Kıbrıs’ta “geçmişle yüzleşme” konusunda neler yaşandı? 1

Sevgül Uludağ

 

***  Kıbrıs’ta gerek “iki toplumlu”, gerekse “çokkültürlü” anlamda “yüzleşme” çabaları farklı grupların çabalarıyla yıllardır sürdürülüyor…

*** İlk yüzleşme denemesi Kıbrıslırum film yönetmeni Panikos Hrisantu tarafından Aysozomeno (Arpalık) hakkında çektiği bir filmdi. Bazı Kıbrıslırum fanatikler tarafından tümüyle yok edilmiş olan bu köyü gördüğünde Panikos Hristangu “İşte bu, Kıbrıslıtürkler’le Kıbrıslırumlar’ın ilişkisinin özeti… Eğer Kıbrıs’ta barışı inşa etmek istiyorsak, acılarımızdan, bu yıkımdan hareket etmeliz” diyerek bu belgesel filmi yaptı. Ardından Kıbrıslıtürk akademisyen Niyazi Kızılyürek’le tanıştı.  

İki toplumlu ilk “yüzleşme” denemesi, Panikos Hrisantu ile akademisyen Niyazi Kızılyürek tarafından 1990’lı yıllarda çekilen “Duvarımız” filmi oldu. Bu filmde, o güne kadar iki toplumlu biçimde daha önce sinemada ele alınmamış “kayıplar” ve diğer “tabu” konular ele alındı… Her iki toplumdan insanların yaşadıklarını anlattıkları bu ilk ortak belgesel dünyada çok iyi karşılandı ancak Kıbrıs’ta başına gelmedik kalmadı. Kıbrıslırum devlet televizyonu RİK bu filmi göstermedi, yıllar sonra BRT bu filmi göstermeye kalkınca, BRT müdürü aleyhine aşırı sağcı Kıbrıslıtürk basını tarafından yürütülen yoğun karalama kampanyası sonucunda o günlerin BRT Müdürü Hüseyin Gürşan görevinden alındı/ayrıldı.

Bu yıl “DUVARIMIZ” filmi, YENİDÜZEN ve POLİTİS gazetelerinin işbirliğiyle Lefkoşa’da POLİTİS gazetesi yanında bir duvar üzerinde halka açık olarak gösterilerek ortak barış mesajı verildi…

***  1980’li yıllarda “İki Toplumlu Temas Grubu”, iki toplumdan aydınların ve aktivistlerin bu konuda birlikte kafa yorduğu önemli insiyatiflerden biriydi… Yine 1980’li yıllarda iki toplumdan Kıbrıs Türk Barış Derneği ile Barış Konseyi bu konuda çeşitli faaliyetler yürüttüler…

***  Bundan sonraki “yüzleşme” denemeleri, 1994-1997 yılları arasında iki toplumlu çatışmaların çözümü (conflict resolution) gruplarında çok yoğun biçimde yaşandı. Barikatların henüz açık olmadığı ve Lefkoşa’da ara bölgede bulunan Ledra Palace Oteli’ne gitmek için yetkili makamlardan “izin” gerektiği koşullarda, iki toplumlu çatışmaların çözümü gruplarında Kıbrıslıtürkler ve Kıbrıslırumlar birbirlerine yaşanmışlıklarını anlattılar. Oluşturulan pek çok grupta, Kıbrıs’taki çatışmaların ardında yatan nedenler, barışa giden yolda atılması gereken adımlar, her grubun özelliklerine göre (eğitimciler grubu, kadın grupları, gençlik grupları) ele alınarak ortak birer vizyon oluşturulmaya çalışıldı ve her grup kendi aktivitelerini düzenlemeye çalıştı…

***  1995-2000 yılları arasında beş Kıbrıslıtürk kadın örgütünün oluşturduğu “Kadın Platformu” döneminde de “yüzleşme” çabaları Ledra Palace’ta düzenlenen iki toplumlu kadın grubu toplantılarına katılımla sürdürüldü. Buraya evladını kaybetmiş, babası “teşkilat” tarafından öldürülmüş kadınlar katılarak yaşanmış olan acıları paylaştılar, ortak bir vizyon oluşturulmasına katkıda bulunmaya çalıştılar…
Kadın Platformu’nun beş yıllık faaliyetleri süresince, kadınların gerek kırsal, gerekse kentsel alanlarda eğitim programlarında bu konu da ele alındı ve temel eğitim programının parçası oldu.

***  “Kadın Platformu”nun sona ermesiyle birlikte 2000 yılından itibaren üç Kıbrıslıtürk kadın örgütünün oluşturduğu “Barış İçin Kadın İnsiyatifi” de yüzleşme çabalarını başka bir boyuta taşıyarak, yurtdışında benzer süreçler yaşamış olanların, örneğin Kuzey İrlanda deneyimlerinin Kıbrıslıtürk kadın hareketine seminerlerle aktarılmasını sağladılar…

***  İki toplumlu çatışmaların çözümü (conflict resolution) gençlik grupları da “yüzleşme” konusunda Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum gençler arasında ilk adımların atıldığı gruplar oldu. “YEP” Grupları uzun süre – henüz barikatlar açık olmadığı için – Ulus Irkad, Ekrem Varoğlu, Sarper İnce ve Nikos Anastasiu’nun eğitmenliğinde geçmişte yaşananları birlikte aldılar, okullarda okutulan “tarih kitapları”nda anlatılmayanları birbirlerinden öğrendiler…

***  Gençlik grupları daha sonra “Cyprus Friendship Programme”a (“Kıbrıs Dostluk Programı”) dönüşerek geliştirildi ve geçmişte yaşananlar iki toplumdan gençlerle ele alınmaya ve bu alanda çeşitli etkinlikler yapılmaya devam ediliyor… Gençler “Elders” grubuyla ve iki toplumdan “kayıp” yakınlarıyla da belgesel bir film çekimine katıldılar, tüm “kayıplar” için her yıl çeşitli anma etkinlikleri düzenlediler.

