Avrupa Parlamentosu’nda Kıbrıs’ta Kayıplar Sorunu Raportörü AP Milletvekili François-Xavier Bellamy ile dün (31 Ekim 2025) Ledra Palas’ta yaptığı yüzyüze görüşmede İki Toplumlu Kayıp Yakınları ve 1963-1974 Çatışma ve Savaş Mağdurları örgütü “Birlikte Başarabiliriz”, Kıbrıs’ta 1963-1974 kayıpları hakkında bilgi verdi… “Birlikte Başarabiliriz” örgütü temsilcisi Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum kayıp yakınları, Bellamy’ye Avrupa Parlamentosu’nda yaptırılacak anıtın gerek 1963, gerek 1974’te kayıp edilen Kıbrıslıtürkler’le Kıbrıslırumlar’ın tümünü kapsaması gerektiği yönündeki taleplerini aktarırken, bu konuda yaşanmakta olan tartışmalar hakkındaki kaygılarını da dile getirdi… “Birlikte Başarabiliriz”in temsilcilerinden biri olarak biz de bu toplantıda Bellamy’ye iki toplumdan okurlarımızın yardımlarıyla bulunan gömü yerleri, yaptığımız çalışmalar ve Kıbrıs’ta yaşanan Palekitire, Galatya, Dohni, Muratağa-Atlılar-Sandallar katliamları, 1963-64’te “kayıp” edilen Kıbrıslıtürkler’in durumu hakkında fotoğraflarla destekli biçimde bilgi verdik.
VELİ VE MÜGE BEİDOĞLU’NUN SÖYLEDİKLERİ…
11 Mayıs 1964’te çalışmakta olduğu ve Müdür Yardımcısı olduğu Maraş’taki Barclays Bankası binasından bir Kıbrıslırum polis ve beraberindeki diğer Kıbrıslırumlar tarafından alınarak “kayıp” edilen Ertuğrul Veli’nin evlatları Veli ve Müge Beidoğlu da “Birlikte Başarabiliriz” temsilcileri olarak toplantıya katılarak Bellamy’yi bilgilendirdiler, sorduğu soruları yanıtladılar. Babalarının kalıntılarının yıllar sonra Prodaras’ta altı kişilik bir toplu mezarda bulunması ardından Kıbrıslırum polisinin kendisini ifade vermeye ve neler bildiğini öğrenmeye çalıştığını anlatan Veli Beidoğlu, bu konuda ellerindeki bilgilere karşın herhangi bir şey yapılmadığına dikkati çekti. 11 Mayıs 1964 ve bunu izleyen günler içerisinde, Kıbrıslırum Lefkoşa polis komutanının Mağusa suriçine bir bahis üzerine giren ve öldürülen oğlu ve beraberindeki iki Yunan subayının öldürülmesine karşılık “intikam” olarak yollardan sokaklardan toplanabilecek Kıbrıslıtürkler’in toplanıp “kayıp” edildiği ve bu dönem “kayıp” edilen Kıbrıslıtürkler’in sayısının 30’dan fazla olduğu aktarılan Bellamy’ye bu dönemden “kayıp” edilen başka Kıbrıslıtürkler’in öyküsü de fotoğraflarla aktarıldı.
Müge Beidoğlu ise Bellamy’ye, Avrupa Parlamentosu’ndaki anıt konusunun bilinçli ve sinsi biçimde gündeme getirildiğini, bunun yapılma şekli ve kelimelendirilme şekliyle, Avrupa Parlamentosu milletvekillerinin konunun özünü tam kavrayamadan ve farketmeden kullanılmış olduklarını ve nihayetinde Kıbrıs’taki toplumların bu yüzden bölündüğünü ifade etti.
HRİSTİNA PAVLU SOLOMİ PATÇA’NIN ANLATTIKLARI…
Galatya katliamında babasını ve kardeşini kaybeden Hristina Pavlu Solomi Patça da, 1963-64 döneminden pek çok Kıbrıslıtürk kayıp olduğunu, bunların bazılarının Kıbrıslırum polisler tarafından alınıp “kayıp” edildiğini ve bu yüzden o dönemin kayıtlarının ve o dönem görev yapmış olanların tanıklıklarının dikkatlice incelenip derinlemesine araştırılması gerektiğine dikkati çekti. Hristina Pavlu Solomi Patça, “Biz bazı bilgilere ulaşıyoruz ama bizim ulaşamayacağımız bilgiler vardır, bu konuda erişimi olanlar bunlara ulaşıp araştırmalıdır” dedi.
