Nikolay Zhumakanov, Abat Fayzullayev, Toyly Babayevich Komekov…
Sırasıyla Kazakistan, Özbekistan ve Türkmenistan’ın “Lefkoşa büyükelçileri”dir…
Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Lefkoşası!
Yani Güney be canım Güney!
-*-*-
Kazakistan ve Özbekistan; Azerbaycan, Türkiye ve Kırgızistan ile birlikte, Türk Devletleri Teşkilatı’nın asli üyeleridir…
Türkmenistan gözlemci üyedir…
-*-*-
Kazakistan, Özbekistan ve Türkmenistan, “KKTC diye ayrı bir devleti asla tanımayız” noktasında uluslararası hukukla bağlantılı imzaları olan devletlerdir…
-*-*-
Azerbaycan, Kırgızistan yerinden kımıldamamakta; Türkiye ise “eh işte tanıyoruz”larda gezinmektedir ama bu tanıma da örneğin gayrı resmi formalar ile futbol maçı dahi yapacak riski alamayacak seviyede “zavallı”dır!
-*-*-
Efendim, Tayyip Erdoğan, BM Genel Kurulu’nda üçüncü kez “KKTC’yi tanıyın” demiş!
Diyebilir!
Yürekten bunu arzulayabilir!
El saygı ül yerden göğe!
-*-*-
Bu arada Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, İslam devletlerine, “Kıbrıs’ta iki devlet var, bunlardan KKTC isimli olanla lütfen doğrudan temas kurun” anlamına gelen bir talepte bulundu!
“Tanıyın” diyemedi!
“Doğrudan temas” dedi!
“Bizim gibi yapın” da diyemedi tabii ki…
Neyse!
-*-*-
İslam devletlerinin Kıbrıs’a bakışı ve davranışı ve ilişkileri, ne acıdır ki Türk Devletleri Teşkilatı üyelerinin pozisyonundan farklı değildir…
-*-*-
Peki koskoca Erdoğan ve koskoca Fidan, ortadaki gerçeği görmüyor mu?
Elbette görüyor!
-*-*-
Nedir bu apaçık gerçek?
Bu apaçık gerçek, Kıbrıs’ta egemen eşit iki devlet siyasetinin imkansızdan daha öte olduğu gerçeğidir…
-*-*-
Elbette dilediğiniz kadar “ayrılma hakkı” veya “ayrı devlet hakkı”nı konuşuruz!
Sabahlara kadar “self determinasyon” tartışmaları da yaparız!
-*-*-
Ama atı alan Üsküdar’ı çoktan geçmiştir…
Kıbrıs’ta tek bir gerçek vardır; iki bölgeli, iki toplumlu ve iki toplumun siyasi eşitliğine dayalı “golyandrotif” bir çözüm!
-*-*-
Efendim “federatif” veya “federal” çözümün öldüğünü söylüyorsunuz ya!
İsme takılmayın!
Ölmedi!
-*-*-
Çözümün şekli oradadır ve gün gelecek o masaya oturulacaktır!
Ve oturulduğunda konuşulacak olan adı değil, şeklidir…
-*-*-
Federatif de diyebilirsiniz ama bu kelimeden dolayı incinip çok kızacaksanız; “golyandrotif” deyiniz!
-*-*-
“İki devletli çözüm” iddianız; “bilmem kaç yıl yetecek kadar gaz bulduk” deyip, Amerika’dan 2045’e kadar gaz satın alma anlaşması yapmak gibidir…
-*-*-
“İki devleti çözüm” iddianız, “Karadeniz’de bilmem ne kadar petrol bulduk” deyip, “petrol satın almak” kadar gerçekçidir!
-*-*-
Ve “iki devletli çözüm”, “artık savaş uçağı yapıyoruz” deyip, “savaş uçağı satın almak için takla atmak” kadar nettir!
-*-*-
Haaa dürüstçe şunu söyleyin; “… Kıbrıs’ta şu anda çözüm mözüm ya da sultani üzüm istemiyoruz, bu yüzden masgaralığa devam etmekten yanayız”…
Vallahi da billahi da bunu itiraf eder ve söylerseniz, ben de gidip Ersin Tatar’a oy vermezsem, “incinmiş” olayım!
