Kıbrıslı Türklerin hakları meselesi

Sami Özuslu


Bu aralar her ağzını açan 'Kıbrıslı Türklerin hakları'ndan söz ediyor.
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan mesela...
Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da...
Türkiye Enerji Bakanı Berat Albayrak da öyle...
Ve diğer bazı TC yetkilileri de...
Neymiş?
Kıbrıslı Türklerin haklarımı sonuna kadar savunacak ve koruyacaklarmış.
Hatta gerekirse, denizdeki savaş gemileri de 'gereğini' yapacaklarmış.
Türkiye Cumhuriyeti yetkilileri bu açıklamaları yaparak Akdeniz gazı
üzerinden Kıbrıs'ı gergin bir atmosfere doğru sürüklerken, 'bizimkiler'in
sessizliği gerçekten enteresan.
Dışişleri Bakanı Kudret Özersay'ın 'Rumları uyaran' ve TC Dışişleri’nin
paralelinde bir çizgideki açıklamasını saymazsak, pek bir ses çıkaran
olmadı henüz.
Sadece Cumhurbaşkanı Akıncı'nın Özersay'la 'gerginlik konusunda bir
görüşme yaptığı' bilgisi var, o kadar.

*  *  *
Akdeniz gazıyla ilgili Kıbrıs Rum liderliğinin çok da 'akıllı' ve de
'barışa hizmet eder' bir tutum içinde olduğu iddia edilemez elbette.
Akdeniz'deki doğal kaynakların bir 'çözüm fırsatı'na dönüşmesine katkı
yapabilir pekala Anastasiadis hükümeti...
Bununla beraber Rum liderliği en azından oyunu uluslararası hukuk sistemi
içinde sürdürmeyi başarabiliyor.
Açtığı uluslararası ihalelerden tutun da, bölge ülkeleriyle yaptığı ikili,
üçlü antlaşmalar, belirlediği Münhasır Ekonomik Bölgeler'e -bizim
dışımızda- kimse itiraz etmiyor, edemiyor.
Bakın, AB dahi bütün uluslararası aktörler son krizle ilgili
Anastasiadis'i değil Erdoğan'ı kınadı ve de uyardı.
Demek ki ortada bir tuhaflık var. Demek ki Erdoğan'ın ve diğer TC
yetkililerinin 'Kıbrıslı Türklerin hakları' konulu savları sağlam bir
temele oturmuyor.
Zaten konuyla ilgili beyanatlarda ikinci cümleler 'yoksa savaş gemileri
gereğini yapar' mealinde devam ediyor. Yani 'kuvvet' ile halledecek.
'Hukuk' ile değil!

*  *  *
Peki ama nedir bu 'Kıbrıslı Türklerin hakları'?
Bu topluma soran yok gerçi, 'ne istersiniz' falan gibisinden...
Eh, 'bizimkiler' de ağızlarını açmadıkları yahut Ankara ile aynı paralelde
konuştukları için var olan haklarımızı da, haklılığımızı da, gerçek
çıkarlarımızı da unuttuk.
Öyle bir gündemimiz yok.
Oysa çok açık ve nettir: Bu adada Kıbrıslı Türklerin haklarından söz
edeceksek, Kıbrıs Cumhuriyeti'nden başka asılacak bir dalımız yok!
Zira uluslararası hukukta Ankara dahil herkesin 1964'ten beri 'yasal
devlet' olarak kabul ettiği tek entite Kıbrıs Cumhuriyeti'dir. Zaten Rum
liderliği de bundan yola çıkarak 'Kıbrıslı Türklerin hidrokarbon payını
çözüme kadar bankada saklayacağız' demiyor mu?
Konu bu kadar açıkken, bu olup bitenlerin, çalınan savaş tamtamlarının ve
-sınırlı da olsa- gerginlik politikasının aslında hiç de 'Kıbrıslı
Türklerin hakları' ile alakalı olmadığını ne zaman anlayacağız?
Ve 'bizimkiler' ne zaman topluma gerçekleri söyleyecek?
Çok merak ediyorum.