ERBAY AKANSOY’UN ANLATTIKLARI…
“Birlikte Başarabiliriz” örgütü Eş Koordinatörü Erbay Akansoy da, babası Hüseyin Rüstem Akansoy’un en yakın ailesinin 1974’te EOKA-B’ci Kıbrıslırum faşistler tarafından öldürüldüğünü, ailesinden 30’dan fazla kayıp olmasına karşın babasının her zaman barış için uğraş verdiğini anlattı. Kıbrıs’ta yalnızca ateşkes koşulları bulunduğunu, adanın “normal” bir AB ülkesi olmadığını anlatan Erbay Akansoy, katliamlar, “kayıp” edilenler ve Kıbrıs’ta işlenen tüm savaş suçlarının kayıt altına alınması gerektiğini, bu kayıtların şu anda açıklanmamak ve ileride uygun koşullar hasıl olduğunda açıklanmak koşuluyla güvence altına alınabileceğine dikkati çekti.
“Birlikte Başarabiliriz” örgütünün, tıpkı Kıbrıs’taki “kayıplar” gibi iki toplumlu karakterine dikkati çeken Erbay Akansoy, “kayıplar” konusunun politize edilmemesi gerektiğini kaydetti. Hüseyin Rüstem Akansoy ile Palekitre katliamında tüm ailesini yitiren Petros Suppuris’in Avrupa Parlamentosu tarafından 2012 yılında “Avrupa Yurttaşlık Ödülü”ne layık görüldüklerini, AP’de bütçe görüşmeleri esnasında DİSİ’den bir Kıbrıslırum milletvekilinin verdiği değişiklik önerisiyle gündeme gelen anıt yapımı hakkında Hüseyin Rüstem Akansoy ve Petros Suppuris’in AP Başkanı Metsola’ya kaygılarını ve önerilerini dile getiren bir mektup gönderdiğini anlattı. Mektup ve “Birlikte Başarabiliriz”in bu konudaki açıklaması da toplantı esnasında Bellamy’ye sunuldu ve Avrupa Parlamentosu’nda yaptırılacak anıtın, 1963-1974 yılları arasında “kayıp” edilmiş olan tüm Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum kayıplar ve çatışmalar ile savaş kurbanları adına yaptırılması gerektiğinin altı çizildi.
HRİSTOS EFTHİMİU’NUN ANLATTIKLARI…
“Birlikte Başarabiliriz”in Eş Koordinatörü Hristos Efthimiu da, Kıbrıs’ta tüm tarafların ellerindeki bilgileri gizlediklerine dikkati çekerek, her iki tarafın da kendi savaş suçlularını “kahraman” olarak addettiğini ve bugüne kadar hiç kimsenin Kıbrıs’ta işlemiş oldukları savaş suçları nedeniyle yargılanmamış ve hesap vermemiş olduğuna işaret etti. Efthimiu, “Birlikte Başarabiliriz”in okullarda, köylerde ve çeşitli kurumlarda sunuşlar yaparak yarı-gerçeklerin değil, kayıplarla ilgili tüm gerçeklerin duyurulmasını sağlamaya çalıştığını anlattı ve bu konuda yapılan faaliyetlerden örnekler verdi.
BELLAMY’NİN SÖYLEDİKLERİ…
Avrupa Parlamentosu’nda Kıbrıs’ta Kayıplar Sorunu Raportörü AP Milletvekili François-Xavier Bellamy de Kıbrıs’a ilk kez geldiğini, kazıların yürütülmekte olduğu bir gömü yerini ve Kayıplar Komitesi laboratuvarını ziyaret ettiğini, bazı Kıbrıslırum kayıp yakınlarıyla görüştüğünü aktardı. Avrupa Parlamentosu’nda yaptırılacak anıt konusunda parlamentoda bütçe görüşülürken herhangi bir tartışma olmadığını, ancak şimdi bu konuda yaşanan hatayı şimdi anladığını ifade eden Bellamy, “Herhangi bir kesimi dışlama gibi bir niyet yoktu, bu konuda sizi temin edebilirim. Anıtın iki toplumlu bir karakterinin olması iyi bir fikirdir” dedi. Bellamy, Avrupa Parlamentosu’nda geçtiğimiz günlerde “kayıplar” konusunda bir kararın ayrıntılı biçimde görüşülüp tartışılmamış olduğuna, böyle bir karar müzakere edilmemiş olduğuna dikkati çekerek, bütçe görüşmeleri esnasında yapılan bir değişiklik önerisi olduğunu, bunun herhangi bir biçimde tartışılmaksızın oylandığını aktardı… “Birlikte Başarabiliriz” örgütü temsilcilerinin bu konuda ne tür bir düzeltme yapılabileceği sorusu üzerine de Bellamy, “Anıtın iki toplumlu bir karakterinin olması, iyi bir fikirdir… Bu konuda neler yapılabileceğini inceleyeceğiz” dedi.
Bellamy, özellikle eğitim kurumlarında “kayıplar” konusunda ne gibi etkinlikler yapıldığı hakkında da bilgi istedi ve “Birlikte Başarabiliriz” örgütünün yıllar içerisinde çeşitli okullarda ne tür sunuşlar yapmış olduğu hakkında bilgi aldı.