***  2000’li yıllarda Kıbrıslırum araştırma enstitüsü IKME ile Kıbrıslıtürk araştırma enstitüsü BILBAN, ilk iki toplumlu “sözlü tarih” çalışmasıyla ada çapında Kıbrıslıtürkler’in ve Kıbrıslırumlar’ın yaşadıkları iyi ve kötü anıları belgesel filmler şeklinde toparladı ve bunları bir “database” oluşturarak isteyen, ilgi duyan araştırmacılara sundu.

***  Yine 2000’li yıllarda YKP Gençlik çeşitli dizi toplantılar ve iki toplumlu seminerler ve atölye çalışmalarıyla “yüzleşme” denemelerini ele aldı… Bunlar gerek iki toplumlu, gerekse Kıbrıslıtürk toplumu içinde yaşanmış “faili meçhul” cinayetler konusunda düzenlenen etkinlikler ve atölye çalışmalarıyla sürdürüldü…

***  1990’lı yılların sonu ile 2000’li yılların başlarında ilk iki toplumlu kadın örgütü “Sınırı Aşan Eller” (“Hands Across the Divide”) oluşturulurken çeşitli atölye çalışmalarında toplumların geçmişte yaşadığı travmalar, acılar, sıkıntılar ele alındı… Kadınların oluşturduğu iki toplumlu “Barış Otobüsü” Kıbrıs’ın çeşitli bölgelerine birlikte ziyaretler düzenleyerek o bölgelerde yaşanmış acıları birlikte öğrendiler, köylülerle sohbet ettiler, her gittikleri yere birer zeytin ağacı diktiler. “Sınırı Aşan Eller”, bir toplu mezara bir zeytin ağacı dikerek her yıl Oroklini’de “kayıplar” için anma etkinliklerini Oroklini’den ilerici gençlik örgütü NEA YENYA ile birlikte düzenlediler… “Kayıp otobüs”te bulunan 11 “kayıp” Kıbrıslıtürk’ün ailelerini de köye götürerek, burada Oroklini’den ilerici Kıbrıslırumlar’la bir araya gelerek acılarını paylaşmalarını, sevdiklerini birlikte anmalarını sağladılar.

***  “Yüzleşme” sürecinde YENİDÜZEN gazetesinde yer alan yazılarımız da önemli bir rol oynadı… 2001 yılından başlayarak “kayıplar, “toplu mezarlar”, savaş sırasında tecavüzler, Kıbrıs’ta yaşanmış korkunç acılar, savaş sırasında birbirini kurtaranlar, Kıbrıslıtürkler’le Kıbrıslırumlar’dan başka Kıbrıslıermeniler’in, Kıbrıslımaronitler’in, Kıbrıslılatinler’in gerek 1963, gerekse 1974’te yaşadıkları, tanıklıklarla, röportajlarla, okurlarımız için oluşturduğumuz “ihbar hattı”yla son 15 yıldır devam eden bambaşka bir sürece yol açtı…

***  2005 yılında “İncisini Kaybeden İstiridyeler” başlıklı “kayıplar”ın ve “toplu mezarlar”ın ve Kıbrıs’ın anlatılmamış öykülerinin anlatıldığı kitabımız yayımlandığında, bu kitabı köy köy, kasaba kasaba, şehir şehir dolaştırarak, yanımızda her zaman Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum “kayıp” yakınlarının insanları konuşmaya, anlatmaya, geçmişle “yüzleşme”ye davet etmeleriyle başka bir boyuta girildi…

***  Bu süreçte insanlar o güne dek hiç anlatmadıkları iyi ve kötü anılarını, olası gömü yerlerini, cinayetleri, esirlik dönemlerinde yaşananları, savaşlardaki tecavüzlere nasıl tanık olduklarını anlatmaya başladılar… Bu süreçte gerek okurlarımız için “ihbar” hattı, gerekse tüm bu süre boyunca ilk kez bir araya getirmiş olduğumuz “kayıp” yakınlarının ortak bir örgütlenmeye gitmesi, “yüzleşme” bakımından önemli adımlardı.

***  İki Toplumlu Kayıp Yakınları ve Katliam Kurbanları örgütü “Birlikte Başarabiliriz” 2006 yılında faaliyete geçti. Her iki toplumdan “kayıp” yakınlarının yanı sıra, yakınlarını Muratağa-Atlılar-Sandallar ve Palekitre ile Galatya katliamlarında kaybetmiş Kıbrıslıtürkler’le Kıbrıslırumlar, okulları birlikte ziyaret ederek, çeşitli köylerde ve kentlerde halka açık etkinlikler düzenleyerek geçmişle iki toplumlu biçimde yüzleşmede aktif rol oynamaya başladılar. Gençlerin iki toplumlu yaz kamplarına, atölye çalışmalarına katılarak, geçmişte neler yaşandığını ve barışın neden gerekli olduğunu anlatmayı sürdürdüler. Bu çabalarından ötürü “Birlikte Başarabiliriz” örgütünden Muratağa katliamında tüm ailesini kaybetmiş Hüseyin Rüstem Akansoy ile Palekitre katliamında tüm ailesini kaybetmiş Petros Suppuris Avrupa Parlamentosu tarafından “Avrupa Yurttaşlık Ödülü”ne layık görüldüler. Biz de onlardan birkaç yıl sonra bu alandaki çabalarımız nedeniyle aynı ödüle layık görüldük.

 

DEVAM EDECEK