New York’ta “Wanking diplomacy!”
Wank ne demektir?
Wank, İngilizce argoda “mastürbasyon” anlamında kullanılır!
Birine “wanker” demek, “yürü be 31’ci işine” anlamına gelir!
-*-*-
Mastürbasyon, kadın veya erkek, hatta köpeğin; başka biriyle cinsel ilişkiye girmek yerine; kendi kendini tatmin etmesidir…
En basit anlamı budur!
-*-*-
Cinsel hayatta olduğu gibi, siyasette ve özellikle diplomaside de “wanking” olayı söz konusudur…
-*-*-
Mesela İngiltere’de yabancı düşmanı faşistler, son dönemde Başbakan Keir Starmer’e “you wanker” demekte, hatta bu ifadeyi içeren dev pankartlar asmaktadır…
Ancak polis, bu pankartları indirmiş, yasaklamıştır…
-*-*-
Tabii İngiltere’de amaçlanan, Starmer’e doğrudan hakaret etmektir…
Oysa ben, siyasetçilerimizin ya da diplomatlarımızın değil; sürdürdüğümüz siyasetin “wanking siyaseti” ve “wanking diplomasisi” olduğunu anlatmak istiyorum!
-*-*-
Neden?
Nasıl?
-*-*-
Şimdi, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Başkanı ve Dışişleri Bakanı, tıpkı bizimkiler gibi New York’taydı…
BM Genel Kurul çalışmalarına katıldılar…
-*-*-
Kıbrıs Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Constantinos Kombos, aralarında Türk Devletleri Teşkilatı üyesi Özbekistan’ın Dışişleri Bakanı Bakhtiyor Saidov olmak üzere, X hesabını gördüm ama tam sayamadım 20’ye yakın devletin dışişleri bakanıyla yüz yüze görüştü…
-*-*-
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı ile ekonomik işbirliğinin geliştirilmesi amacıyla anlaşma imzaladı falan…
Bu arada da Hakan Fidan, bizim Müslüman kardeşlerimize “KKTC ile doğrudan temas kurun” demekteydi!
-*-*-
Neyse!
Nicos Christodulides’in kimlerle görüştüğünü yazmayacağım…
Yerim dar!
-*-*-
Peki bizimkiler ne yaptı?
Ersin Tatar, Hakan Fidan ile “kaybediyoruz, bizim seçimlere daha fazla nasıl müdahale edebilirsiniz efendim”i konuştu!
-*-*-
Tahsin Ertuğruloğlu, yemek yedi, kahve içti, uyudu, uyandı, traş oldu, kravat taktı, çıkardı, ceket giydi, ha bir de Aziz Sancar’a KKTC Kimlik Kartı götürüp verdi!
-*-*-
Bizim siyasetçilere “you wankers” demiyorum!
İkisini de çok severim!
Ama kesinlikle güttükleri siyaset, güdülen siyaset veya sürdürülemez diplomasi, “wanking diplomacy”dir!
Bunu ayıbı yok!
-*-*-
Nasıl nasıl?
Atak diplomasi miydi?
Anlamadım!
Nasıl bir atak!
Gayet açık ki tam batak!
Bilemediniz yatak!
Ama yatakta sevişilecek biri yok!
Elle tatmin!
O da keyifli!
-*-*-
Haaa Ersin Tatar’ın liderliğinin ilk birkaç yılında, akmazsa damlar, iki – üç “bidik gubidik” de olsa “gayr-ı resmi” fotoğraflaşması olurdu… Tatar öncesi, akmazsa damların üzerinde temaslar mutlaka gerçekleşirdi…
Geldiğimiz nokta kesinlikle rezil bir noktadır!
Yazıktır!
Atak matak değildir!
Kesinlikle, bataktır!
Hatta bitiktir!
Türk Devletleri Teşkilatı’ndan Özbekistan’ın Dışişleri Bakanı Bakhtiyor Saidov ve Kıbrıs Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Constantinos Kombos… Bakhtiyar gardaş, bizim bakanla da görüşseydin… Bayraksız da kabulümüzdü!