“Birlikte Başarabiliriz” örgütü temsilcileri, Avrupa Parlamentosu Raportörü Bellamy’ye her zaman gönüllü olarak bu insani konuda yardıma hazır olduklarını da belirttiler.
İki Toplumlu Kayıp Yakınları ve 1963-1974 Çatışma ve Savaş Mağdurları örgütü Birlikte Başarabiliriz heyeti, Ledra Palas'ta Bellamy ile görüştü...
Bellamy, 1964'te kayıp edilen Ertuğrul Veli'nin evlatları Veli ve Müge Beidoğlu ile Ledra Palas'ta...
*** SOSYAL MEDYADAN GÜNCEL…
Deniz Birinci ve Marina Mikellidu Kadı’dan Fileleftheros’un karikatür çizeri Pin’e yanıt: “Acının kimliği yok…”
Avrupa Parlamentosu’nda yaptırılacak anıtın tek yanlı olması nedeniyle gelen tepkiler üzerine Fileleftheros gazetesinin karikatürcüsü “Pin”in çizdiği ve Kıbrıslıtürk “kayıplar”ı “Nazilere” benzeten bir karikatürü üzerine sosyal medyada ortak bir tepki kaleme alan Deniz Birinci ve Marina Mikellidu Kadı, “Pin”e yanıt olarak “Acının kimliği yok” dediler. Deniz Birinci ve Marina Mikellidu Kadı, şöyle yazdı:
“Çocuklara verdiğimiz ilk ahlaki derslerden biri, başkalarının acısıyla alay etmemektir. Empati duygularını geliştirerek, bir başkasını hedef alarak yapılan bir şakanın artık komik olmadığını öğretiriz, hele ki bu şaka, bütün bir toplumu hedef alıyorsa.
Pin imzasıyla 30 Ekim 2025 tarihinde Fileleftheros gazetesinde yayımlanan karikatür, Kıbrıs’ın yakın tarihinin trajik sayfalarında sevdiklerini kaybeden insanların acısını en aşağılayıcı biçimde küçümsemektedir. Bu karikatür, Kıbrıslı Türklerin de kendi kayıplarının yasını tuttukları gerçeğini görmezden gelmekte ve hatta onları Nazilerle bir tutacak kadar ileri gitmektedir. Bu bir “şaka” değil; derin bir üzüntü kaynağıdır. Çünkü Pin, hiciv yapmak yerine, nefret yaymaktadır.
Bazı insanlar yalnızca gerçeğin yarısını görmeyi tercih edebilir, ancak tarihsel gerçekler silinemez. Kıbrıs’ta kayıp olduğu bildirilen 2.002 kişi arasında 1.510’u Kıbrıslı Rum, 492’si ise Kıbrıslı Türk’tür. Bu kişiler 1963–1964 ve 1974 yıllarında kaybolmuştur. Avrupa Birliği’nin mali desteğiyle çalışmalarını sürdüren Kayıp Şahıslar Komitesi'nin ısrarlı çabaları sayesinde bugüne kadar 761 Kıbrıslı Rum ve 296 Kıbrıslı Türk’ün kimliği tespit edilmiştir. Bu sürecin en önemli unsuru, iki toplumdan insanların acısına saygı duyabilmek ve onurla yan yana çalışabilmektir.
Ne yazık ki günümüz gençlerinin birçoğu tarihimizin bu yönünü bilmemekte ve diğer toplumda da kayıplar olduğunu duyunca şaşırmaktadır. Bu tür karikatürler, bu acı verici tarihi gerçeği gizlemeye hizmet etmekte ve aramızdaki duvarları kalınlaştırmaktadır. Biz aynı üniversitede yurtdışında eğitim görme şansına sahip olduk; birlikte yaşadık, birbirimizi tanıdık ve bizi birleştiren şeylerin ayıranlardan çok daha fazla olduğunu gördük. Ancak hiç kimse, empati, eşitlik ve saygının değerini öğrenmek için ülkesini terk etmek beklemek zorunda olmamalıdır.
Sıradan insanların kanıyla yoğrulmuş bu küçük ülke artık yeni bir sayfa açmalı; nefreti geride bırakmalı, bağışlamayı, umudu ve nihayetinde yeniden birleşmeyi hedeflemelidir. Çocuklarımızın Kıbrıs’ı ortak vatanları olarak görmelerini ve barışın bir hayal değil, hepimizin ortak sorumluluğu olduğunu anlamalarını istiyoruz.
Pin’in bu kabul edilemez yaklaşımına artık daha fazla tolere edilemez. Bu bağlamda, ilgili tüm yetkilileri, her türlü nefret söylemine karşı gerekli önlemleri almaya çağırıyoruz. Çünkü hak ettiğimiz —ve çocuklarımıza borçlu olduğumuz— Kıbrıs, nefretin ve bölünmenin değil; hakikatin, saygının ve birliğin hüküm sürdüğü bir Kıbrıs’tır.”