Lefkoşa’nın geleceğini tarttı.
Siyasi meşruiyetini, Ankara’nın lütfundan devşirdiğini sanan Ersin Tatar, iki devletli çözüm modelini savunmaya devam ederken; Tufan Erhürman, bütün adanın garantörlük yetkisi 1960 tarihli Garanti Antlaşması’na (Treaty of Guarantee) dayanan Türkiye Cumhuriyeti ile beraber takvimli ve federasyona dayalı yeni bir müzakere sürecinin arayışını temsil ediyordu.
Sonuçlar gösterdi ki halk, “uzun vadeli izolasyona değil, uluslararası meşruiyete” yöneldi.
Bu açıdan 2025 seçimi, 21 yıl önceki Annan Planı referandumundan sonra halk iradesinin ikinci büyük testi oldu.
Hatırlayalım: 2004 Annan Planı referandumunda Kıbrıslı Türklerin %64,91’i “Evet”, Kıbrıslı Rumların ise %75,83’ü “Hayır” demişti.
O dönemde Kıbrıs Türk toplumu dünyaya güçlü bir mesaj göndermişti:
“Biz çözümden yanayız.”
2025 sandığı, bu iradenin hâlâ canlı olduğunu gösterdi.
Yirmi bir yıl sonra benzer oransal bir tablo ortaya çıktı: Bir yanda barışa açık, federasyona inanan geniş bir çoğunluk; diğer yanda ise statükoyu savunan daralan bir kesim.
Rakamlar değişmişti ama mesaj aynıydı:
“Dünya bizi duysun.”
Türkiye’nin Gölgesi ve Dolaylı Halkoylaması Tartışması
Bu seçim, Kıbrıs’ın kaderinin Ankara’daki siyasi iklimden ayrıştırılamayacağını bir kez daha hatırlattı.
Türkiye’de milliyetçi blok güçlendikçe, dış politikada iki devletli çözüm vurgusu daha da keskinleşti.
Kıbrıslı Türk seçmen ise bu yönelimi, sessiz bir referandum gibi algıladı.
Bir bakıma 2025 sandığı şu soruya da yanıt verdi:
“Tatar mı, Erhürman mı?” değil sadece,
“Ankara’nın gölgesinde mi, yoksa Ankara’yla birlikte kendi vizyonumuzla mı?”
Sonuç açıktı: Seçmen, o gölgeyi hafifletmek istedi.
Erhürman’ın zaferi, Ankara karşıtlığı değil, Kıbrıs Türklerinin özerk bir siyasi kimlik talebinin yükselişiydi. Halk, kendi kaderini tayin etme hakkını yeniden sahiplenmek istedi.
Bu yönüyle 2025 seçimi gerçekten de dolaylı bir halkoylaması işlevi gördü; federasyon fikrine bir şans daha tanındığının göstergesiydi.
Kıbrıs’ta Yeni Bir Dönemin Eşiğinde
Erhürman’ın seçilmesiyle birlikte diplomasi masasının yeniden kurulması olasılığı güç kazandı.
Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler bu sonucu, federasyon umudunun yeniden doğuşu olarak yorumluyor.
Ancak asıl sınav, iç dinamiklerde yatıyor.
İki devletli çözüm savunucuları bu sonucu geçici bir duygusal tepki olarak görmeye eğilimli.
Oysa 2025 seçimi, çok daha derin bir şeyi ifade ediyor:
Uluslararası hukukla bütünleşmiş bir Kıbrıs Türk kimliği arzusunu. Tarihi Bir Dönüm Noktası
2004’te “Evet” diyenler, 2020’ye gelindiğinde susmuştu. Ama 2025’te o sessizlik bozuldu.
Bu kez Kıbrıs Türk seçmeni, kendi iradesiyle, içinden yükselen bir barış çağrısı
yaptı.
Bundan sonra Türkiye’nin rolünün belirleyici olmaktan çıkarak dengeleyici bir çizgiye evrilmesi bekleniyor.
Halk artık bağımlılık değil, eşit ortaklık istiyor.
Kıbrıs’ta yeni bir sayfa açılıyor.
Başlığı henüz “federasyon” olmayabilir, ama alt metninde barışın, meşruiyetin ve duyulma isteğinin ruhu var.
2025 seçimi, dünyaya uzun zamandır unutulan bir gerçeği hatırlattı:
Kıbrıs Türk halkı hâlâ çözümden yana; eşitliğe dayalı, dayatmalardan uzak bir çözümden.